Mehr Haber Ajansı'na özel röportaj veren Eski Saadet Partisi Genel Başkanı Pro.Dr. Mustafa Kamalak ve Saadet Partisi Hatay milletvekili Necmettin Çalışkan AK Parti'nin Tel Aviv politikasını değerlendirdi.

Tüm uluslararası toplumun çabasına rağmen İsrail'in Gazze saldırısı devam ediyor. Siyonist İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik 7 Ekim’de başlattığı saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısı 23 bin 210'a yükseldi.

Bununla birlikte Türkiye Cumhurbşakanı Recep tayyip Erdoğan'ın 2009 yılındaki ‘one minute’ çıkışıyla Ankara- Tel Aviv arasında derin bir krize sebep olsa da şu anki ikili ilişkiler devam ediyor.

Fakat Türkiye-İsrail ilişkilerine bakıldığında, resmi veriler iki taraf arasında dönem dönem yaşanan ihtilafların ticari ilişkilere olumsuz tesir etmediğini gösteriyor. AK Parti iktidarında Türkiye-İsrail ticaret hacmi katlanarak arttı. 

Eski Saadet Partisi Genel Başkanı Pro.Dr.Mustafa Kamalak ve Saadet Partisi Hatay Milletvekili Necmettin Çalışkan'ın Mehr Haber Ajansı'na verdiği röportajda Gazze'deki son gelişmeleri ve Ak Parti'nin Tel Aviv politikasını değerlendirdi.

Mehr: Gazze’deki son savaşla ilgili size soru sormak istiyorum. Gazze’deki saldırıları bir savaş suçu olarak değerlendirebilir miyiz?

Kamalak: Tabii ki. Ama bu suça başta Müslümanlar ortak, sonra Amerika Birleşik Devletleri, sonra Avrupa ve dördüncü sırada İsrail. İsrail'in vahşetinin sınırlarını çizmek, boyutunu ifade etmek mümkün değil. Buna rağmen Müslümanların sorumluluğu, Amerika'nın mesuliyeti ve Batı'nın desteği bana göre İsrail'in oradaki soykırımından, savaş suçundan daha da ağır. Müslümanların sorumluluğu nereden kaynaklanır denilebilir? Müslümanlar demin bir yerde de ifade ettim- Amerika'dan korktukları kadar Allah'tan korkmuyorlar. Eğer Müslümanlar bir araya gelip bir İslam birliğini oluştursalar bugün İsrail o soykırımı yapamazdı orada. Eğer Amerika Birleşik Devletleri İsrail'e her bakımdan sınırsız destek vermese İsrail orada adım atamaz. Batı, Amerika'ya hem diplomatik yönden hem hukuk açıdan hem moral yönden yanınızdayız demese Amerika da orada pervasızca davranamaz. 

Bana göre bütün bu gruplar bu soykırımdan sorumludur. Ama Müslümanların vebali çok ağır diye düşünüyorum. Bunu derken İsrail'in suçu azdır demiyorum; onların suçu zaten ortada şu kadar ifade edeyim. Burada da elbette üzülüyorum, kahroluyorum, ama şaşmıyorum. Çünkü Yüce Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de "Ey İman edenler Hristiyanlar ve Yahudileri dost edinmeyin. Çünkü onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse biliniz ki o da onlardandır". 

Şimdi bakıyoruz birçok İslam ülkesi, İsrail'e yardım ediyor. Gıda malzemesi gönderiyor; stratejik ürün satıyor. Ticaretimiz bozulmasın diye veya ilişkilerimiz bozulmasın diye bize ambargo uygularlar ve ülkemizde ekonomik sıkıntılar meydana gelir diye. Halbuki bilmeleri lazım ki bu mülkün gerçek sahibi cenabı Allah'tır. Rızkı veren cenabı Allah'tır. Eğer bu yönüyle hareket edecek olsalar kanaatimizce İsrail ve dolayısıyla onu destekleyen küresel emperyalizm dur diyecekler İsrail'e. Şaşmıyorum dedim. Şaşırmıyorum çünkü zalimin merhametine sığınmak asla doğru değil. Filistin'de bugün resmi açıklamalara göre, 23 binden fazla şehit var, öldürülmüş insan var. Ama gayri resmi kayıtlara göre, enkaz altındaki insanlar vb. en az 40- 50 bin orada öldürülmüş, şehit edilmiş insan var. Eğer orada bağışlayın bu kadar insan değil, 20-30 tane köpek öldürülecek olsaydı Amerika öldürmeye devam ediniz der miydi? Her halde hayır. Batı orada bağışlayın köpek öldürülmelerine karşı sessiz kalır mıydı?

