İşgali altındaki Doğu Kudüs’te yer alan Şeyh Cerrah Mahallesi ve Mescid-i Aksa’da ramazan ayının başından itibaren devam eden gerginlik 7 Mayıs'ta siyonist İsrail güçlerinin Filistinlilere plastik mermi ve ses bombaları ile müdahale etmesiyle tırmanmaya başladı.
Siyonist İsrail'in 10 Mayıs'tan bu yana abluka altındaki Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılarda 61'i çocuk, 36'sı kadın olmak üzere 212 kişi şehit oldu, 1400 kişi yaralandı.
Mehr Haber Ajansı, Filistin'deki gelişmeler hakkında Türk gazeteci-yazar Ramazan Bursa ile bir röportaj gerçekleştirdi. Aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz:
1- Siyonist Rejim’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırıları ve Şeyh Cerrah Mahallesi'nde yaşayan Filistinlileri evlerini zorla tahliye etmesinden amacı nedir?
Siyonist İsrail rejimi uzun bir zamandır Mescid-i Aksa'yı zaman ve mekan olarak ikiye bölmeyi hedefliyor. Bu çerçevede değişik baskınlar yapmıştı daha önce de son yıllarda işgal rejimi güçleri himayesinde Yahudi, Siyonist Yahudiler, Mescid-i Aksa'ya belli günlerde baskınlar düzenliyor. Siyonist İsrail'in amacı bu baskınlarla beraber kamuoyunu alıştırmak. Çünkü nihai olarak Mescid-i Aksa'yı zaman ve mekan olarak Yahudilerle Müslümanlar arasında ikiye bölmek istiyor. Mescid-i Aksa Yahudiler ve Mescidi Aksa'nın bir bölümünü Yahudilere tahsis etmek istiyor ve zaman olarak belli zamanlarda buraya gelip Yahudilerin ibadet yapmasını amaçlıyor. İlk etapta daha sonra ise tamamen Mescid-i Aksa'yı Müslümanlardan arındırmayı amaçlıyor. Şey Cerrah Mahallesi ise Kudüs'e, Mescid-i Aksa'ya, Eskişehir'e yakın bir mahalle. Sekiz tane Filistinli Müslüman yaşıyor bu mahallede. Bir süredir fanatik Yahudi yerleşimciler bu evlere baskınlar düzenliyor. Evleri Filistinlilerin elinden almaya çalışıyor. İşgal güçleri de bunlara destek oluyor. İşgal rejimi Eskişehir kadim Kudüs şehrinin etrafındaki mahalleleri Müslümanlardan temizlemek istiyor. Bir süredir zaten Eskişehir'deki Müslümanların evlerini satın alma gibi bir girişimleri var. Oradaki Müslümanlar Yahudilere evlerini satmıyorlar. Fakat ekonomik olarak zor durumdalar. Onun için İsrail'le Birleşik Arap Emirlikleri bu konuda ortak çalışıyor. Birleşik Arap Emirlikleri Kudüs'te bir takım şirketleri, emlak şirketleri kurmuş ve Filistinlilerin evlerini satın alıyorlar. Filistinliler de satın satın almaya gelen kişinin Yahudi olmayıp olduğunu görünce ekonomik sıkıntısını gidermek için daha rahat bir şekilde evlerini satıyorlar. Daha sonra bu Filistinlilerin evlerini satın alan Birleşik Arap Emirlikleri menşeili emlak şirketleri bu evleri Yahudilere satıyor. Dolayısıyla bir süredir böyle bir politika yürütüyor İsrail. Birleşik Arap Emirlikleri'yle beraber. Ama nihai olarak Eskişehir'den de efendime söyleyeyim Filistinlileri çıkarmayı amaçlıyor. Ama ilk evvela Şeyh Cerrah gibi yakın mahalleleri Müslümanlardan temizledikten sonra Eskişehir'deki Müslümanları çıkarmak istiyor. O açıdan Şeyh Cerrah mahallesi ve benzer mahalleler fevkalade mühim. Eskişehir'deki Müslüman varlığını, Mescid-i Aksa'daki Müslüman varlığını korumak için.
