İran, Cumartesi gecesi, Siyonist rejimin Şam'daki İran Konsolosluğu’na saldırısina yanıt olarak işgal altındaki bölgelere düzinelerce füze ve insansız hava aracı attı.
Askeri uzmanlar ve genel izleyici kitlesinin belki de "Sadik Vaat" operasyonunun herhangi bir tezahüründen daha çok dikkatini çeken nokta, İran silahlı kuvvetlerinin Siyonistlere yanıt olarak herhangi bir sivil, hatta diplomatik merkezi hedef almaması ve savaşın temel ilkelerine bağlı kalmasıdır.
Peki bu gelişmelerle ilgili komşu ülke Türkiye'deki uzmanlar ne diyor?
Bu yazımızda Türk uzman ve yazarların İran'ın Sadık Vaat operasyonu ile ilgili görüşlerini aktarmaya çalışacağız:
İran’ın başarısı Türkiye’yi rahatlatır
Aydınlık gazetesi yazarı İsmet Özçelik, "İran’ın başarısı Türkiye’yi rahatlatır" başlıklı yazısında Devrim Muafızları'nın meşru müdafaa operasyonu şöyle yorumladı:
İsrail diken üzerindeydi. Günlerdir geceleri uyku yoktu. Yöneticiler sığınaklarda kalıyordu. İran’dan yanıt bekleyişi işkenceye dönüş-müştü. İran 13 Nisan gecesi harekete geçti. “Gerçek Vaat” operasyonunu başlattı. Yüzlerce kamikaze İHA ve füzeyi İsrail’e gönderdi. Bizdekiler…
Düne kadar “İran niye yanıt vermiyor?” diye eleştiriyorlardı. İran harekete geçince “tiyatro” demeye başladılar. CHP’nin 15 Temmuz söylemi gibi. Gazze’deki, Batı Şeria’daki Filistinliler… İran saldırınca sevinç gösterileri yaptı. Mescid-i Aksa’daki Müslümanlar da aynı. Suriye’de, Bağdat’ta… Bütün mazlum ülkelerde mutluluk vardı. Sadece ABD, İsrail ve onların yandaşları tedirgindi. Oysaki gerçek şu:
İran’ın başarısı Gazze’ye yarar. İsrail saldırısı durur. Suriye’de ABD zora girer. PKK/PYD’yi koruması zorlaşır. Türkiye rahatlar. Bunlar bilinmez mi? Gelişmelere Türkiye’den bakarsan bilinir. Ama ABD gözlüğünü çıkarmazsan göremezsin.
İran, İsrail’in dokunulmazlığını deldi
Cumhuriyet gazetesi yazarı Mehmet Ali Güller ise "İran, İsrail’in dokunulmazlığını deldi" başlıklı yazısında şu görüşü savundu:
İran’ın 14 Nisan’da İsrail’e yaptığı SİHA ve füze saldırısını altı maddede inceleyelim:
1) Öncelikle İran’ın saldırısı uluslararası hukuk düzlemi içindedir; İsrail’in 1 Nisan’da Şam’daki İran konsolosluğuna düzenlediği terör saldırısına hukuk temelli yanıttır; BM’nin 51. şartının meşru müdafaa hakkına dayanmaktadır.
2) İran’ın amacı İsrail’e savaş açmak değildi, diplomatik temsilciliğine düzenlenen saldırıya yanıt vermekti. Dolayısıyla verilecek askeri yanıt belli sınırlar içinde olmalıydı.
Yanıt öyle olmalıydı ki hem Netanyahu’ya koz verilmemeliydi, hem de İsrail’e İran’ın yapabilecekleri gösterilmeliydi.
Çünkü Netanyahu’nun amacı zaten İran’ı kışkırtmaktı. İran ölçüsüz yanıt verirse, bu ABD’yi İran’a yanıt vermeye zorlayabilirdi. İsrail’in en büyük arzusu, Ortadoğu’da ABD’nin fiilen kendi yanında gireceği bir bölgesel savaş kışkırtmaktır.
3) İran devleti, Netanyahu’nun tuzağına düşmeyen bir alt ölçü ve muhataplarına askeri kabiliyetini gösteren bir üst ölçü arasında yanıt hazırladı: Yakın bölgedeki bir İsrail hedefine değil, doğrudan İsrail’e yöneldi.