Orada Müslümanlar hayvanlardan daha değersiz görülüyor. Bunu derken kahroluyorum ama tabii ama realite bu. Bak soruyorum orada 20-30 tane köpek hele bilemediğim 152-3 tane köpek öldürecek olursa Amerika o köpekleri öldürmek isteyen İsrail'e karşı devam et der miydi?  Demezdi. Ama Müslümanlar katlediliyor orada, bebekler, kadınlar, gençler, ihtiyarlar katlediliyor orada. Anneler katlediliyor orada Amerika devam ediyor. Ateşkes olmasın diyor. Öldürmeye devam diyor. Bunda şaşıracak bir şey yok. Çünkü 'Küfür Tek Millettir' bunu gördüm orada 

Mehr: Peki İslam ülkeleri neden pratikte bir şey yapmıyor? Tabi zirveler yaplıyor İslam ülkeleri arasında ama sonuçta bir şey görmüyoruz.

Kamalak: Onlar geliyor, konuşuyor, toplanıp gidiyorlar. Bunlar İsrail'i etkilemiyor ki. İsrail güçten anlar. Sadece İsrail değil Batı'nın da yapısında bu var.

Mehr: Nasıl bir güç mesela? Neler yapmalıyız?

Kamalak: Mesela hiçbir şey yapılamıyorsa İslam ülkeleri Amerika ile ilişkileri dondurabilir. İsrail'e mal sevkiyatını durdurabilir. Diplomatik ilişkileri kesemiyorsa bile askıya alabilir. Ama bunları yapıyorlar. Bu kadarını bile yapamıyorlar.

Mehr: Sadece ekonomik çıkarlardan dolayı mı?

Kamalak: Korkuyorlar işte ekonomik sıkıntıya gireriz falan. Halbuki İslam alemi, bizim inancımız birliği emreder. Temelinde birlik vardır. Tevhid inancı vardır. Bu alanda mesela Müslümanlar bir olup İslam barış gücünü daha geniş anlamıyla İslam NATO'sunu oluştursalar İsrail öylece pervasız davranamaz. Amerika böylesine sınırsız destek vermez oraya.

Kamalak: İşin özeti de o. İsaril halkıyla benim sıkıntım yok diyor Tayyip Bey. Dikkat ederseniz Tayyip Bey “siyonizm” kelimesini kullanmıyor. Netanyahu'ya yükleniyor sadece. Şöyle diyeyim işin özüne indiğinizde Tayyip Beyi iş başına getirenler aslında siyonizmlerdir.

Avrupa bu şekilde her halükarda yanındayız diyemez. Ama İslam alemi paramparça. Tam anlamıyla birbirinden bağımsız gibi. Şu an Müslümanların elinde silah var. önemli ölçüde de silah var ama bu silahların üreticisi genelde Amerika'dır, Batı'dır. Müslümanlar bu silahları düşmanlarından birbirlerini öldürmek için alıyorlar.