2- Bilindiği üzere Tel Aviv şu anda içeride bir siyasi ve güvenlik kriziyle karşı karşıyadır ve birçok uzman da Siyonist Rejim’in bu iç krizleri örtbas etmek için böyle saldırgan eylemlerde bulunduğuna inanmaktadır. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu savaşın birçok nedeni var. Bunlardan bir tanesi zaten İsrail. İsrail uzun zamandır çoklu cephede bir savaş yürütmek için çalışmalar yürütüyordu. Filistin direnişi de bunu bildiği için uzun zamandır bir hazırlık içerisindeydi. Sadece Filistin direnişi değil, Lübnan direnişi Hizbullah da benzer bir hazırlık içerisindeydi. En son bu Kudüs'ün Kılıcı operasyonları, kılıcı savaşı başlamadan birkaç gün önce İsrail çoklu cephe tatbikatı yapacaktı. Fakat bu olaylar başlayınca, saldırılar başlayınca bu tatbikatı iptal etmek zorunda kaldı. Dolayısıyla İsrail'in Filistin'e dönük ve aslında Filistin'ı, Golan'ı, Suriye'yi ve Lübnan'ı kapsayan çoklu cephe noktasında, çoklu cephe savaşı noktasında bir çalışması vardı. Fakat ikincisi ise Netanyahu. Dördüncü seçim yapıldı ama bir türlü İsrail'de hükümet kurulamıyor. Ciddi bir siyasi kriz var. Netenyahu'nun kendisi de ayrıca bir krizde eşinin ve kendisi hakkında yürütülen soruşturmalar var ve dolayısıyla eğer hükümeti kuramazsa ve bu seçimlerde eğer hükümet kurulamazsa, tekrar seçimlere gidilirse ve seçimlerden başarıyla çıkamazsa yargılanacak ve büyük ihtimalle hapse girecek. Dolayısıyla bir savaşla imajını düzeltmek istiyor. Fakat Netanyahu bunu amaçlamış olsa da direnişin vermiş olduğu cevap Netanyahu'yu bir yenilgiyle karşı karşıya bıraktı. Dolayısıyla Siyonist İsrail Rejimi hem siyasi hem güvenlik kriziyle baş başa iç içe. Fakat girişmiş olduğu bu savaş içerideki siyasi krizi ve güvenlik krizini daha da büyütecek gibi. Çünkü Filistin davasında çok önemli dönüm noktaları oldu. Mesela 1917’de İngilizlerin işgali, İkinci Dünya Savaşı'nda bilhassa Almanya'da yaşananlardan sonra yoğun bir Yahudi nüfusunun bu topraklara taşınması, 1967 “Altı Gün” savaşı. Ve Doğu Kudüs'ün ve Mescid-i Aksa'nın da bulunduğu Doğu Kudüs'ün işgali ve ilaveten 73’teki savaş, birinci intifada, ikinci intifada gibi çok önemli dönüm noktaları var tarihinde Filistin davasının. Ve bu dönüm noktalarında mesela 2014 savaşı, 2008 Furkan Savaşı bunlar da önemli savaşlardı. Bu savaşların ve bu önemli tarihsel dönüm noktalarında 1948 işgal topraklarında yaşayan Filistinliler zaman zaman eylemler yapıyordu ama bu tarihi süreç içerisinde hiçbir zaman bugün ortaya koydukları direnişi ortaya koymamışlardı. Bugün işgal kentlerinde, Lot kenti olsun Akka olsun, Yafa olsun, Hayfa olsun diğer yerlerde olsun buralarda yaşayan İsrail pasaportu taşıyan Filistinliler adeta ayaklanmışlar. Lot kenti işgal rejiminin kontrolünden çıktı olağanüstü hal ilan edildi. Aks'da benzer durum yaşandı. Hayfa ve Yafa'da büyük gösteriler yapıldı. Dolayısıyla aslında Filistin direnişi sadece Gazze'de değil, işgal topraklarında da Filistin direnişinin bir kanadı olduğunu gördük ve direniş siz bizdensiniz biz sizdeniz ve direnişe destek çağrısı yapınca 1948 topraklarında yaşayan Filistinliler adeta sokaklara döküldüler. Dolayısıyla İsrail Cumhurbaşkanı Rivl “yalvarıyorum, yalvarıyorum, bu saçmalıktan vazgeçin, İsrail'de bir iç savaş olabilir” dedi. Dolayısıyla belki önümüzdeki günlerde bir ateşkes yaşanacak fakat işgal rejimi büyük bir psikolojik darbe aldı ve bu psikolojik darbeden sonra uzun zaman kendisine gelemeyecek gibi. Ve işgal topraklarında yaşayan Filistinlilerin bugün bu denli direnişe destek vermesi ve şehirleri işgal güçlerinin kotrolünden çıkarması igal topraklarında güvenlik krizini daha da derinleştirecek şekilde yorumlayabiliriz.
3- Bazıları, bazı Arap ülkelerinin Siyonist Rejim’le ilişkilerini normalleştirmesinin Filistin halkının haklarının gerçekleşmesine yardım edeceğine inanıyor. Ancak biz pratikte böyle bir şeyin olmadığına ve Siyonist Rejim’in hala Filistin’deki cinayetlerini sürdürmesine tanık olmaktayız. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
ABD’nin girişimiyle imzalanan “İbrahim Anlaşması” çerçevesinde Fars Körfezi ülkelerinin ve bazı Arap ülkelerinin İsrail'le normalleşme girişimi Filistin davasına ihanettir. Bu bizim sözümüz değildir. Filistin direnişi, Hamas’ı, İslami Cihad’ı ve diğer Filistin direniş hareketleri bunu böyle yorumlamaktadır. Bunu bir ihanet olarak görmektedir. Diğer bir konu ise Arap ülkelerinin, Fars körfezi ülkelerinin Siyonist İsrail'le normalleşmesi, rejimini meşrulaştırmaktır. İşgal rejiminin cinayetlerini, Filistin'le Filistinlilerin topraklarını işgal etmesini meşru görmektir ve rejimin kendisini meşru görmektir. Bu ise Filistin davasına katkı sağlamaz. Aksine Filistin davasına ihanet etmek anlamına gelir. Filistin davasının aleyhinde olan bir durumu ortaya koyar. Dolayısıyla bugünkü bu normalleşme süreci Filistin davasına 1917’den günümüze vurulan en büyük darbedir. Bir an önce bu durumdan vazgeçilmelidir. Ve günümüzde Filistin meselesi yeni bir sürece girmiştir. Burada birlik ve beraberlik içerisinde Mescid-i Aksa ve Kudüs'ün bağımsızlığı ve korunması için mücadele edilmesi gerekir. Tam böyle bir süreçte işgal rejimiyle normalleşmek Mescid-i Aksa ve Kudüs'ün bağımsızlığını ve işgalden kurtarılması davasına karşı çıkmak, karşı gelmek, aleyhinde çalışmak anlamına gelir. Dolayısıyla bu iddialar doğru değildir. Müslümanlerin işgal rejimiyle normalleşmesi, Filistin direnişinin ifadesiyle bir ihanettir. Biz de bunu böyle kabul etmekteyiz.
Azar MAHDAVAN ve Rüya FEREYDUNİ