Yayınlama Tarihi: 7 Aralık 2018 - 11:44

32.Uluslararası İslami Birlik Konferansı bir önceki hafta Tahran’da gerçekleşti. İslam dünyasından 300’den fazla siyasetçi ve düşünürün katıldığı bu konferansta Türkiye'den gelen bazı isimler Mehr'le fikirlerini paylaştılar.

Azar MAHDAVAN: 32.Uluslararası İslami Birlik Konferansı bir önceki hafta Tahran’da gerçekleşti. İslam dünyasından 300’den fazla siyasetçi ve düşünürün katıldığı bu konferansta Türkiye'den gelen bazı isimler Mehr'le fikirlerini paylaştılar.

İran olmadan İslam birliği kurulamaz

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hasan Bitmez, Mehr Haber Ajansı’na bir röpertaj vererek, İslam dünyasını tehdit eden etkenleri, Suudi Arabistan’ın İslam dünyasındaki rolünü ve ABD’nin İran ile Türkiye’ye uyguladığı yaptırımları şu şekilde değerlendirdi:

- Böyle bir toplantının İslam aleminin her bölgesinde sıkıntılı bir süreçte yapılıyor olması ayrı bir önem taşıyor. Hem Yemen, hem Suriye ve bunlar içinde Müslüman bir ülke olan İran’a yaptırımlar uygulandığı bir dönemde böyle bir toplantının yapılması önemli. Burada tabii ki fikirler ortaya koyuluyor. Bu fikirlerden istifadeyle İslam aleminin problemlerini ve birlikteliklerinin yokluğunu ortadan kaldıracak olan bir çözüm ortaya koymaları gerekiyor. Bundan dolayı önemli bir toplantı olarak görüyoruz.

- İslam birliğinin esas manada kurulabilmesini temin etmek sırf konferanslarla ve halkların uyanışlı olabilecek bir durum değil. Devletlerin ekonomik, kültürel ve askeri güvenlik manada birleşerek güçlerini arttıracak adımlar atmaları gerekiyor. Yani bugün İran’a ve Türkiye’ye ambargo uygulanıyor ve ekonomisi sıkıntı yaşıyor. Böyle bir durumda Müslümanların ekonomik ve güvenlik açısından bir araya gelmeleri gerekiyor. Güvenlik manada bir araya gelmelerinden kastımız şudur: kendi aralarında birbirine karşı silah kullanımı değil, İslam ülkelerine ve azınlık Müslümanlara dışarıdan gelen tehditlere karşı bir askeri güç oluşturmaları lazım. Ekonomik manada ticaretini arttırmaları gerekiyor. kültürel manada da kudüs, Keşmir, Suriye, Irak, Afganistan işgali gibi ülkeleri kendi ortamında önemli olarak görüp hareket etmek lazım.

- Öncelikle şunu söylemekte fayda görüyorum İran olmadan İslam birliği kurulamaz. Dolayısıyla İran’ın mutlaka İslam birliğine giden yolda temel taşlardan birisi olması gerekiyor. Daha doğrusu Türkiye ile birlikte İran’ın İslam birliğinin kurulmasında, kurulduktan sonra güçlenmesinde rolü yeri göz ardı edilmemesi gereken bir noktadadır. İran bugün nükleer imkan bulunduran iki ülkeden bir tanesi. Bu açıdan hem İran’ın sahip olduğu imkanlardan diğer İslam ülkelerinin istifade etmesi, hem diğer İslam ülkelerindeki imkanlardan İran’ın istifade etmesi gerekiyor. İran’a Siyonizm ile ABD’nin isteği doğrultusunda İslam ülkelerine ambargo uyguluyor olması çok büyük bir hatadır. İran hem bu gününde hem yarınında İslam birliği için önem arzu etmektedir. İran'ın mevcut yönetimi de bu konuda hassasiyet sahibi bir yönetimdir.

Kudüs davası tüm Müslümanların temel hedefidir

konferansa katılan Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin, İslam dünyasındaki konuları Mehr Haber Ajansı’na değerlendirdi:

- İslami birlik herşeyden önce Müslümanların dinsel, ibadi ve ahlaki vazifesidir yani taktik değil, stratejidir. Müslümanlar arası vahdet Müslüman olmanın ümmet olmanın Kuran-ı Kerim'e uymanın doğal bir neticesi ve asli bir gereğidir. Uluslararası İslami Birlik Konferası bu sene daha pratik konular üzerinden gündeme geldi. Filistin meselesi Amerika ve istikbara karşı Siyonistlere karşı, Al Suud ve müttefiklerinin ihanetlerine karşı bölgedeki Müslümanların ortaya koyması gereken görev ve sorumluluklara da pratik olarak dikkat çekmiş oldu.

