Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı, 32. Uluslararası İslami Birlik Konfernsı sırasında Mehr'e verdiği röpertajda, “Müslümanların birliğini temin edici adımlar atması, sözden fiile geçmeleri gerekiyor” ifadesini kullandı.

Azar Mahdavan ve Rüya Fereyduni: 32.Uluslararası İslami Birlik Konferansı bir önceki hafta Tahran’da gerçekleşti.  İslam dünyasından 300’den fazla siyasetçi ve düşünürün katıldığı bu konferansta Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, Mehr Haber Ajansı’na bir röpertaj vererek, İslam dünyasını tehdit eden etkenleri, Suudi Arabistan’ın İslam dünyasındaki rolünü ve ABD’nin İran ile Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları şu şekilde değerlendirdi:

* Uluslararası İslami Birlik konferansı’nı nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Böyle bir toplantının İslam aleminin her bölgesinde sıkıntılı bir süreçte yapılıyor olması ayrı bir önem taşıyor. Hem Yemen, hem Suriye ve bunlar içinde Müslüman bir ülke olan İran’a yaptırımlar uygulandığı bir dönemde böyle bir toplantının yapılması önemli. Burada tabii ki fikirler ortaya koyuluyor. Bu fikirlerden istifadeyle İslam aleminin problemlerini ve birlikteliklerinin yokluğunu ortadan kaldıracak olan bir çözüm ortaya koymaları gerekiyor. Bundan dolayı önemli bir toplantı olarak görüyoruz.

* Sizce İslam birliğini neler tehdit ediyor?

- İslam birliğinin şimdiki tehdidi Müslümanların kendisi. Müslümanlar için her zaman düşmanlar olacak. Siyonizm’in İslam alemi ve bütün insanlık için planları olacak ama bu planların karşısında Müslümanların bir araya gelip atması gereken adımlar atma noktasında zafiyet gösterdikleri için en büyük problem Müslümanların kendileri. Bunun yanında dışarıdan Müslümanların birliğini bozmaya yönelik mezhepsel ve kavmi ayrılıklar ve bunları taşıyan unsurların varlıği da bir tehdit olarak görülebilir.

* Bu tehditler karşısında neler yapmamız gerekiyor?

- Müslümanların birliğini temin edici adımlar atmaları, sözden fiile geçmeleri gerekiyor. Bunun devlet bazında olması gerekiyor öncelikle. Ama devletlerin yanında halkların da Müslümanların birliğini zedeleyecek yaklaşımlara karşı uyanıklı davranmaları gerekiyor. Yani mezhep ve ırk ayrışmasıyla ilgili ortaya atılan akımlara itibar edilmemesi gerekiyor. Müslümanlar olarak bizler yüz yıllarca bir arada yaşamış topluluklarız. Dolayısıyla Müslümanların normalde kendileri arasında bir problemleri yok. Ama bu ufak tefek problemlerin dışarıdan gelen bir program olarak gündeme alınması Müslümanlar açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bunu göz ardı etmemek ve uyanıklı olmak lazim. Birliği ve bütünlüğü teşviş edici unsurları mümkün olduğunca göz ardı ederek devreden çıkarmak lazım.

* Sizce İslam birliği İsrail’in Filistin halkına yaptığı eylemlere karşı neler yapmalı?

- İslam birliğinin esas manada kurulabilmesini temin etmek sırf konferanslarla ve halkların uyanışlı olabilecek bir durum değil. Devletlerin ekonomik, kültürel ve askeri güvenlik manada birleşerek güçlerini arttıracak adımlar atmaları gerekiyor. Yani bugün İran’a ve Türkiye’ye ambargo uygulanıyor ve ekonomisi sıkıntı yaşıyor. Böyle bir durumda Müslümanların ekonomik ve güvenlik açısından bir araya gelmeleri gerekiyor. Güvenlik manada bir araya gelmelerinden kastımız şudur: kendi aralarında birbirine karşı silah kullanımı değil, İslam ülkelerine ve azınlık Müslümanlara dışarıdan gelen tehditlere karşı bir askeri güç oluşturmaları lazım. Ekonomik manada ticaretini arttırmaları gerekiyor. kültürel manada da kudüs, Keşmir, Suriye, Irak, Afganistan işgali gibi ülkeleri kendi ortamında önemli olarak görüp hareket etmek lazım.

