İstanbul Milletvekili Doğan Bekin, "ABD'nin tek taraflı İsrail’i himayeci anlayışla koruması altına alması İsrail’in saldırgan politikalarına yönelmesine neden olmaktadır." dedi.

Filistin direnişinin 7 Ekim 2023'te Aksa Tufanı operasyonunu başlatmasının ardından Gazze Şeridi direnişi ve diğer direniş cephelerinden çok sayıda yenilgi alan Siyonist rejim, direniş eksenine karşı verdiği büyük kayıpları telafi etmek için daha fazla terör ve vahşilik stratejisine başvurdu. Bu doğrultuda gaspçı Siyonist rejim, son iki haftadır Lübnan'a yönelik vahşi saldırılar gerçekleştirmiş ve binlerce sivili katletmiştir.

İşgalci rejim Gazze'de yaptığı katliam ve soykırımını şimde de Lübnan'da yapmaya devam ediyor.

Siyonist rejim ordusu 27 Eylül Cuma akşamı en az 80 adet sığınak delici bombala Lübnan'ın güney banliyölerine saldırarak Hizbullah'ın komuta merkzini hedef aldı.

Hizbullah 28 Eylül’de yayınladığı yazılı bir açıklama Hizbullah Genel Sekreteri Seyyed Hasan Nasrallah’ın şehit olduğunu duyurdu.

Mehr Haber Ajansı, Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Şehit Nasrullah'a düzenlenen suikastın Lübnan'ın güneyindeki savaşın geleceği üzerindeki etkileri hakkında Yeniden Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Doğan Bekin ile bir röportaj yaptı.

Aşağıdaki yazıda bu röportajı okuyabilirsiniz:

1- Aksa Tufanı operasyonunun ardından Hizbullah, "Sahaların Birliği" stratejisine dayanarak ve Lübnan'ın ulusal çıkarlarını gözeterek işgal rejimiyle çatışmaya girmiştir. Son bir yılda işgal altındaki topraklara 8 bine yakın roket ve füze atıldı. Siyonist rejim, imajını düzeltmek ve Lübnan direnişini sınırlardan geri çekilmesi için Lübnan Hizbullahı'na büyük bir saldırı düzenledi. Bunlar Nasrullah’ın, kuzey cephesinde gerilimin sona ermesinin tek şartının ateşkes ilanı ve Gazze'deki savaşın sona ermesi olduğunu açıkladığı halde gerçekleşti. Bu yorumlarla mevcut çatışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Son gelişmeleri Lübnan'daki üçüncü savaşın başlangıçı olarak değerlendirebilir miyiz?

Siyonist rejimin, Gazze Şeridi’nde Hamas’a karşı yürütmekte olduğu soykırım karşısında sessizliği yeğleyen birçok İslam ülkesi, bir bakıma Siyonist rejimin daha büyük cesaretle Lübnan’a saldırması ve Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah ve yönetim kadrosu başta olmak üzere birçok masum insanın şehit olmasına dolaylı olarak cesaret vermiş oldu. Aslında Siyonist rejimin Lübnan’a saldırması önceden tahmin ediliyordu. Çünkü Gazze Şeridi’ni kontrol altına aldıktan sonra sıranın Lübnan’a geleceği bekleniyordu. Siyonist rejim bu yolla Lübnan’ın güneyinde tampon bölge oluşturarak Hizbullah unsurlarının yaklaşık 30 km kuzeye doğru geri çekilmeleri konusunda çok önceden planlar yaptığı bir vakıadır. 

Burada şunu da ifade etmek isteriz ki, Siyonist rejimin işe suikastlarla başlaması ve telsiz ve çağrı cihazlarını uzaktan patlatması aslında 12 Temmuz-14 Ağustos 2006 tarihleri arasında Hizbullah ile Siyonist rejim arasında süren savaştan kazandığı tecrübeden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki, o dönemde editör Ze’ev Schiff’in 4 Ekim 2006 tarihinde Haaret’s Gazetesi’nde yayınlanan makalesinde, Hizbullah’ın Siyonist rejim subaylarının çağrı cihazlarını kontrol altına aldığını ve çatışmalar sırasında telsiz ve cep telefonlarını dinlediğini ve telefonları kilitlediğini yazınca Siyonist rejimin acziyeti iyice ortaya çıkmış oldu.

ABD’nin, dünya üzerinde konjonktürel bir etkisi olan İsrail’in haksız ve saldırgan politikalarını aklandırma girişimleri için ‘Hamas’ı ve Hizbullah’ı terör örgütleri olarak imlemeye çalışması ve Birleşmiş Milletleri ‘paravan’ gibi kullanarak kendisini haklı ilan ettirmeye çalışması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ateşkese yönelik kararları veto etmesi ve tek taraflı İsrail’i himayeci anlayışla koruması altına alması İsrail’in saldırgan politikalarına yönelmesine neden olmaktadır.

