Sonunda ABD Başkanı Donald Trump, Siyonist Rejim Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Yüzyılın Anlaşmasını, Beyaz Saray'daki toplantıda açıkladı. Anlaşmaya en sert tepkiyi İran gösterirken, Türkiye ve Birleşmiş Milletler'den de olumsuz yorumlar geldi. Ama diğer yandan bazı İslam ülkelerinin bu anlaşmayı desteklemeleri de tartışma yarattı.
Bu açıklamardan sonra akla gelen ilk soru şudur: Ortadoğu'da bundan sonra ne bekleyelim?
Konuyu araştıran Mehr Haber Ajansı muhabiri Filistinli Araştırmacı-Yazar Said Hac'a sordu.
İşte Hac'ın Mehr'e verdiği yanıtlar:
1- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump dün iki yıldır gündemde olan “Yüzyılın Anlaşması” ya da “Yüzyılın Planı” adı verilen projeyı kamuoyuna açıkladı. Sizce bu projenin asıl amacı nedir ve bu planın detaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Zamanlamasına bakacak olursak, Trump’ın sözde barış planının en önemli amaçlarından biri seçimler öncesi destek toplamaktır. Bilindiği üzere, hem ABD’de bu senenin sonunda başkanlık seçimleri var ve Trump özellik le azil süreci nedeniyle daha fazla desteğe muhtaçtır, ve genellikle desteğine başvuracağı gruplar arasında Siyonist lobi ve Evangelistler. Diğer yandan da İşgal devletinde de genel seçimlerin tekrarı söz konusu ve Netenyahu daha önce kazanmayı garanti edemediği gibi gelecek seçimlerde de zorlanacağı benziyor. O anlamda bu projenin şimdi ilan edilmesi hem Trump’ı hem de Netenyahu’yu seçimlerde desteklemeyi amaçlamaktadır. Fakat bu her şeyi açıklamaz ve aslında yeterli bir analiz değil.
Trump’ın düşüncelerini ve idaresinin yetkililerine bakacak olursak sözde İsrail devletine ne kadar destek verdiğini anlarız. Dolayısıyla, yıllardır bahsettiği ve ilan etmek istediği ve plan aslında bu desteğin bir tecellisidir, ve işgalin çıkarlarını pekiştirmektedir.
Bu plan özünde Arap ve İslam dünyasındaki zaafı ve bölünmeyi fırsat bilerek Filistin davasını tasfiye etmeyi hedeflemektedir. Bir yandan, sözde İsrail’in şimdiye kadar yasadışı yollar ile elde ettiği işgali, yerleşimi ve zulmü meşrulaştırıyor, diğer yandan ise Kudüs, mülteciler, direniş, sınırlar ve devlet egemenliği gibi stratejik konularda ‘İsrail’in çıkarları doğrultusunda bitirmek istiyor.
2- Size göre Filistinli grupların karşı çıkmasına rağmen bu plan başarılı olabilir mi?
Düşünüldüğünün aksine, bu plan Filistinli bir tarafın imzalaması ile gerçekleştirilebilecek bir anlaşma değildir. Bu proje işgalin şimdiye kadar elde ettiği yasadışı kazanımları tespit edip, uluslararası camianın şimdiye kadar savunduğu iki devletli çözüm ve sözde barış sürecini bitirerek, Filistinlilerin mücadelesine ve haklarına ipotek koymak istiyor. Dahası, yine konuşma ve müzakere yoluna başvuracak Filistinli bir taraf bulunulursa bile, önerilen şey aslında Filistin davasından vazgeçmek dışında bir seçenek bırakmıyor ona.
Bir taraftan 1948’de işgal edilen topraklar sonuna dek işgal devletinin olacak, diğer yandan Batı Şeria’nın önemli yerleri ona ilhak edilecek, Kudüs hepsi onun başkenti olacak, yerleşim yerler duracak, egemen sürdürebilir Filistin devleti yok.. vs, bunu kim kabul eder? Hiç kimse tabii.
Tabii ki de Filistinlilerin hepsi, Mahmut Abbas dahil, bu projeye karşı çıktı ve reddetti. Yapılması gereken de bu. Filistinlilerin haklarından vazgeçmemesi çok önemli bir etken bu mücadelede, güç dengesi onların aleyhine olsa da. Filistinlilerin bir bütün olarak bu tutumu sergilemeleri de bir güç kaynağı. Meydan da gösterilen ya da gösterilecek protestolar da bunun en iyi cevabı olacaktır.
Fakat, buna rağmen projenin tehlikesi onu kabul eden Filistinli bir tarafın olmaması ile geçmez bitmez. Ne tekim bu plan şu anki yasadışı durumu tespit edip, geleceğe yönelik de işgale oldu bitti ile emrivaki yaparak devam etme fırsatını da veriyor.