Mehr: Sayın Necmettin Bey bir soru da size sormak istiyorum. Siz AK Parti- İsrail ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben bazen Erdoğan Bey'in konuşmalarını dinliyorum. İnsaflı olalım güzel bir destek veriyor Gazze halkına, yardımlarda da bulunuyor ama İsrail ile de ilişkilerini kesmiyor. Özellikle ticari ilişkilerini kesmiyor. Peki siz böyle bir siyaseti nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çalışkan: Tabii şu anda Gazze'de yaşanan savaş büyük bir insanlık suçu ve soykırım. Buna karşı üzülerek belirtmeliyiz ki bütün dünya 8 milyarlık İslam insanlık alemi, 2 milyarlık İslam alemi sessiz, seyirc. Herkes Siyonist katil İsrail'in tek taraflı insiyatifini bekliyor. Bekliyorlar ki İsrail'deki iç karışıklık neticesinde saldırıyı durdursun. Bekliyorlar ki İsrail zaiyatı arttığı için saldırıdan vazgeçsin. Bekliyorlar ki İsrail yorulsun, saldırılarını durdursun. Bütün beklentiler Yahudi'nin insafa gelmesine yönelik. İslam aleminin girişimi ise Yahudi'nin saldırıyı durdurmasından sonrasına yönelik. Yahudi saldırıyı durdursun biz yaralıları tedavi edelim, Yahudi dursun biz Gazze'ye gıda yardımı gönderelim, Yahudi dursun biz Gazze'ye insani yardım gönderelim, Yahudi dursun biz Gazze'yi imar edelim. Bütün beklentiler savaş sonrasına yönelik. Tabii bu noktada dünyaya örnek olacak birkaç ülke çıktı. birisi Yemen; Husiler çok zayıf imkanlara sahip olmalarına rağmen siyonist katillere gidecek gemilere el koydu. Malezya ülkesinden İsrail'e gidecek ve gelen herhangi bir geminin geçişine izin vermiyor, yasakladı. Güney Afrika hiçbir alışverişi olmadığı halde İsrail elçisini ülkeden kovdu. Bir duruş sergiledi. Bugün İslam aleminden beklenen şey konuşmak, bağırmak, hamaset yapmak değil, icraat yapmaktır. Siyo-toplum örgütler, dernekler, vakıflar, muhalefet, vatandaşlar konuşur ama iktidar icraat yapar. Bugün İsrail'e karşı olduklarını söyleyenlerin yapması gereken şey derhal İsrail ile ilişkileri hiç olmazsa savaş bitene kadar askıya almaktır, durdurmaktır. Böyle bir girişim uluslararası kamuoyunda da makes bulacaktır, halkı bir tavır olarak karşılanır.

Mehr: Sayın Kamalak Bey! Ben soruma geri dönmek istiyorum. Yani Size de sormak istiyorum. Sayın Erdoğan çok güzel konuşuyor aslında. Çok güzel eleştiriyor. Mesela Netanyahu'yu çok güzel eleştiriyor. Ama bu meselede sadece Netanyahu’yu sorumlu buluyor. Hal buki Netanyahu'nun düşüncesi İsrail'in ideolojisi demektir. Peki neden İsrail'i bırakıyor da sadece Netanyahu'yu bu konularla ilgili suçlu buluyor. Bunun sebebi nedir. Bunu ben bir gazeteci olarak siyasi bir oyun gibi görünüyorum. Sanki ben ilişkimi İsrail'le kesmek istemiyorum ve onun için sadece bir kişi ile iletişimde bulunuyor. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kamalak: Zaten sorunuzun cevabını kendiniz verdiniz. İşin özeti de o. İsaril halkıyla benim sıkıntım yok diyor Tayyip Bey. Dikkat ederseniz Tayyip Bey “siyonizm” kelimesini kullanmıyor. Netanyahu'ya yükleniyor sadece. Şöyle diyeyim işin özüne indiğinizde Tayyip Beyi iş başına getirenler aslında siyonizmlerdir. Bulunduğu makamı oraya borçludur öz olarak. Çünkü Erbekan'dan kurtulabilmek için küresel emperyalizm ve siyonizm kurgusal bir AK Parti ihdas etti. Milli görüşün yolunu kesti. Milli görüşün yolunu kesmekle D-8'leri, yani 8 büyük İslam ülkesinin birlikteliğini büyük ölçüde engelledi. Nitekim bundan 8-10 sene önce sanırım yine o Gazze savaşında Tayyip Bey katil İsrail ifadesini kullandı. Amerika'dan 89 senatör o sözünü geri al dedi. Taahhütlerini unutma diye mektup yazdı kendisine. Öbür taraftan yine hatırlayacaksınız belki Türkiye'deki gelişmeleri yakından izlediğinize göre. Bize de verilmiş bir görev var dedi. Nedir o görev? Biz Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanıyız. Büyük Ortadoğu Projesi aslına (sözde) büyük İsrail devletinin kurulması projesidir. 22 İslam ülkesinin bölünmesi projesidir. Bunu ben söylemiyorum. Amerika eski dışişleri bakanı Condoleezza Rice 22 İslam ülkesinin haritası değişecektir dedi. Ne demek haritası değişecek? Rengi mi değişecek? Hayır bölünecek. Nitekim geriye baktığımızda Irak bölündü. Şu An hayatta durması imkansız hale gelmiş, üç parça halinde bir Irak var. Bölünmesi gereken diğer bir İslam ülkesi, o 22 ülkeden biri Libya. Şuan Libya 40 parça aşağı yukarı. 40 parça mikro devletçiklerden oluşumuş. Şuan 2 tane büyük güç var gibi görünüyor orad ama böyle gerçek anlamda Libya'nın birliğini bütünlüğünü sağlayacak bir devlet yapısı yok orada, bölündü.  Suriye'nin hali ortada. Havaalanları bombalanıyor, cevap veremiyor. Bu şimdiki olaylar değil, bunlar bir projenin ürünüdür. Şuan Müslümanların iki kutsal şehri tehdit altında. Biri zaten işgal altında. Kudüs işgal altında. Onun dışında 2 diğer kutsal şehrimiz Mekke ve Medine tehdit altındadır. Niye? Vatan-ı İsrail minel Fırat ila Nil'dir. İsrail'in vatanı Nil'den Fırat'a kadar olan alandır. Bu alanın içerisinde Mekke ve Medine de var. Yani Tayyip Bey'den doğrusu ben o konuşmaların dışında doğru dürüst ciddi bir manada icraat beklemiyorum; yapamaz öyle düşünüyorum.
Mehr: Peki ama Gazze savaşı başladığından beri insaflı olarak konuşmak istetsek Türkiye halkı çok güzel dstekliyor.
Kamalak: Halk ayrı bir konu.