- İslam dünyasına ister içten ister dıştan gelen tehditlere karşı bizim önümüze en güzel modeli İslam Cumhuriyeti ve düzenini kuran İmam Humeyni (r.a) sergilemiştir. İmam Humeyni iki şeyi ifade ediyor. Birincisi İslami düşünceyi yeniden canlandırma. İkicisi ise küresel istikbarla mücadele. İmam Humeyni, İslam toplumlarını eski fikirler ve bağnazlıktan uzaklaştırıp gerçek İslami düşünceye yönlendirmek istiyor. Bunun yanında dünya istikbarı ile Siyonizm'in stratejilerine karşı ümmete direniş ruhu, şuuru ve uygulamayı kazandırmaktır. İslam ümmetinin sağlığı ve tehditlerin önlenmesi için bu iki yola başvurlması lazım.

- Konferanslar ister İslami Birlik Konfernsı ister başka konferansları yani İslam ümmetinin sağlığı ve birliği açısından, İslami şuur ve uyanış açısından bir yararı vardır. Fakat tek başına konferans yapmak ya da konuşup lâfta bırakmak hiçbir çare değildir. Pratik adımlar atılmalı. İslam ümmetinin gerçek düşmanları tespit edilmeli. Bir numaralı düşman kimdir? Bir numaralı düşman Amerika ile Siyonizm'dir. İki numaralı düşman Amerika ile Siyonizm'in uşağı Al Suud'dur. Eğer bizim nefretlerimiz, öfkelerimiz, tepkilerimiz ve mücadelemizi gerçek düşmanımıza yöneltecek ortak bir strateji, müşterek bir mücadele ve direniş cephesi tesis edilmezse konferanslar lâfta kalır. Bu konferansın sloganı olan "Kudüs, Ümmetin Birlik Ekseni" de çok güzel. Zira Kudüs davası bütün Müslümanlar ve kavimlerin temel hedefidir. Daha doğrusu etrafında toplanacak en önemli eksen Kudüs’tür.

İran ile Türkiye'de mezhep ayrımcılığı yok

Kongerenin sırasında Pamukkale Üniversitesi Araştırma Görevlisi Halil Işılak Mehr Haber Ajansı’na bir röportaj vererek, İslam dünyasını tehdit eden etkenler, Filistin meselesi ve İran ile Türkiye arasındaki ilişikileri değerlendirdi: 

- Esas itibariyle şu an İslam’da mezhep çatışması yok diye tekrarlıyoruz ama son zamanlarda sanki bir şekilde bizim kontrolümüz dışında mezhep çtışmasına doğru bir eğilim söz konusu; artık Irak’ta ve Suriye’deki durum bir nevi mezhep çatışması gibi okunmaya başlanmış. Bizim başka sorunlardan birisi de şu ki biz Müslümanlar bilgi üreten taraf değiliz daha çok edilgeniz. Bilgiyi Batı üretiyor hem de istatistik temel bilgi üretiyor ve biz bu bilgiler üzerinden kendi coğrafyamızı okumaya çalışıyoruz. Mesela Batı istatistik açısından Irak coğrafyasını şöyle nitelendiriyor: Bu ülkenin yüzde 40’ı Şia, yüzde 30’u Sünni ve yüzde 20 civarı Kürt. Böyle istatistik bilgileri Müslüman değil, bir Batı kafası üretir.

- Bunlar mezhep ve ırk istatistiği değil çünkü mezhep istatistiği ise Kürtlerin de bunların arasında taksim edilmesi lazım. Bunun benzeri Lübnan’da da var. Bunlar Batı'dan kaynaklanan bilgilerdir ve biz (İslami ülkeler) bunun önüne geçebilmek için bilgi üreten konuma gelmemiz lazım.

- Artık ben bir Türk ve Sünni olarak İran’a geldiğimde çok rahatım çünkü bu iki ülkede mezhep ayrımcılığı yok.

- İslam dünyasını bütünleştiren konu Filistin meselesidir ve bana göre bir Müslümanın değeri Filistin meselesine önem verdiği kadar. Maalesef Arap dünyasındaki bazı ülkeler bir zaman masa altında İsrail’le bir şekilde ilişki yürütürken şu an söz konusu ilişkileri aşikar bir şekilde yürütmektedir. Bu da Müslüman vicdanı açısından oldukça yaralayıcı bir durum. İsrail’le ittifak kurulması Müslümanlar gözünde herhangi bir değere sahip değil.