Son günlerde, Fars Körfezi İşbirliği Konseyi ülkeleri ile Avrupa Birliği'nin ortak sonuç bildirisinde, resmi ve güvenilir belgelere aykırı olarak İran'dan, onların "işgal" olarak nitelendirdiği üç İran adası (Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa) üzerindeki kontrolüne son vermesi talep edilmiştir! Bu bildirinin bir bölümünde, İran’a karşı düşmanca bir tutum benimsenmiş ve bu konudaki uluslararası hukuk belgeleri göz ardı edilerek, bahsi geçen adalar üzerindeki İran'ın egemenliği, Birleşik Arap Emirlikleri’nin toprak bütünlüğünün ihlali ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin ilkelerine aykırı olduğu iddia edilmiştir!
Üç Ada Üzerindeki İran Egemenliğine İlişkin Tarihi Belgeler
Birleşik Arap Emirlikleri'nin, İran’ın üç adası hakkında öne sürdüğü saçma iddialar, birkaç yüzyıl öncesine dayanan ve titizlikle derlenip iki teknik cilt halinde yayımlanan belgelerin Birleşmiş Milletler’e resmi olarak kayıtlı olmasına rağmen yapılmaktadır. Bu belgeler, Fars Körfezi'nin, çevresindeki adaların ve hatta güney kıyılarının bir bölümünün İran egemenliği altında olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bağlamdaki en son geçerli haritalar Birleşmiş Milletler’de resmi olarak kayıtlıdır ve bu bölge için kullanılan ad yalnızca Fars Körfezi veya Pers Körfezi olmuştur. Hatta Fars Körfezi ülkelerinin belgelerinde dahi bu bölge için başka bir isim geçmemektedir. Eylül 2022’de, Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa adaları üzerindeki İran egemenliğinin pekiştirilmesi amacıyla, bu adaların mülkiyet belgesi, İran İslam Cumhuriyeti devleti adına düzenlenmiştir. Kesin olan şudur ki, İran İslam Cumhuriyeti'nin Büyük Tunb, Küçük Tunb ve Ebu Musa adaları üzerindeki egemenliği tartışmasızdır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile diğer tarafların siyasi bildirilerinde öne sürülen iddialar, sadece ülkemizin iç işlerine müdahale anlamına gelmekle kalmayıp, aynı zamanda İran’ın milli egemenliği ve toprak bütünlüğünü ihlal etmeye yönelik boş bir çabadır.
İran Meclisi Araştırma Merkezi Başkanı Babek Nigahdari, Siyonist rejimin Gazze ve Lübnan halkına karşı işlediği suçlarda yadsınamaz bir varlığı olan ve bu rejimi tüm gücüyle silahlandırmaya çalışan Avrupa Birliği üye ülkelerinin şimdi de bu cinayetlerdeki ortaklıklarına siyasi kılıf yaratmanın yanı sıra, milletlerin zihinlerini ve Lübnan hükümetlerinin siyasi gücünü asılsızlığını herkesten daha iyi bildikleri başka bir konuya saptırmaya çalıştıkları kanaatinde.
Batılılar, İran üzerinde çok boyutlu baskı kurarak, direniş ekseni, Gazze ve Lübnan'daki savaş, barışçıl nükleer programları gibi çeşitli konularda İran'ı siyasi ve güvenlik taleplerini kabul etmeye zorlamaya çalışıyorlar ki bu konuda bir yere varmayacaklar. Fars Körfezi ülkelerinin üç adaya ilişkin açıklamaları İran’ın düşmanlarının sahasında bir oyundur.
Madalyonun bir tarafı, İran'ı yanıltıcı jeopolitik araçlara dayanarak tecrit etme planının başarısızlığa uğraması yönünde ilerlerken, diğer taraf ise Siyonist rejimin ekonomik çıkarlarını güvence altına almak yönünde İ-MAC koridorunun güvenliğini sağlamaya yönelik bir eylemdir.
İran’ın üç ada üzerindeki egemenliği kanıtlanmış , böyle bir hak uluslararası hukuka göre tamamen geçerli ve dokunulmazdır. Tarihi belgeler de bunu kabul etmektedir ve yeni kurulan ülkeler bunu bozamayacaktır.
Ebu Musa’da Kalkınma Planları
7. Kalkınma Planı’nın 61. Maddesi, hükümeti söz konusu adalara odaklanarak ve yerel, ulusal ve ulusötesi düzeylerde üstün hizmetlerin kurulması ve sağlanmasını dikkate alarak Hürmüzgan eyaletindeki Ebu Mua ilçesinin çeşitli kapasitelerini etkinleştirmekle yükümlü kılmıştır.
Hükümet bu hedeflere ulaşmak için ulaşım sistemini, hazırlık, destek, ticari hizmetleri, enerji ve iletişim altyapılarını, sanayi ve madenciliğin etkin bir şekilde geliştirilmesini ve yüksek öğrenim, tıbbi, kültürel, spor, turizm ve yerleşim alanları dahil sosyal hizmetleri ve denize dayalı ekonomi kapasitelerini dikkate alarak harekete geçmelidir.
Ayrıca İçişleri Bakanlığı, bu maddenin performans raporunu 6 ayda bir meclise göndermekle yükümlü kılınmıştır. Bunun yanı sıra 7. Kalkınma Planı'nın 60 ila 63. maddelerinde deniz odaklı ekonomiden bahsediliyor ve bu esasa göre üç İran adasının kalkınmasına yönelik adımlar atılabilir.
Hiç şüphesiz 7. Kalkınma Planı’na dayanarak bu kalkınma yasalarının hükümet tarafından uygulanması ve üç İran adasındaki altyapının iyileştirilmesi ve bu adalardaki siyasi, ekonomik ve askeri varlığın güçlendirilmesi İslam Cumhuriyeti'nin egemenliğini güçlendirecektir ve bu adalar konusunda diğer tarafların asılsız iddialarına bir cevap olacaktır. İran’ın farklı etnik gruplarının katılımıyla ulusal ve dini etkinliklerin düzenlenmesi, liman ve transit altyapılarının oluşturulması, askeri üslerin güçlendirilmesi ve hatta adalarda ekoturizm turlarının düzenlenmesi bu alandaki yürütme mekanizmasının bir parçası olacaktır. Şüphesiz yetkililerin de ifade ettiği gibi, üç ada İran topraklarının ayrılmaz bir parçasıdır ve İran hiçbir yabancı tarafın iç işlerine müdahalesine izin vermemektedir.
Üç adanın asıl sahibi olan İran İslam Cumhuriyeti, ulusal ve bölgesel çıkarlara karşı olanların dikkatle izlemekte ve ülke topraklarına yapılacak herhangi bir tecavüze yanıt verecektir ve üç adanın İran'a ait olduğu kesinliği, zayıf toplantılardan ve asılsız iddialardan etkilenmeyecektir.