Devrim Muhafızları Ordusu, İsrail'in uluslararası kuralları ihlal ederek, Şam'daki İran konsolosluk binasını bombalamasının ardından onlarca insansız hava aracı (İHA) ve balistik füzelerle dün gece "Sadık Vaat" isimli bir operasyon düzenledi.
Mehr Haber Ajansı muhabiri bu konuya ilişkin olarak Filistinli Araştırmacı-Yazar Moin Naim ile bir röportaj yaptı.
1- İran'ın İsrail'e yönelik insansız hava aracı ve füze saldırısına ilişkin değerlendirmeniz nedir?
Tabi ki İran saldırıya maruz kalmış hatta bir defa değil bir çok defa İsrail tarafından saldırıya maruz kalıp hem komutanları şehit edilmiş hem de kendi toprağı sayılan konsolosluğu hedef alınmış, ondan dolayı tepki vermesi gayet normaldir. Tepki vermemesi durumunda daha çok sıkıntı olurdu.. Çünkü İsrail bu saldırıya cevap almazsa daha da hırçınlanır ve daha çok İran’ın hedeflerine vurmaya devam edecektir. Bu tepki gayet makul. Bence savaşı tırmandırmayacak kadar sınırlı bir tepki vermiştir ama aynı zamanda İran’ın haklarına ve hukuklarına ve toprağına ve hatta komutanlarına yapılan saldırıya yanıtsız kalmayacağı bir mesaj vermiştir.
2- Sizce bu operasyon ne kadar başarılı oldu ve İsrail'e ne gibi maliyetler getirdi?
Saldırının başarılı olup olmaması hedefine bağlıdır. Eğer İran bu saldırıdan sadece bir uyarı ve baskı oluşturmak ve İsrail'e mesaj vermekse bence başarılı oldu ve İsrail’e şu mesajı iletti: İran istediği zaman istediği şekilde vurabilir.
İsrail’e maliyeti olarak tabi ciddi bir yüküm getirmiştir. Özellikle İsrail kaynaklarına göre bu saldırının karşılığı bile İsrail’e bir milyar 200 milyon dolardan fazla oldu. İsrail’e verilen diğer zara ise iç ekonomi ve iç istikrarına olan zarardır. Artık savaş direniş örgütleri ile değil direk İran ile yapılan bir savaş olduğunu göstermiştir. Bu İsrail toplumunda ciddi bir tedirginlik oluşturmuş.
3- Filistin komuoyu bu operasyon ile ilgili ne düşünüyor?
Tabi ki Filistinliler İsrail’i kim vuruyorsa destek verip ve bundan dolayı sevinecekler. Çünkü sizin düşmanınızı vurmaya başlayan ve sizinle aynı cephede yer almış bir devleti gördüğünüde sevinmeyecekseniz de ne zaman sevineceksiniz.
Bu sefer İsrail bir direniş hareketi veya bir örgüt değil direk bir devlet ile karşı karşı kaldı. Bu Filistin halkı için çok önemlidir. İsrail’e verilen mesaj şudur: artık sadece Filistinliler ile değil devlet olan İran ile de savaşın olabilir. Bu da Filistin meselesine olumlu yansıyacağına inanıyoruz.
4- Siyonist rejim ve Batılı ülkeler bu misilleme operasyonunu “saldırganlık” olarak tanıtmaya çalışıyor. İran bu operasyonu Birleşmiş Milletler Şartı'nın 51. maddesine göre "meşru müdafaa" çerçevesinde yapıldığını söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?
Burada İsrail bu kadar katliamlar yaptıktan sonra halen kendini savunma hakkı olarak görüyor. Yani İsrail 7 Ekim'den bugüne kadar ve hatta 1948’den bugüne kadar yaptığı tüm katliamlar ve yüz binlerce Filistinlinin katline karşı kendini savunma hakkı diye bir terim kullanıyor. Aslında uluslararası yasalarda işgalcinin kendine savunma hakkı yoktur. Tam tersi belki İran’ın bu açıklaması tek gerçekçi açıklamadır. Çünkü İsrail İran’ın hedeflerine ve İran’ın toprağı sayılan konsolosluğuna açık bir şekilde hedef almıştır ve bu bir devlete bir saldırıdır. İran’ın 51. Maddesini kullanması gayet doğru bir harekettir.
İsrail, Batılı ülkeler gibi kendini her zaman haklı bulmaya ve tepki aldığı ülkeyi haksız bulmaya alışmıştır.
5- Bu eylemin İsrail'in caydırıcılığını zayıflatmadaki rolü nasıldı?
İsrail’in caydırıcılığı gerçekten 2023’te başlayan Aksa Tufanı ile ciddi bir şekilde sarsılmıştır. Nitekim 7 Ekim'den sonra ABD ve Avrupa devletlerine karşı nasıl tek başına bir direniş göstermediyse İran’ın füzelerine karşı da direnemedi. Bu, İsrail’in tek başına güçü olmadığı ortaya koydu