Siyonist Rejim o günden itibaren istihbarat açığını kapatabilmek ve bu konuda büyük tecrübe sahibi olan Hizbullah mensuplarının çağrı ve telsiz cihazlarına uzaktan müdahale ederek geçmişteki hatasını telafi etmeye ve psikolojik üstünlüğü elde etmeye çalıştı. Geçmişte 2006’daki savaşta Hizbullah karşısında alınan yenilgi ister istemez Siyonist rejimin işi suikastlarla başlatıp psikolojik üstünlüğü elde etmesine neden oldu. Siyonist rejimin, son teknolojik sistemlere göre donatılmış savunma sistemlerine ve güçlü hava unsurlarına rağmen bir yıldan beri Gazze’de istediği başarıyı elde edememesi ister istemez Kuzey Lübnan’a yönelik kara harekâtında daha büyük güçlüklerle karşı karşıya kalması kuvvetle muhtemeldir. Hizbullah’ın kısa sürede toparlanması durumunda Siyonist rejimin Lübnan’da işinin pek te kolay olmayacağı söylenebilir. Aslında Gazze’deki kara operasyonundaki başarısızlık ordunun halk nezdindeki itibarının büyük ölçüde zedelenmesine ve halkın zaman zaman Tel Aviv başta olmak üzere birçok yerde gösteriler düzenlemesine neden olmuş oldu. Bu sorunu geçici olarak ortadan kaldırabilmek amacıyla Netenyahu yönetimi suikastlara yönelmiş oldu.

2- Aslında İsrail’in son aylardaki davranışlarına baktığımızda bu rejimin Gazze savaşını tüm bölgeye yayma çabasında olduğunu anlayabiliriz.Hatta bu rejimin İran'ı bölgesel bir savaşa dahil etme çabasına da açıkça tanık olduk. Bunun sebebi nedir?

Siyonist İsrail, savaşı geniş bir bölgeye yayarak işin içine ABD ve müttefiklerini de sokma gayreti içerisindedir. Böyle bir durumda İsrail, Yinon Planı daha rahat uygulanabileceğini ve bu yolla Büyük İsrail hedefine daha kısa yoldan ulaşabileceğini zannetmektedir. Özellikle Netanyahu’nun son dönemlerde İran’a yönelik kışkırtıcı söylemlerde bulunması da İran’ı bölgesel bir savaşa dahil edebilme niyetinden kaynaklanmaktadır. İran’ın şimdiye kadar bu konuda ortaya koyduğu duruş son derece stratejik bir öneme sahiptir. İran, İsrail’in çağrısıyla savaşa dahil olacak bir ülke değildir. İran, İsrail’in aksine güçlü devlet anlayışıyla ve geçmiş tecrübesiyle hareket edeceği muhakkaktır.

3- Bazı uzmanlar Netanyahu'nun temel hedeflerinden birinin, Trump'ın ciddi ve kapsamlı siyasi ve diplomatik desteğini alabilmek ve böylece siyasi bitişini önlemek için ABD'de başkanlık seçimleri yapılıncaya kadar gerilimi, krizi ve çatışmayı sürdürmek olduğunu düşünüyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Bu konuda aynı fikirde değilim. Çünkü Joe Biden, şimdiye kadar Netanyahu’ya gerekli desteğin fazlasını yerine getirmektedir. Bugün, ABD ve Joe Biden’ın kesintisiz desteği olmasa İsrail’in şimdiye kadar ayakta durabilmesi asla mümkün değildi. Bu arada ‘İsrail’in güvenliği ABD’nin öncelikli güvenliğidir’ şeklindeki çeşitli bahanelerin arkasına gizlenerek İşgalci Siyonist İsrail’in haksızlığına haklılık kazandırmaya çalışan ABD Başkanı Joe Biden’ın yıllar önce Kızılderililere yönelik etnik arındırma politikalarıyla ‘Vahşi Batı’ olarak ABD’ye yakıştırılan imajdan şu anda farklı bir çizgide olduğu pek söylenemez.

Hizbullah Genel Sekreteri’ne düzenlenen suikastın ortaya çıkardığı travmanın kısa sürede izole edilebilmesi durumunda Hizbullah’ın daha bilenmiş olarak Siyonist İsrail’e büyük kayıplar verdirmesi söz konusu olabilir. Hizbullah’ın güçlü teşkilat yapısıyla toparlanabileceği ve gücünü aynı şekilde muhafaza edebileceği söylenebilir.

