İran'ın İstanbul Başkonsolosu Ahmed Muhammedi Dünya Kudüs Günü münasebeti ile kaleme aldığı bir makale Dünya Kudüs Günü'nün önemini değerlendirdi:
Makale şu şekilde:
Ramazan ayının son cuma gününe "Kudüs Günü" adının verilmesi, Filistin'i özgürleştirme davasını yaşatmış, Siyonistlerin mazlum Filistin halkına karşı işlediği zulüm ve suçları ortaya çıkarmıştır. Kudüs Günü, Filistin bayrağını yaşatma günüdür. Kudüs Günü, bugün her zamankinden daha fazla Siyonistlerin baskı, cinayet ve işgaline maruz kalan Filistin milletinin direniş günüdür. Bugün dünya, Gazze şeridinde Filistinlilere yönelik son 75 yılın en şiddetli soykırımıyla karşı karşıyadır. Bu nedenle bu yılki Dünya Kudüs Günü, tüm Müslümanların ve özgürlük sevdalısı insanların yaşatması gereken önemli bir gündür.
Gazze meselesi insanlığın birinci meselesidir
Bugün İslam dünyasının ilk meselesi Gazze'dir, belki de insanlığın ilk meselesinin Gazze olduğu söylenebilir.
Gazze Şeridi'nde soykırım ve savaş suçlarının devam etmesi, İsrail rejiminin bölgeye insani yardım ve yiyecek girişini engellemesi, soykırım, kadın ve çocukların yok edilmesi, günümüzde benzeri görülmemiş bir insani felaketin alarmını veriyor.
Gazze'de Siyonist rejimin ağır saldırılarına tanık olduğumuz bu günlerde, İslam ülkelerinin tüm ortak meseleleri arasında Filistin meselesinin öncelikli olmasının açık nedenleri vardır:
Birincisi; Müslüman bir ülkenin gerçek halkının elinden alınıp işgal edilmesi.
İkincisi; tarihte benzeri görülmemiş bu olay aralıksız cinayetlerle, baskılarla, zulümlerle devam ediyor.
Üçüncüsü; Müslümanların ilk kıblesi ve bu ülkede bulunan birçok dini merkez tahrip edilmiş, yıkılmış ve saygınlığı çiğnenmiştir.
Dördüncüsü; İslam dünyasının en hassas noktasında olan bu işgal rejimi, askeri, siyasi ve güvenlik üssüne dönüşmüş, İslam ümmetinin bağrına bir hançer gibi saplanmıştır.
Beşincisi; İnsanlık için büyük bir ahlaki, siyasi ve ekonomik tehlike olan Siyonizm, bölgeyi etki ve gücünü genişletilmek için bir araç ve dayanak noktası olarak kullanıyor.
Filstin sorununun çözümü
Elbette ki Filistin'de istikrarlı bir barış ve huzurun tesisi, işgalin sona ermesi, yurtlarından edilenlerin geri dönüşü ve Filistin'in gelecekteki sisteminin belirlenmesi dâhil olmak üzere Filistin krizinin temel sorunlarının çözümü bu topraklardaki tüm insanların katılımıyla yapılacak bir referanduma dayanmaktadır.
Filistin'le ilgili hiçbir plan, bu toprakların asıl sahipleri olan Filistinlilerin yokluğunda veya onların görüşlerine aykırı olarak hayata geçirilemez ve daha önce yapılan tüm anlaşmalar gibi başarısızlığa mahkûmdur.
Gazze'de yaşanan gelişmeler ve işgalci İsrail güçlerin sinsi davranışları, onlara güvenilmemesi gerektiğini, sorunun çözüm kaynağının İslam ülkeleri ve bölge halkları, en önemlisi de Filistin halkının kendisi olabileceğini gösterdi.
Filistin sorununu çözmek, Filistin'in mazlum halkına destek olmak, kısa vadeli ve taktiksel bir politika olmamalıdır. Çünkü bu meselenin kökü Müslümanların dini inançlarına kadar uzanmaktadır ve en önemlisi her din ve ırktan insanın insani ve ahlaki bir görevidir.
Bu yılki Dünya Kudüs Günü
Mübarek Ramazan ayının son cuma günü olan 5 Nisan 2024, tüm İslam ülkelerinde Dünya Kudüs Günü olarak anılacaktır. Geçtiğimiz aylarda Gazze'de yaşanan insanlık suçları göz önüne alındığında, tüm ülkelerin ve ilgili uluslararası kuruluşların bu konuda harekete geçmesi gerekmektedir. İsrail rejiminin katliamlarını önlemek için kararlı ve acil bir şekilde harekete geçilmelidir. Kudüs Günü bunun için çok iyi bir fırsat olabilir.
Müslümanlar ve dünya çapındaki özgürlükçü insanlar, bu günü yaşatarak, Filistin halkının direniş ruhunu güçlendirmede ve özellikle Gazze'deki mazlum halka karşı işlenen insani suçlar ve yıkım konusunda Siyonist rejimin politikalarının engellenmesinde önemli bir rol oynayacaklardır.
Son söz
Filistin topraklarının uzun yıllardır işgalinin ve İsrail rejiminin son birkaç yılda işlediği tüm cinayetlerin ve suçların ana nedenlerinden biri, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de dâhil olmak üzere uluslararası otoritelerin pasif tutum sergiliyor olmasıdır. Öyle görünüyor ki, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bazı daimi üyelerin vetosu nedeniyle Filistin ile ilgili sorunların çözümünde sürekli çıkmaza girmektedir.
Bugün dünya, Filistin halkının geçmişte olduğu gibi felaketlere ve aşağılamalara direndiğine tanık oluyor. İsrail onlarca yıldır Filistinlilerin can ve mallarına el koyuyor, onların varlığını inkâr ediyor ve aşağılıyor.
Onlarca yıllık işgalin sonucu Aksa Tufanı Operayonu'ydu ve dünyaya Filistin’in özgürlüğü çığlığıydı. Öte yandan Batılı ülkelerin ve uluslararası medyanın Filistin'deki gelişmeler konusunda uyguladığı çifte standart, dünyadaki özgür insanların ve barış taraftarlarının endişesi haline gelmiştir. Siyonistlerin işlediği suçların insan hakları boyutu dikkate alındığında bu yaklaşımın bölge halkı tarafından hoş görülmesi mümkün değildir.
Bu nedenle İslam ülkelerinin yöneticileri, medya sahipleri, uluslararası toplum üzerinde nüfuz sahibi kişiler ve en önemlisi dünyanın özgür insanları, mazlum Filistin halkının bu beladan bir an önce kurtulmasına yardımcı olmaları için ciddi bir işbirliği yapmalıdır.