O yüzden Filistinlileri sözde reddetmeleri yetmez. Fiilen karşı çıkmaları gerek. Bir taraftan Abbas başkanlığındaki Filistin yönetimi Oslo sürecinden müzakere seçeneğinden ve işgal ile işbirliğinden tamamen vazgeçip halkına dönmeli. Filistinliler arasında direniş temelinde birlik oluşturmaları gerek, ve de meydanda bu projeye karşı el ele vermeleri gerek. Ondan sonra da Arap Müslüman ümmetten ve dünyadan yardım medet isteyip destek alabilirler. Bu tehlikeli proje ancak bu şekilde bu mücadele ve felsefe ile başarısızlığa mahkum edilebilir.
3- Bu plana ilişkin Arap dünyasının tepkisini nasıl değerlendiriyorsunuz ?
Halklar nezdinde, her zaman ki olduğu gibi Filistin davasına ve bölgenin istikrarına kast eden bu projeye de karşı çıkıldı. Neredeyse farklı ideolojilerden bütün siyasi akımlar kınama ve reddetme açıklamalarda bulundu. Bir çok Arap ve Müslüman şehirde ABD elçilikleri ve konsoloslukları önünde gösteriler ve protestolar düzenlendi.
Fakat rejimler ve devletler nezdinde yine bir ihtilaf ve bölünme ile karşı karşıya kaldık. Bazı ülkeler reddeden ya da tutucu bir duruş sergilese de, maalesef bazı rejimler ya apaçık bir şekilde destek verip elçilerini Beyaz Saray’daki ilana gönderdiler, ya da Filistinlileri planı değerlendirmeye davet ettiler. Ki, biz biliyoruz ki Trump’ın idaresi bu planı hazırlarken birkaç Arap ülkesi ile fikir alışverişinde bulunup teyidini almıştı.
Burada, açık net sert ve samimi duruşlarından dolayı ve en yüksek çıtayı gösterdiklerinden ötürü, özellikle İran ve Türkiye’yi tebrik etmek gerek.
Tabii buna rağmen tepki hala beklenenden ve gerekenden çok uzak, halklar devletler ve Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi örgütlerce daha fazla çalışamaya gerek var, Netenyahu ve Trump’a bu bölgenin kutsalları ve geleceği ile kolay kolay oynayamayacaklarını iyi göstermek gerekiyor diye düşünüyorum.
4- Bazı uzmanlara göre şimdiki durumda Trump’ın bu projenin bir kısmını kamuoyu ile paylşma sebebi, dikkatleri azledilme meselesinden uzaklaştırmaktır. Siz bu konuyla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Doğru tabii, ama sonuçta bunun etkisi kısa ve az olacaktır, özellikle fiilen yakın zamanda bir değişikliğe gidilemeyeceğinden dolayı. Trump’ın asıl hedefi bence azil süreci değil önündeki önemli başkanlık seçimi.
5- ABD’nin bu planı Ortadoğu’da nasıl bir etki bırakabilir?
Çok vahim etkileri var. Şimdiye kadar bahsettiklerim plan ve projenin sadece Filistin ile ilgili olan kısmıdır. Biliyorsunuz, bir de bölge ile ilgili kısmı da mevcut. İstenen şey bölgedeki ilişkileri altüst edip yeni bir bölgesel düzeni kurmak. Bu kapsamda sözde İsrail devleti artık bölgenin ‘doğal’ bir parçası olarak kabul edilip onunla normal ilişkiler sergilenip işbirliği artırmak, diğer yandan ise bölgede onun yerine ‘düşman’ olarak başka ülkeleri koymaktır, başta İran sonra da Türkiye.
Bu projeyi böyle anlamak gerekiyor. Bir zamanlar ‘İsrail’ varlığı ile ya da başkanlığında bir ‘Arap NATO’su’ dedikleri yeni bir ittifak kurup, onu İran, Türkiye ve Müslüman Kardeşler gibi hasım olarak gördükleri taraflara karşı vermektir. Bu da BAE, Bahreyn ve Umman’ın plana açık desteği, Mısır ve Suudi Arabistan’ın üstü kapalı desteğinin sebebidir. Bunun için de Filistin davasını bitirmek sayfasını kapatmak isterler.
İstenen şey aslında Arap ve Müslüman dünyasını daha da zayıflatmak için daha fazla iç çatışmalar ve sorunlar yaratmak. Zaten bu tehlikeli projenin zeminini hazırlayan en önemli şeylerden bir tanesi de etnik ve mezhepsel iç çatışmalardır, ve herkesin onlardan uzak durması var olanları da bitirmesi gerekiyor. Bu herkesin tarihi, ahlaki ve dini sorumluluğudur diye düşünüyorum.