İsrail'in Şam'daki İran konsolosluğuna yönelik terör saldırısına yanıt olarak İran, 13 Nisan'da Siyonistlerin işgal altındaki topraklardaki askeri mevzilerini İHA ve füzelerle hedef aldı.
Bu bağlamda İran İslam Cumhuriyeti, işgal altındaki topraklardaki belirli hedeflere karşı birleşik bir füze ve insansız hava aracı operasyonu düzenledi.
Bu operasyonun ardından İranlı makamlar bu saldırının BM Sözleşmesinin 51. maddesine göre meşru müdafaa kapsamında yapıldığını açıkladı.
Peki komşu ülke olan Türkiye'deki siyasetçiler İran'ın bu operasyonuna nasıl baktı.
İran tarafından İsrail'e verilen yanıt oldukça makuldu
Saadet Partisi Lideri Temel Karamollaoğlu, sosyal medya hesabından Sadık Vaat Operasyonu'nu şöyle değerlendirdi.
Ortadoğu’daki son gelişmeler endişe verici boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. 7 Ekim Aksa Tufanı Operasyonu ise olayların başlangıcı değil sonucudur.
Herkes bilmelidir ki, bugün karşı karşıya kaldığımız çatışmaların baş sorumlusu işgal rejimi İsrail’dir.
Siyonist İsrail, Gazze’de uyguladığı soykırımı gözlerden uzaklaştırmak ve 7 Ekim’den bugüne her geçen gün kaybettiği dünya kamuoyu desteğini tekrar kazanmak için İran’ı hedef alarak, şaşırtma uygulamaya çalışmaktadır. Bu amaçla; İran’ın Şam konsolosluğuna saldırmış, İranlı general ve sivil yetkilileri katletmiştir. Böylece İsrail, ateşi bölgeye yaymayı hedeflemektedir. Uluslararası hukuku yok sayan bu saldırıya karşı İran’ın meşru müdafaa hakkı vardır. İran tarafından dün verilen ve oldukça makul olan karşılık bu bağlamda değerlendirilmelidir.
Her yaptığının yanına kâr kaldığı rahatlığıyla hareket eden İsrail, dün itibariyle her şeyi bir kere daha düşünecektir, düşünmelidir!
Erdoğan: Kınanması gereken İran değil, Netanyahu'dur
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe'de 3 saat süren kabine toplantısının ardından gündeme dair önemli açıklamalarda bulunmuştu.
Erdoğan'ın iran ile ilgili konuşması şu şekşlde:
Kınanması gereken İran değil, Netanyahu'dur. Hafta sonu yaşanan hadiseler hem batının çifte standartlı tutumunu hem de tüm bölgeyi sarabilecek savaş ihtimalinin çok uzak olmadığını göstermiştir. Problemin kaynağı doğru tespit edilmelidir. Sadece 13 Nisan gecesine bakarak değerlendirmede bulunmak hakkaniyetli olmayacaktır. 7 Ekim'den bu yana İsrail ateşi bölgeye yaymak için provokatif adımlar atmaktadır. İsrail'in Şam'daki İran büyükelçiliğini hedef alması bardağı taşıran son damla oldu. Birkaç ülke dışında tepki veren çıkmadı. İran'ın cevabı karşısında hemen kınama yarışına girdiler. Oysa burada öncelikle kınanması gereken Netanyahu'nun tam kendisidir.
İran düşmanlığı Türkiye ve Filistin’e ihanettir
Vatan partisi Lideri Doğu Perinçek ise düzenlediği basın toplantısında İran'ın İsrail opersyonunu şöyle yorumladı:
Batı Asya’daki saflaşma bellidir. İran, yalnız İsrail’in değil, İkinci İsrail’in de karşısındadır ve karşısında olmak zorundadır. Türkiye, İran ve Azerbaycan aynı cephededir. Rusya, Suriye, Irak, Filistin, Yemen ve diğer Batı Asya ülkeleri onlarla birliktedir. ABD, İsrail, Avrupa’nın Natocuları, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, PKK ve DAEŞ düşman cephededir. Üslerini kurmuşlar, namlularını Türkiye’ye, Rusya’ya ve İran’a çevirmişler. Filistin ile cephe arkadaşı olan Türk milleti, İran ile de birliktedir. Bugün Filistin ile omuz omuza savaşan İran’a düşmanlık, ABD’nin İkinci İsrail planının hizmetindedir ve hem Filistin’e hem de Türkiye’ye ihanettir.
İran İsrail’in istikrardızlığa yönelik palnları boşa çıkarttı
Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Doğan Bekin'in İran'ın misilleme operasyonunu şöyle değerlendirdi:
Siyonist Netanyahu’nun Gazze sendromundan çıkışı, İran Elçilik Yerleşkesine saldırarak İran’ı bölgesel savaşın içerisine sokma gayreti, bir bakıma İran’ın uluslararası hukukun dışına çıkmadan BM Şartı’nın 51. Maddesi gereği salt meşru müdafaa hakkını kullanarak, İsrail’e yönelik operasyonu sınırlı tutması, İsrail’in Ortadoğu’yu savaş arenasına sürükleme ve istikrarsızlaştırma planlarını da şimdilik boşa çıkarmıştır.