Böylece İran meşru müdafaa hakkını, ilk kez doğrudan İsrail’e “ulaşarak” kullanma fırsatına çevirmiş oldu. Hem İsrail’e ama daha önemlisi hem de ABD’ye, 2 bin kilometreye yakın uzaklıktaki İsrail topraklarını vurabileceğini gösterdi. Bir savaş durumunda İran’ın İsrail’in her yerini vurabileceği ortaya çıktı. Ama aynı durum, derinliği fazla olan İran için geçerli değil.
4) İran’ın attığı 200’den fazla SİHA ve füzeden kaçının İsrail’i vurduğunun çok önemi yok. İsrail hükümeti “Yüzde 99’unu engelledik” diyor, ABD kaynaklarına göre ise yüzde 7’si hedefine ulaşmış olabilir.
Kaldı ki İsrail’den ziyade İran saldırısını hafifleten ABD’ydi. ABD, İngiltere ve Fransa’yla birlikte, İran füzelerini Suriye’deki, Ürdün’deki üslerinden füzelerle ve uçaklarla engellemeye çalıştı. Unutulmamalı, Türkiye’deki Kürecik Radarı dahil pek çok ABD/NATO tesisi fiilen İran’a karşı İsrail’i savunmaktadır. İran’dan kalkan her füze Kürecik dahil bölgedeki üslerden izlenmektedir.
5) İran’ın İsrail’i vurması, Netanyahu’yu Gazze konusunda daha da sıkıştıracaktır. Şimdi özellikle Avrupa ülkeleri, savaşın bölgelleşme riskini görerek, İsrail’i Gazze’de ateşkese zorlayacaktır. Çünkü AB’nin başı, Ukrayna cephesinin zorluklarıyla yeterince dertte zaten.
Netanyahu’nun her şeye rağmen kendi siyasi geleceği için İran’a yanıt vermeye kalkması ise İsrail’de taşları geri dönülmez şekilde yerinden oynanacaktır.
Türk tarihçi Pelin Batu sosyal medya hesabından İran'ın İsrail operasyonu ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
İran bu hamle ile kendi ordusu ve halkına karşı “ben buradayım” dedi, ABD’ye burnunu sokma mesajı verdi, İsrail’in Şam’daki mütecaviz savaş başlatma oyununa cevap verip çıktı. Antik Yunan’dan Osmanlı ile satranç oynarcasına çarpışan İran’ın kolay lokma olmadığı aşikar.
"İran, İsrail’’e güçlü bir mesaj verdi ama abartmadı"
Milli İstihbarat Akademisi öğretim üyesi Hakkı Uygur, Tahran’ın beklenenden daha şiddetli bir karşılık verdiği görüşünde.
Amerika medyasının sorularını yanıtlayan Dr. Uygur, “İran kesinlikle çok güçlü bir mesaj verdi İsrail’e. İnsansız hava araçları ve füzeleri yolladı. Etkili silahlarının küçük bir kısmını da bu envantere koyarak daha fazlasını yapabileceği mesajını da iletti. Ama abartmadı. Eğer abartılı mesaj vermek isteseydi, yüzlerce İsrailli’yi öldürebilirdi. Ama bunu yapmadı. Şimdi top İsrail’in sahasında. İsrail’in nasıl bir karşılık vereceğini göreceğiz. Ama şunu unutmamak gerek. İran ile savaşa karar verecek güç Amerika’dır. Ama bugüne kadar Obama, Trump ve Biden’ın böyle bir stratejisi olmadı" dedi.
İran'ın saldırısını hafife alanlar yanılıyor
İran siyaset alanı uzmanı Dr. Mehmet Koç İran'ın İsrail'e misilleme operasyonuna dair şu ifadeleri kullandı:
Türkiye'de geniş bir kesim İran'ın İsrail'e misilleme saldırısını çok hafife alıyor. Ama yanılıyorlar:
ABD korumasındaki İsrail'e yarım asırdır hiçbir bölge devleti -kontrollü ve ABD ile koordineli bile olsa- böyle bir saldırıyı göze alamadı.
Bu saldırının amacı küresel bir savaşı tetikleme kapasitesine sahip bölgesel bir savaş başlatmak değildi.
İran elindeki potansiyel saldırı araçlarının bir kısmını test etmiş oldu.
Hamas Aksa Tufanı Operasyonunda Demir Kubbenin savunma kapasitesini kırmak için 5 bin roket ve füze attığı biliniyor. Bir örgüt bunu yapabiliyorsa İran'ın amacı savaş çıkarmak olsaydı değil 5 bin 50 bin de 100 bin de füze ve roket atabilirdi.
Şunu asla unutmamak lazım, ABD olmadan İsrail bir hiçtir.