İran, İsrail'in Şam'daki konsolosluk binasını uluslararası kuralları ihlal ederek bombalamasının ardından onlarca insansız hava aracı (İHA) ve balistik füzelerle dün gece "Sadık Vaat" isimli bir operasyon düzenledi.
Mehr Haber Ajansı konu hakkında Başkent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ünal ile bir röportaj yaptı, aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz:
1- İran'ın İsrail'e yönelik insansız hava aracı ve füze saldırısına ilişkin değerlendirmeniz nedir?
İran’ın saldırısı sınırlı bir saldırıydı zaten bunu önceden haber vermiş olabilir. İran'ın savaşın bir bölgesel savaş haline dönmesini istemediğine göre ve İsrail’in de tahriklerinden sürekli kaçındığına için sınırlı bir operasyon yaptı. Zaten böyle yapması gerekirdi. İran İsrail’e neler yapabileceğinin küçük bir örneğini göstererek oldukça kapsamlı ve uyarılı bir askeri harekat yapmış oldu.
2- Sizce bu operasyon ne kadar başarılı oldu ve İsrail'e ne gibi maliyetler getirdi?
Başarının ölçütüne göre bence başarılı; Şöyle ki İran İsrail’e ilk defa saldırı yapan bir ülke konumuna geldi. Zaten mesafe uzaklığı dikkate alındığında yapılan saldırının hiç de kolay olmadığını anlayabilirsiniz. Dahası İran füzeleri özellikle balistik füzeleri bazı kritik hava alanlarını vurduğu anlaşılıyor. Ne kadar zarar verildiği bilahare anlaşılacaktır. Ama önemli olan İran’ın bunları yapabileceğini göstermiş olmasıdır. Bu açıdan baktığımızda bu operasyonun hafife alınmayacak bir operasyon olduğunu söyleyebiliriz. Eminin ABD bundan kendisi için ders çıkaracaktır.
3- Siyonist rejim ve Batılı ülkeler bu misilleme operasyonunu “saldırganlık” olarak tanıtmaya çalışıyor. İran bu operasyonu Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. maddesine göre "meşru müdafaa" çerçevesinde yapıldığını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Batılı hükümetler her zaman bu tür uydurmaları yaparlar. Bence kendileri bu konuda aynaya bakmalılar. Afganistan’dan Irak’ın işgaline, Libya operasyonlarından Suriye’yi istikrarsız hale getirmeye kadar her yeri bombaladılar. Her yere saldırdılar. Yani bu konularda laf söyleyecek en son devlet ABD ve Avrupa ülkeleridir. Dolayısıyla bunların İran’ın meşru cevap verme hakkını "saldırı" olarak değerlendirmelerini ciddiye alınmaması gerekiyor. İran’ın yaptığı harekat konsolosluk binasına yapılan saldırıya cevap niteliğindedir. Hatta İran bu açıdan sorumlu davranmış ve sınırlı bir operasyon düzenlemiştir.
4- Bu eylemin İsrail'in caydırıcılığını zayıflatmadaki rolü nasıldı?
Bence sınırlı etki yapmıştır, çünkü İsrail’de siyasi olarak kelimenin tam anlamıyla aşırıcılıkların elinde olan bir kabine var ve bu aşırıcılıkların iktidarı kaybetme ihtimalı zayıf. Netanyahu gitse bile yerine gelecek kişilerin veya grupların aşırılıkta birbiriyle yarışma ihtimalı yüksek. Geçici olarak İsrail’de daha makul insanlar ya da iktidarlar görebiliriz, ama sorun şu ki İsrail Filistinlilerle iki devletli çözüm konusunda uzlaşma niyeti değil. Örneğin Hamas’ı gerekçe göstererek Gazze’de bu soykırımsal etnik temizliği yapıyor ama öte yandan Batı Şeria’da Mahmud Abbas ve ordaki Filistinlilerle anlamlı herhangi bir iki devletli müzakere girişmiyor. Dolayısıyla sorunun esası bu olduğu için İsrail ABD’nin gücü zayıflamadan normalleşmeyecektir.
İsrail’in carydırıcılığını zayıflatacağı en önemli gelişme çok kutupluluktur. Dünya çok kutupluluğa evrildikçe ve Amerika’nın gücü azaldıkça bu ülkenin İsrail’e yardım etme kabiliyeti de azalır. Ve o çerçevede İsrail daha dengeli bir noktaya belki de gelecektir. Ama bu konuda kesin olarak iyimser olarak söyleyemem. Çünkü yani Siyonist aşırılıkcıkçılar herşeyi yapabilecekleri gibi görünüyorlar.