ABD’nin, dünya üzerinde konjonktürel bir etkisi olan İsrail’in haksız ve saldırgan politikalarını aklandırma girişimleri için ‘Hamas’ı ve Hizbullah’ı terör örgütleri olarak imlemeye çalışması ve Birleşmiş Milletleri ‘paravan’ gibi kullanarak kendisini haklı ilan ettirmeye çalışması ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ateşkese yönelik kararları veto etmesi ve tek taraflı İsrail’i himayeci anlayışla koruması altına alması İsrail’in saldırgan politikalarına yönelmesine neden olmaktadır.

4- Sayın Ahmet Davutoğlu katıldığı bir programda İsrail'e yönelik caydırıcılık tedbirlerine ilişkin bazı noktalara değindi ve kısaca İslam ülkelerinin liderleri düzeyinde bir zirve yapılmasını ve Çin, Rusya ve Avrupa ülkeleri gibi ülkeleri de bu zirveye gözlemci olarak davet edilmesini ve böylelikle İslam ülkeleri zirvesinin küresel bir platform haline getirilmesini söyledi. Diğer bir deyişle bunun rutin bir zirveden daha ziyade ciddi kararlar alınması gereken bir toplantı olmasını söyledi. Siz bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayın Ahmet Davutoğlu’nun önerisi her ne kadar önem arz etse de Gazze konusunda Riyad’da düzenlenen İslam İş birliği Teşkilatı ve Arap Ligi Olağanüstü Ortak Zirvesi toplantısında hiçbir caydırıcı kararın çıkmaması karşısında yeni bir zirvenin olumlu bir sonuç ortaya koyabileceğini pek zannetmiyoruz. Şöyle ki, Riyad’daki zirvenin Sonuç Bildirgesi üzerine Siyonist İşgalci İsrail Başbakanı Netanyahu’nun: "Arap liderlerine söylüyorum, eğer iktidarlarınızı korumak istiyorsanız, yapabileceğiniz tek şey var: O da sesinizi kesmek" şeklindeki üstü örtük tehdit niteliğindeki sert ifadesi, ne yazık ki, ABD güdümünde hareketle aralarında İsrail ile İbrahim Anlaşması yapan bazı Müslüman ülkelerin egemenlik eksikliğini bir kez daha ortaya koymuş oldu. Söz konusu ülke yöneticilerinin İslam İş birliği Toplantısı’nda  Filistin'deki katliamı durdurmaya yönelik anlamlı tedbirler üzerinde anlaşamaması da İsrail ile olan iş birliğinin bir sonucu olsa gerek. Bu durum, Siyonist Netanyahu’nun şiddet politikasını daha da cesaretlendirmektedir. Riyad zirvesine ortaya çıkan sonuç dikkate alındığında yeni bir zirvenin farklı bir sonuç verebileceğini düşünmek pek mümkün gözükmemektedir.

5- Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri'ne düzenlenen suikastın Lübnan'ın güneyindeki savaşın geleceği üzerinde nasıl bir etkisi olacak? Ayrıca bu suikastın Lübnan Hizbullah'ının yapısı ve bütünlüğü üzerinde nasıl etkileri olacak?

Hizbullah Genel Sekreteri’ne düzenlenen suikastın ortaya çıkardığı travmanın kısa sürede izole edilebilmesi durumunda Hizbullah’ın daha bilenmiş olarak Siyonist İsrail’e büyük kayıplar verdirmesi söz konusu olabilir. Hizbullah’ın güçlü teşkilat yapısıyla toparlanabileceği ve gücünü aynı şekilde muhafaza edebileceği söylenebilir. Bunun farkında olan Siyonist rejim, Hizbullah’ın toparlanmasına fırsat vermeden bir an önce Lübnan’a saldırı düzenleyip Hizbullah’ın alt yapısını zayıflatmaya yönelik çalışmaların ipucunu veriyordu. Nitekim Lübnan’ın güneyine yönelik başlatmış olduğu “Kuzey Okları Operasyonu” ile karadan sınırlı saldırıya geçmesi ve Hizbullah’ın önemli kaleleri durumunda olan Dahiye bölgesindeki El Leyleki, Haret Hireyk ve Burç el Baracine mahallelerini hedef alması Lübnan’ın güneyinde tampon bölge oluşturma niyetini ortaya koymaktadır.  Kâğıt üzerindeki hesapların her zaman başarı getirmediği muhakkaktır. Gazze’de bir yıldan beri yoğun bombardımanlara rağmen istediğini elde edemeyen İsrail’in düzenli bir yapıya sahip olan Hizbullah karşısında uzun vadede yeni bir hezimet elde etmesi söz konusu olabilir.