Ramin Hossein Abadian- ABD Başkanı Trump’ın Siyonist Rejim Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Beyaz Saray'da düzenlediği ortak basın toplantısında tek taraflı Ortadoğu barış planını kamuoyuna açıklamasının üzerinden bir hafta geçmesine rağmen bu plana karşı uluslararası tepkiler sürmektedir.
Bazı siyasi uzmanlar Trump’ın bu planla birçok ekonomik hedefi takip ettiği kanaatinde. Bunun yanı sıra bu planın uluslararası kuralları ihlal ettiği için hayata geçirilme şansının neredeyse zor olduğu belirtiliyor.
Öte yandan Filistinliler de Trump’ın açıkladığı sözde barış planını kınarken hiçbir koşulda böyle bir plana boyun eğmeyeceklerini ilan etti. Bu doğrultuda Filistin Alimler Derneği yayınladığı bir bildiride “Yüzyılın Anlaşması” planını reddetmenin dini bir görev olduğunu belirterek, bunun kebul edilmesinin İslam ve Filistin’e karşı bir büyük cinayet olduğunu duyurmuştu.
Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas) liderlerinden Usame Hamdan da, “Yüzyılın Anlaşması” planının ABD’nin Filistin davasını yok etme ve Siyonist Rejim’in bölgedeki yasadışı girişimlerini meşrulaştırma çabalarının bir parçası olduğunu bildirmişti.
Hamdan, Washington’un Filistinlileri haklarından vazgeçmeye zorlayarak böylece Siyonist Rejim’in iktidarda kalmasını amaçladığını belirterek, bu planın uzun sürmeyeceğini söylemişti.
“Yüzyılın Anlaşması” planının Filistinlilere verdiği ekonomik vaatlere rağmen, bu konuda yapılan çalışmalar söz konusu planın siyasi sorunların yanında Filistinliler için birçok ekonomik sorun da yaratacağını gösteriyor.
Sözde barış planında Filistinliler için birçok ekonomik vaat yer alıyor. Genel olarak bu planın ekonomik yönlerini “Filistin ekonomik kalkınması”, “Filistin toplumunun insani gelişimi ve güçlendirilmesi” ve “Filistin’de iyi bir yönetimin güçlendirilmesi” olarak üçe ayırabiliriz.
“Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki ekonomik kısıtlamaların kaldırılması”, “Filistin’de altyapı oluşturulması”, “Özel sektörün geliştirilmesi” ve “Bölgesel kalkınma ve işbirliğinin güçlendirilmesi” ABD ve Siyonist Rejim’in Filistinlilere verdiği ekonomik vaatlerler arasında.
Gerçek şu ki, kuşatma altında olan ve yurt dışıyla hiçbir ithalat ve ihracat yapamayan Filistinlilerle ekonomik kalkınma, sanayi ve tarımsal birimlerin kurulması gibi şeylerden bahsetmek boştur, dolayısıyla Filistin halkı için herhangi bir “ekonomik kazanç” sağlamayacaktır.
Sözde "Yüzyılın Anlaşması"nın uluslararası hukukun ihlali ve meşruiyetten yoksun olduğu için ekonomik vaatlerden de hiç söz edilmez. Filistinliler aynı zamanda "Lut Gölü" ve "Doğu Akdeniz"in ekonomik faydalarından bile hiçbir şey elde edemeyecekler.
Plandaki vaatlerden biri de Ürdün'ü mutlu etmek ve Siyonist Rejim'e gelir kazandırmak için hazırlanan Lut Gölü’nü kurtarma projesidir.
Siyonistler, Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasında bir kanal oluşturarak Lut Gölü’nü kurtarıp Ürdünlüler için bir gelir kaynağı haline getireceklerini vaat etmişler. Bu nedenle Filistin, Lut Gölü projesinden hiçbir pay almayacak.
Doğu Akdeniz konusunda da aynı durum geçerlidir. Filistinlilerin ABD ve Siyonist Rejim’in saçma ekonomik vaatlerine rağmen, Doğu Akdeniz'den çıkarılan petrol ve gazdan payları olmayacaktır.
Filistinlilere baskı yapmak için elinden geleni yapan Siyonist Rejim, şimdi de Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Mısır ile işbirliği yapıp Doğu Akdeniz kaynaklarını maksimum düzeyde kullanarak Filistinlilere daha fazla baskı yapmaya çalışıyor. Halbuki Doğu Akdeniz'deki kaynaklar aslında Filistinlilere aittır.