Mohammad Ghaderi: İdlib savaşı Suriye’ye huzuru geri getirmenin son güzergahıdır. Suriye halkıyla yöneticilerinin bu konudaki görüşlerini yakından incelemek için ülkenin Ordu Siyasi Ofis Başkanı Hasan Ahmed Hasan ile bir röportaj yaptık.
*Şu an İdlib’de tanık olduğumuz ortam ile gelecekte yapılacak savaşı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-İdlib diğer gerilimi azaltma bölgelerinden pek farklı değil. Böylece İdlib de yeniden Suriye hükümetinin kontrolüne geçen Humus, Doğu Guta ve güneydeki bölgeler gibi tanımlanmaktadır ve bu konunun ABD veya diğer muhalif tarafları memnun edip etmemesi ise asla önemli değil.
Biz İdlib’i jeopolitik değişimlerin yapıldığı bir ortamda değerlendiriyoruz. Bu yönde de tüm bilgiler ABD’nin müttefiklerini yalnız bırakacağını gösteriyor. Dolayısıyla 15 Ekim tarihi bu konuda son fırsat olarak yeni bir aşamaya girmemizi sağlayacak. Silahını bırakmayanlar bir taraftan Rusya’nın gerçekleştireceği hava saldırısı ile yüz yüze gelirken öte yandan da Suriye ordusunun sahadaki baskınıyla karşılaşacak.
Ben İdlib’de Suriye’deki en büyük savaşa dönüşebilecek farklı bir gelişme görmüyorum. Burada toplanan örgütler ise Suriye’nin dört bir tarafından gelen teröristlerin kalıntıları; konuşlandıkları asıl bölgelerde savaşamayan bu örgüt üyeleri yeni bir ortamda ne yapabilirler ki? Ayrıca teröristlerin uğradığı manevi yenilgi de Suriye ordusunu son zafere ulaştıracak.
*Avrupa ülkelerinin rolüyle kimyasal silah konusundaki iddiaları hususunda ne düşünüyorsunuz?
-Avrupa’nın Suriye’deki tutumu ABD’nin ekonomik koşullarından bağımsız değil. Görünüşe göre, Avrupalılar arasında bir nevi anlaşmazlık söz konusu, fakat aslında bu da rollerin dağıtımı ile alakalı. Bazen Fransa zirvedeyken başka bir zaman bu görev İngiltere’ye devrediliyor ve tabii ki diğer sefer de öteki ülkelere.
Beyaz Baretliler Örgütü’nü ise hile yapmak ile tanınan İngiltere İstihbarat Servisi oluşturmuştur. Onlar çok iyi biliyor ki herhangi bir kimyasal silah ortada yoktur fakat bulunduğumuz koşulların uzun bir süre aynen devam etmesi için ellerinden geleni yapıyorlar.
Bana göre, ABD’nin rolü giderek solmak üzere; Rusya’nın da desteklediği İran, Suriye ve Hizbullah Hareketi ile terör örgütü sayılan DEAŞ ve Nusra Cephesi arasındaki doğrudan yüzleşme ise ABD’nin kullanmak istediği son fırsat sayılıyor.
Bu konuda önemli olan bir diğer etken ise Rusya’nın jeopolitik rolüdür. Uzun yıllarca ulaşabileceğini tahmin etmeyen Rusya’nın şu anda sahip olduğu yeni konumunu bırakması bu ülkenin menfaati yönünde değil. Böylece Suriye teröristlere karşı kuşatma zincirini daha da daratmaya çalışarak Rusya tarafından yürütülen diplomasinin başarılı olmasını sağlamalı.
*İran Devrim Lideri ABD ile uzantılarının bölgede hezimete uğrayıp direniş ekseninin de Irak, Suriye ve Yemen’de zaferi elde edeceğini bildirmişti. Bu konuda yorumunuz ne?
-İran slogan atmak yerine dediğini pratikte yapıyor; İslam Devrimi Lideri ABD’nin hezimete uğrayacağını söylediği zaman onların 2003’te girdikleri Irak’tan yenilgiyle ayrıldıklarını hatırlamalaıyız.
Günümüzde ABD Irak’ta diplomatik olarak aktif olsaydı İran ile Suriye’ye karşı bölücü planlarını izlemeyi göz ardı etmezdi. Suriye ise İran ve Hizbullah’ın himayesi ile direniş göstermeseydi Tunus ve Mısır’la aynı kaderi paylaşacaktı.
ABD ile müttefikleri hiçbir zaman askerlerinin İran tarafından alıkoyunmasını unutmayacaklar. İran hariç herhangi bir ülke bunu yapıp açık bir şekilde duyuramazdı. ABD çoğu zaman dediğini yapmıyor bile. Ancak İran ile direniş eksenini güçlü kılan şey ise bu cephenin iktidarını alenen açığa çıkarma kabiliyetidir.
*Halihazırda cereyan eden kriz üzerinde birçok Müslüman ülkenin işbirliği yaptığını görüyoruz ancak Batılı ülkeler buna karşı. Söz konusu birlikteliğe yönelik görüşünüz ne?
-İslam ümmeti dünya çapında rekabet edebilecek bir potansiyele sahiptir. Ancak bunu hemen fark eden İngilizler, Siyonist Rejim gibi Müslümanlara birleşmeleri için fırsat tanımak istemiyor zira bu birliktelik sonucu islam dünyası epey güçlü olacak.
Şunu da eklemek istiyorum ki milletler tek bir güç oluşturmayı istiyor. Siyonistleri de korkutan işte budur. Direniş ekseni pratikte de meydanda hazır olduğunu gösterdi. Suriye dışında kimse İran ve Hizbullah’ın desteğiyle 7 sene boyunca direnerek topraklarını işgalden kurtaramazdı.
*Suriye milletinin geleceğine yönelik tehmininiz nedir?
-Kimse Suriye halkına yaşam tarzıyla hükümet yapısı konusunda baskı uygulayamaz, zira bu sadece halkımıza atfedilen doğal bir haktır. Söz konusu uzun süreli iç savaşın ardından Suriye milletini iradesinden yoksun bırakarak onlara anayasa ile yeni bir yönetim sistemi belirlemeyi düşünenler ise hemen uykudan uyanmalı. Yanlış yapanlar dahil ülke dışında yaşayan tüm kesimlere kucağını açan Suriye hükümeti asla intikam peşinde değil.
Fakat ellerine silah alan kişiler esastan Suriye devletine karşı gelmeye çalışıyorlar. ABD ile Fransa’da bile halk arasında havan mermisiyle füze bulunmanın yasak olduğunu düşünüyorum. Tüm bunlar artık devam edemeyecek bir kara propagandadır.