Azar MAHDAVAN: Türkiye'nin son bir yıldır dış politikada attığı "normalleşme" adımları devam ediyor. Ermenistan, Suudi Arabistan ve BAE ile başlayan normalleşme süreci Siyonist Rejim ve Mısır'la devam etti. Son günlerde de Türk makamları Şam yönetimi ile iletişime geçmek istediklerini açık bir şekilde dile getirdiler.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan geçenlerde, "Bundan sonraki süreçte nasıl Mısır ile bu iş yoluna girdiyse aynı şekilde Suriye ile de bu iş yoluna girebilir. Siyasette küslük olmaz" açıklamasını yapmıştı.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ise "Suriye, Türkiye'den söz değil icraat bekliyor. Ankara, siyasi yöneliminde bazı Arap ülkelerine göre daha kararlı olabilir. Ancak Türkiye'nin tavrının samimi mi yoksa sadece siyasi bir manevra mı olduğunun yargısına varmak mümkün değil" ifadesini kullanmıştı.
Mehr Haber Ajansı Türkiye-Suriye normalleşme süreciyle ilgili sorunların detaylarını gazeeci-yazar "Orhan Bursalı" ile konuştu. Bu röportajı aşağıdaki yazıda okuyabilirsiniz:
1- 2023 cumhurbaşkanlığı seçimlerine sadece 6 ay kalıyor ve Erdoğan, bu seçim arefesinde Şam hükümeti ile ilişkilerin normalleşmesi ile ilgili ciddi açıklamalar yapıyor. Türkiye ile Suriye arasındaki sorunların çözülmesi mümkün ama bunun kısa vadede gerçekleşmesinin mümkün olduğunu sanmıyorum. Türk siyasi makamlarının Suriye ile normalleşme konusundaki açıklamaları seçimi kaznmakta kolaylık sağlamak amacı ile olduğu düşünülüyor. Sizin bu konudaki yorumunuz nedir?
Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’ye çok angaje oldu. Suriye’de ABD de var, İdlib’de her tür terör örgütü var, Ankara onları Suriye ile arasında tampon bölge olarak tutuyor. ÖSO var onu Suriye Milli Ordusu gibi, Şam’ı hedef alan bir isimle yeniledi. Maaşlarını silahlarını veriyor ve destekliyor. Yani Şam hükümetine karşı olan, Ankara’ya göre “ Şam’a muhalif silahlı direniş örgütleri” ne olacak? Şam ile yeni bir dönem, barış yapmak istiyorsa bunların arkasından desteğini çekmesi, hatta bu silahlı ve pek çoğu terörle iç içe olan örgütleri dağıtması gerekir. Bunlardan desteğini çekmeden Şam ile masaya nasıl oturacak? Zor. Şam’a “Ben bunlarla birlikte seninle masaya oturacağım” anlamına gelir ki, zaten Şam bunu baştan reddediyor.
Şöyle yazmıştım 27 Kasım tarihli yazımda: Şam Ankara’ya dese ki: “Sınırlarımızı tamamen biz kontrol etmek istiyoruz, sınırlarımızdan Türkiye’ye karşı bir saldırı olmayacağının garantisini veriyoruz. Bu süreci birlikte kontrol edelim ve TSK topraklarımızdan çekilsin. Suriye Milli Ordusu kurdunuz, bunu hemen dağıtmalısınız. Biz genel af çıkartacağız. İdlib’deki terörist gurupları da dağıtmak zorundayız. Hepsini kendi ülkelerine göndermek için işbirliği yapalım. YPG / PYD’nin Amerikan kontrolünden çıkartılması ve Suriye milli devletine entegre edilmesi için hemen işbirliği başlatalım..”..
Şam’dan gelecek “Böyle bir öneri karşısında Erdoğan ne diyecektir? Ne konuda pazarlık yapacaktır? ÖSO’ya bulunduğu topraklarda özerklik verilsin mi diyecektir.. 10 yıldır sürdürdüğü Suriye politikasından “el var sıfır” ile vazgeçmeyi kabul mu edecektir?”
Bu örneği problemin derinliğini ve zorluğunu belirtmek için veriyorum.
Erdoğan Suriye meselesini daha uzun zamana yayacak ve ortaya çıkabilecek kendi yararına fırsatları bekleyecektir. 6 ay içinde Şam ile el sıkışması, sorunları çözmesi zaten mümkün değil. Bir seçim girişiminde bulundu Erdoğan. Çünkü Türkiye’de iktidara baskı var: Suriye meselesini çöz, Şam ile barış, Suriyeli mültecilerin geriye dönmesi için gerekeli koşulları yarat..
2- Türkiye'nin Suriye ile ilişkilerin normalleşmesine ilişkin önemli hedeflerinden biri de Suriyeli göçmenlerin ülkelerine geri dönmesidir. Ama gerçek şu ki, Suriyeli göçmenler uzun yıllardır Türkiye'ye yerleşmiş ve bu ülkede yaşıyorlar, dolayısıyla geri dönüş süreci kısa vadede imkansız görünüyor. Sizce Göçmenlere Türkiye'de kalma veya Suriye'ye dönme hakkı verilecek mi?
Tam da bu noktaya geldik. Gerekli koşullar sağlanırsa, belki yarısı gider. Burada kendilerine tanınan ayrıcalıklı haklar var. Bu hakları eğer hükümet değişirse mutlaka kesecek, burada hayatı zorlaaştıracak ve geri dönmelerini teşvik edecektir. Burada mesele bu geri dönüş için uluslararası işbirliği Suriye’de hayatlarını yeniden kurmaları için kendi yamaş alanlarına dönmesini sağlayacak koşullar da önemli. Bunlar mutlaka alınmalı. Ama Suriyelilerin bir kısmı mutlaka artık Türkiye’de kalacaktır. Bunlar da ekonomik entegrasyonlarını gerçekleştirmiş Suriyeliler olacak. Hayat Türkiye’de Türklere olduğu gibi Suriyelilere zor, hatta daha zor, ucuz iş gücü. Şam hükümeti kendi vatandaşlarını kabul edecektir.
3- Türkiye'nin Suriye'den çekilmesi, silahlı gruplara desteğin kesilmesi, su meselesinin çözülmesi ve ikili ilişkilerin karşılıklı uluslararası hukuk çerçevesinde sürdürülmesi Suriye’nin en önemli şartları olarak bilinmektedir. Su meselesi ya da Türk silahlı kuvvetlerin Suriye’den çekilmesi meselesinin Şam-Ankara işbirliği ile zamanla çözülmesi mümkün ama Türkiye’nin ÖSO’ya olan desteği meselesinin nasıl olacağı belli değil. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin bu kesime verdiği destek konusunda bundan sonraki tutumu nasıl olacak?
En önemli mesele, yukarıda değinmiştim. ÖSO en zor konu Ankara için, birden hepsini hadi başınızın çaresine bakın mı diyecek. Türkiye’ye mi hepsini alacak ve ülke içinde silahlı bir örgütün elemanlarını nasıl kontrol edecek, ülke için çok büyük iç güvenlik riski doğuracak bir konu olur. Bunun en kesin çözümü, Şam’ın kesin ve uluslararası gözetimli gerçek affı ile silahlarını bırakmaları ve Suriye’ye entegre olmaları, normal yurttaş olarak yaşamaları.. Düşünün, 10 yıldır silahla yaşayan bu örgüt elemanları nasıl Suriye’e normal yurttaş gibi entegre olacak? Büyük bir problem.. Maddi yaşam koşulları aileleriyle birlikte sağlanmak zorunda, eğer bunu mümkün kılmak isterlerse..