Mehr: Evet onu söylemek istiyorum. Halk hatta limanları kapatın İsrail'e karşı diyor. Peki bunların karşısında hiçbir şey yapmayacak mı? yani hep böyle kendi istediği gibi politikasını yürütecek mi?  halkın baskısı hiç bir tesir etmeyecek mi?
 
Kamalak: Efendim şimdi Türkiye'de saha seçmenin önemli bir kısmı Tayyip Bey'e oy vermiş vatandaşlardan oluşuyor bu bir. Öbür taraftan Cumhuriyet Halk Partisi'nin yeni genel başkanı Hamas'ı terör örgütü diye nitelendirdi. Cumhuriyrt Halk Partisi şu an yüzde 25 civarında bir oyu var. Dolayısıyla bunun İsrail'e tavır koyması bu kesimin tavır koyması beklenemez genel başkanlarına baktığımızda. Tayyip Bey'in de yüzde 52 civarında bir oyla seçildiğine göre sanıyorum onun söylemlerinin dışına çıkma ihtimali çok zayıf. İşte miting yapıldı biz Saadet Partisi olarak o mitingi Tayyip Bey'den daha önce yapmıştık. İş, miting ile gösteriyle konuşmakla çözülecekti ise dış ülkeler de zaten sürekli çok daha görkemli biçimde miting yapıyor, protesto ediyor  ve lanetliyor. Silahlı güçle müdahale edemiyorsa en azından ekonomik açıdan limanlar kapatılmalı, İsrail'e giden gemiler durdurulmalı, sevkiyat engellemeli. Şuan her gün öyle sanıyoruz ki Türkiye limanlarından, Adana'dan, İskenderun'dan, Mersin'den, Antalya'dan, tonlarca mal sevkediliyor. Bize gelen haberlere göre normalde domatesin, sebzenin kilosu 15-20 lirayken 30 liradan alıp depolanıyor. Ayrıntısını bilmiyoruz. Elimizde istatistik olmadığı için. Kısacası Tayyip Bey işte bir şey yapmak için konuşuyor diye düşünüyorum.

Mehr: Necmeddin Bey son sorumu size sormak istiyorum. Biliyorsunuz Gazze savaşı başladığında ilk defa dünyanın her bir ülkesinde biz protestolara şahit olduk. Dünya kamuoyu resmen bu konuya tepki gösterdi. Sizce bu İsrail konumuna tesir eder mi? itibarını zedeler mi bunlar? bundan sonra İsrail'in hayatı nasıl olacak?

Çalışkan: İsrail yıkılmaya, gerilmeye mahkumdur. Siyonist işgalciler 75 yıldır ilk defa bu savaşta büyük bir hezimete uğradılar. Demir Kubbe olarak adlandırdıkları sahte korumanın da bir işe yaramadığını gördüler. Bu yenilgilerinin neticesinde dünya kamuoyunda sarsılan itibarlarını düzeltmek için büyük bir vahşete soykırımı imza atıyorlar. Ama İsrail suçunda tek değildir. Amerika, Avrupa, Müslüman ülkeler hepsi bu soykırımda bir şekilde direkt ya da dolaylı olarak suçludur. Bu açıdan Türkiye’de de sadece sağcılar yada belli bir parti değil, halkın tamamen ittifakla Filistin halkını yanındadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi  geçtiğimiz ay 6 yüz milletvekilinin oy birliğiyle ortak imzasıyla Filistine destek açıklaması yaptı.