* İslam birliği ve özellikle de İran ve Türkiye’nin yıllardır iç savaşla karşı karşıya olan Suriye halkı için neler yapması lazım?

- Suriye’nin toprak bütünlüğünün esas alınmasıyla devlet bazındaki ve terör örgütleri bazındaki tehditlere karşı güvenliğinin temin edilmesi lazım. Bu aynı zamanda Türkiye’nin, İran’ın ve bölgedeki İslam ülkelerinin güvenliğidir. Nitekim Suriye’nin önümüzdeki süreçte yeniden ayağa kalkması için mutlaka Türkiye ve İran’ın da içinde olduğu bir sürecin Suriye yönetimiyle beraber yürütülmesi gerekiyor.

* Suudi Arabistan’ın İslam dünyasındaki rolünü nasıl değerlendiriyorsnuz?

- Suudi Arabistan özellikle Muhammed bin Selman döneminde, Suriye savaşı, Yemen saldırıları döneminde aynı şekilde Mısır’daki İhvan’a karşı yapmış olduğu yanlış tutumları tarihe unutulmayacak şekilde kaydedilecektir. Bugün böyle saldırgan tavrı artı terör örgütlerini destekleyici tutumu Müslüman ülkelerine ve İslam birliğine zarar vermektedir. Yani bir Müslümanın bir Müslüman ülke aleyhinde normal şartlarda konuşmaması gerekiyor. Yani bizim Suudi Arabistan’ı eleştirmememiz gerekir ama gelinen boyutlarda yaptığı hatalar o kadar aşırı ileri gitti ki kendi çıkarları için saldırgan bir tavırla Yemen’deki Müslümanları telef etmekteler.

* İran’ın rolünü İslam biriğinde ne kadar etkili görüyorsunuz?

- Öncelikle şunu söylemekte fayda görüyorum İran olmadan İslam birliği kurulamaz. Dolayısıyla İran’ın mutlaka İslam birliğine giden yolda temel taşlardan birisi olması gerekiyor. Daha doğrusu Türkiye ile birlikte İran’ın İslam birliğinin kurulmasında, kurulduktan sonra güçlenmesinde rolü yeri göz ardı edilmemesi gereken bir noktadadır. İran bugün nükleer imkan bulunduran iki ülkeden bir tanesi. Bu açıdan hem İran’ın sahip olduğu imkanlardan diğer İslam ülkelerinin istifade etmesi, hem diğer İslam ülkelerindeki imkanlardan İran’ın istifade etmesi gerekiyor. İran’a Siyonizm ile ABD’nin isteği doğrultusunda İslam ülkelerine ambargo uyguluyor olması çok büyük bir hatadır. İran hem bu gününde hem yarınında İslam birliği için önem arzu etmektedir. İran'ın mevcut yönetimi de bu konuda hassasiyet sahibi bir yönetimdir.

* ABD'nin son birkaç ayda İran’a ve Türkiye’ye karşı uyguladıği yaptırımlar İslam birliğini ne kadar etkileyebilir?

- Bu yaptırımlar ekonomi ve siyasi manada Türiye’ye ve İran’a sıkıntı veriyor. Çünkü ekonomiden kaynaklanan içteki dalgalanmalar ülkelerin siyasetine de dışına da etki eder. Ekonomileri güçlü olmayan ülkelerin dış politikalarında  sağlıklı adım atma şansı olmaz. Dolayısıyla böyle yaptırımların elbette zararı ve sıkıntı vereceği durumları olacaktır. Ancak İran 35 yıldır ABD'nin diğer ülkelerle beraber uygulamış olduğu yaptırımlarına karşı ayakta durabilen bir yapıya sahiptir. İnşallah İran ve Türkiye bu konuda Batı'nın yaptırımlarına aldırış etmeden birlikte kendilerine fayda sağlayacak bir ekonomik ilişkiyi resmi olarak ya hatta gayri resmi olarak geliştirip diğer İslam ülkeleriyle birlikte bir işbirliği içerisinde bulunurlar. İran buna açık, diğer ülkelerin de açık hale gelmesini dua edeceğiz.