Yayınlama Tarihi: 1 Şubat 2020 - 13:53

Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Tomar, Trump'ın sözde Ortadoğu Barış Palnı'nın detaylarını Mehr Haber Ajansı'na değerlendirdi.

ABD Başkanı Trump, 28 Ocak Salı günü Siyonist Rejim Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da düzenlediği ortak basın toplantısında tek taraflı sözde Ortadoğu barış planını kamuoyuna açıklamıştı.

Sözde barış planı kapsamında Kudüs'ün, işgalci rejim İsrail'in "bölünmez" başkenti olarak kabul edileceğini söyleyen Trump, planın bağımsız bir Filistin devleti ve Filistinliler için "son şans" olduğunu ileri sürmüştü.

Bu anlaşmaya İran sert tepki gösterirken Türkiye ve Birleşmiş Milletler'den de eleştiriler geldi. Diğer yandan bazı İslam ülkelerinin bu anlaşmayı desteklemesi de tartışma yarattı.

Ancak bu açıklamardan sonra akla gelen ilk soru şudur: Ortadoğu'da bundan sonra ne bekleyelim?

Konuyu araştıran Mehr Haber Ajansı muhabiri Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Tomar'a sordu.

İşte Tomar'ın Mehr'e verdiği yanıtlar: 

1- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump iki yıldır gündemde olan “Yüzyılın Anlaşması” ya da “Yüzyılın Planı” adı verilen projeyı kamuoyla paylaştı. Sizce bu projenin asıl amacı nedir ve bu planın detaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son dönemlerde “Yüzyılın Planı” adı verilen projeyle alakalı pek çok bilgi basına sızmıştı. Açıklanan plan üç aşağı beş yukarı basına sızan bilgilerle aynı. Zaten Filistin tarafı bu tür bir planı kabul etmeyeceğini açıklamıştı. Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas da Kudüs’ün İsrail’e verildiği bir planın diğer maddelerini tartışmaya gerek olmadığını ifade etti konuşmasında. Aslında hem ABD hem de İsrail Filistinlilerin böyle bir planı kabul etmeyeceklerini gayet iyi biliyorlardı. Ancak Trump ve Netenyahu kendi ülkelerinde çeşitli sıkıntılarla karşı karşıyalar. Bu planı, kabul edilmeyeceğini bilerek, şu anda gündeme getirmeleri tamamen ABD ve İsrail liderleri için win-win (kazan-kazan) durumunu oluşturuyor. Olayın tarafı olan Filistinliler ise zaten yok sayılmış. Bu anlaşmayla ABD, kendi toprağı olmayan Filistin’i İsrail’e hediye ediyor. Tıpkı Golan’da yaptığı gibi. Bunun karşılığında Filistin’e bir takım mali imkanlar getiriyor. Bu bir anlaşmadan ziyade Filistinliler’e yapılan bir dayatma. Filistinliler bunu asla kabul etmez.

 2- Size göre Filistinli grupların karşı çıkmasına rağmen bu plan başrılı olabilir mi?

Bu planın başarılı olma şansı yok. Bunu ABD ve İsrail de biliyor. Ancak 3-4 yıl meseleyi bu şekilde tutarak Filistinliler üzerinde baskı kuracaklar. Böylece Trump ve Netenyahu kendi ülkelerinde popülarite sağlamayı amaçlıyor. Bu bir barış planından ziyade bir PR çalışması.

 3- Bu plana ilişkin Arap dünyasının tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz ?

Aslında bütün, monolitik bir Arap Dünyası yok. 22 Arap ülkesi var. Ayrıca ülkeler de kendi içlerinde parçalı. Yönetimler ile Arap sokağı arasında düşünce olarak büyük farklar var. İster Müslüman, ister Hıristiyan olsun hiçbir sıradan Arap vatandaşı Kudüs’ün İsrail’in başkenti olduğu bir planı kabul etmez. Ancak Arap yönetimlerinin büyük kısmında halkın sözünün ve görüşünün yönetimler açısından pek anlamı yok. Pek çok otokrat Arap yönetimi ABD’nin desteği olmadan ayakta kalamayacaklarını biliyor. Zaten bu planı destekleyen yönetimler bile, kamuoyunundan korktuklarından, açıkça ve büyük harflerle bu planı desteklerini ifade edemiyor.

 4- Bazı uzmanlara göre şimdiki durumda Trump’ın bu projenin bir kısmını kamuoyu ile paylaşma sebebi, dikkatleri azledilme meselesinden uzaklaştırmaktır. Siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bu doğru hem azil sürecini gündemden çıkarmak hem de yaklaşan seçimlerde Yahudi lobileri ile Evanjelistlerin desteklerini kazanmak Trump’un bu planı şimdi gündeme getirmesinin ana sebebi.

 5- ABD’nin bu planı Ortadoğu’da nasıl bir etki bırakabilir?

Ortadoğu zaten etnik ve mezhebi çatışmalar içerisinde hem bölge ülkelerinden bir kısmı hem de dış güçler bu çatışmalara destek vererek bölünmüşlükleri artırmakta. Bir de bunun üzerine Filistinlilerin haklarını yok sayan bu plan, bölgeyi daha da büyük bir kaosa sürükleyebilir. Bu bölgedeki ateşe benzin dökmektir. Bundan en çok zarar görecek olan, bölge halkları, yani bizleriz.