İsrail’in katliamını lanetledi. Ülkemizde bunlar bir muhalefet partisi başkanın söyleme kendi partisindeki iç çekişimelere kongere yönelik bir söylemdi. Kongre sonrasında da o şahıs da aynen Filistin halkının yanında olduğunun İsrail’in katliam işlerini tekrarladı. Dolayısıyla mademki bir ülkede halkın yüzde yüzü Filistin halkının yanında, yüzde yüzü İsrai’le her hangi bir destek verilmesine karşı çıkıyor öyleyse yöneticilre düşen görev halkın sesine kulak vermektir. Ama anlaşılıyor ki iş başına gelirken verdikleri taahhütlere, sözlerini yerine getirme gayretiyle İsrail’e olan destek kesilmiyor. Bugün bütün dünya Hamas’ın ve Gazze’de yaşıyan Filistinlierin tamamının ölmesini, Gazze’nin tamamen boşalmasını bekliyor. Sonra bütün faaliyetler sonrasına yönelik. Dolyısıyla da bugün yapılması gereken şey bütün dünyadaki halklar bütün dinlerden, renklerden, ırklardan insanlar devletlerine kendi yönetimlerine baskı yapmalı. protesto eylemlerini yükseltmeli böylece İsrail’in katliamı durdurulmalı. Bugün CIA dünya genelinde günlük  yaptığı ölçümlerle İsrail’e karşı tepkinin derecesini ölçüyor.

Henüz korktukları seviyede protesto olmadığı için Birleşmiş Milletler’e gelen tekliflerin hepsi redediliyor. Evet bugün çevredeki Müslüman ülkelerin tümü işbirlikçidir, hepsi de sorumludur, hepsi de Gazze’deki bebeklerin katliam ortağıdır. Bununla beraber  Müslümanlara düşen  görev de kendi yöneticilerine karşı bu katliama olan desteği durdurmak için baskı unsuru oluşturan bilmektir. Bugün İran’da Filistine destek mahiyetinde düzenlenen konferansı da bu anlamda memnuniyetle karşılıyouz. Zaten konferansa katılımcı olarak Türkiye’deki pek çok siyasi partiden dünya görüşü ayrımı gözetmeksizin her keseimden insanların katılımı da Filistin davasına sahip çıkılmasının Filistin’deki yaşanan vahşete karşı duruşun en önemli sembolü, simgesel duruşudur. Geçtiğimiz ayda Güney Afrika’da böyle toplantı bir tertip edilmişti. Bunların daha fazla sıklaştırılması ama en önemlisi Müslüman ülkelerin liderlerine karşı uyglanacak baskılarla İsrail’in durdurulmasını sağlıyacak adımların atılması en büyük zorunluluk, en acil ihtiyaçtır. Bugün  değilse ne zaman? Savaşın durmasını bekleyenler bugün hemen durdurmak için gayret etmeliler çünkü yarın çok geç olabilir. Bugün Gazze’de yaşanan deram 21.yüzyılın insanlık trajedisidir. Dünyanın pek çok noktasında büyük zorluklarla insanlar yaşamasına rağmen Gazze’deki halkı da zor durumda, mağdur vaziyette yaşıyan başka bir insanlık alemi yoktur. 16  yıldır abluka altındaki ambargöyle  yaşamaya direnen hayattan  kopuk insanlar artık bıçak kemiğe dayandı ve bugün İsrail’e karşı büyük bir direnç göstermektedirler. Yüreğimizi ferahlatan önemli şey ilk defa İsrail’in bu kadar çok zaiyata uğraması, bu kadar büyük oranda kayıp vermesidir. Ama bununla bereaber bildiğimiz kadarıyla Gazze’deki  kayıplar açıklanadan çok daha fazladır. Adeta bütün mahalleler, apartemanlar  haritada silinerek yerle bir ediliyor. Bunun sonucu çok daha vahim günleri doğru gidiyoruz. Bu açıdan bugünden tez yok yarına kalmadan hemen şimdi  bügün gayrıt etmeli bu savaşın durdurmak için bu soykırmı durdurmak için mücadele etmeliyiz .