Son zamanlarda, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in, dünyanın dört bir yanından yaklaşık 500 Yahudi hahamın katılacağı söylenen Avrupa Siyonist Hahamlar Konferansı'nın 70. yıldönümünü Kasım ayı ortasında düzenlemeyi planladığını gösteren çeşitli haberler çıktı. Yahudi ve Siyonist medyasına göre, konferansın 4-6 Kasım (13-15 Kasım) tarihleri arasında Bakü'de düzenlenmesi planlanıyor ve Siyonist rejim temsilcilerinin de katılması ihtimali bulunuyor.
"Dünya Yahudi Dini Örgütü'nün 70. Yıldönümü Konferansi" adı altında düzenlenen toplantının amacı, Trump yönetimi altında beş yıl önce İsrail ile dört Arap ülkesi arasında barışı sağlayan "İbrahim Anlaşmaları"nın genişletilmesi ve Avrupa'da din özgürlüğü ve antisemitizmle mücadele gibi konuları ele almak. Zirvenin organizatörü, 1956'dan beri faaliyet gösteren ve şu anda Avrupa'daki farklı topluluklardan 700'den fazla Yahudi dini liderini kapsayan "Avrupa Ortodoks Hahamlar Birliğidir".
Siyonist Yahudiliği açıkça yaymak amacıyla bir Müslüman ülkesinde böyle bir zirvenin düzenlenmesi ilk kez gerçekleşiyor; bu durum sadece Azerbaycan Cumhuriyeti içinde hassasiyetle karşılanmakla kalmayacak, şüphesiz İslam ümmeti, Filistin destekçileri ve dünyanın özgür ulusları arasında da olumsuz tepkilere yol açacaktır.
İslam Devrimi Lideri’nin Uluslararası İlişkiler Danışmanı Ali Ekber Velayeti, sosyal medyada yaptığı paylaşımda, Azerbaycan’da düzenlenen Siyonist haham Konferansı'na tepki göstererek bu adımı “diplomatik normalları çiğneyen ve anti-İslami” olarak nitelendirdi.
Velayeti, kendi sosyal medya hesabından yayımladığı mesajında, bir Şii Müslüman ülkesinde böyle bir zirvenin düzenlenmesini şaşırtıcı ve üzücü bulduğunu belirterek bu haberin gerçek olmamasını temmeni ettiğini kaydetti.
Velayeti, bunun Azerbaycan hükümeti tarafından gerçekleştirilen ilk diplomatik normalları çiğneme olduğunu ve bunun tüm dünyada Şii kimliğine karşı anti-İslami bir hareket olarak görüldüğünü vurguladı.
Ayrıca, Azerbaycan halkının yaklaşık 1200 yıldır Müslüman olduğunu hatırlatan Velayeti, bu adımın halkı memnun etmeyeceğini belirtti.
Velayeti, zirvenin amacının İbrahim Anlaşması’nın genişletilmesi ve Azerbaycan’ın da buna dahil edilmesi olabileceğini ifade etti.
Mesajında ayrıca İsrail rejiminin farklı ülkelere karşı yürüttüğü faaliyetlere değinen Velayeti, Azerbaycan’ın bu rejimle olası işbirliği konusunda sorular yöneltti.
Siyonist rejimin Bakü'de konferans düzenlemesinin sebepleri
1- İbrahim Anlaşmalarının Genişletilmesi ve Tel Aviv ile İlişkilerin Normalleştirilmesi
Bu zirvenin bariz hedeflerinden biri, Siyonist rejimin Müslüman ülkelerle ilişkilerini normalleştirme sürecini ilerletmektir. Rejim, dini bahaneler ve "dini konferans" unvanını kullanarak, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin ve ardından diğer Orta Asya ülkelerinin İbrahim Anlaşmaları'na katılımını kolaylaştırmaya çalışmaktadır. Bakü'nün ev sahibi olarak seçilmesi, İsrail rejiminin İran'a ve direniş eksenine karşı siyasi ve kültürel kuşatmasını sıkılaştırmak için Güney Kafkasya ve Orta Asya'da yeni bir cephe açmaya çalıştığını göstermektedir.
2. Yumuşak kültürel ve dini nüfuz
Siyonist rejim, uzun zamandır yumuşak nüfuz alanına yatırım yapıyor. Müslüman bir ülkede böyle bir zirve düzenlemek, Siyonist Yahudiliği İslam dünyasının kalbinde meşrulaştırma girişimidir. Tel Aviv, Müslüman bir ülkede Yahudi dini kurumlarının kamusal ve resmi varlığının yalnızca doğal değil, aynı zamanda dini hoşgörünün de bir göstergesi olduğunu göstermek istiyor. Aslında bu zirve, Müslüman ulusların zihninde söylemi değiştirme ve Siyonist rejimin varlığını normalleştirme girişimidir.
3. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin jeopolitik konumunun faydalanmak
Azerbaycan, İran, Rusya ve Türkiye'nin komşusu konumundaki özel jeopolitik konumu nedeniyle Siyonist rejim için değerli bir üs konumundadır. Siyonist rejim, Bakü ile güvenlik ve istihbarat ilişkilerini genişleterek, Azerbaycan topraklarını İran'a baskı yapmak için defalarca kullanmaya çalışmıştır. Hahamlar zirvesinin Bakü'de düzenlenmesi, siyasi yönlerinin yanı sıra dini ve kültürel bir boyut da kazanan bu işbirliğinin yeni bir boyutudur.
4. Meşruiyet sağlama şovu
Siyonist rejim, iç meşruiyet krizinin ardından varlığını göstermek için her zaman uluslararası platformlara başvurmuştur. Müslüman bir ülkenin Siyonist temsilcilerin katılımıyla bir zirveye ev sahipliği yapması, İsrail rejiminin Müslüman dünyasındaki varlığına dair tabuyu yıkmak olarak görülüyor. Tel Aviv ise bunu büyük bir propaganda zaferi olarak görüyor.
5. Orta Asya Müslüman ülkelerine bir mesaj
Siyonist rejim, Bakü'yü ev sahibi olarak seçerek, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi Orta Asya'daki diğer Müslüman ülkelere, normalleşme yolunun açık olduğu ve Bakü'nün bu yolun öncüsü olduğu mesajını açıkça veriyor. Bu mesaj, aslında Siyonist nüfuzun Fars Körfezi'nden Orta Asya'ya yayılmasının habercisi.
Bakü Zirvesi'nin bölge ve İslam dünyası açısından yıkıcı sonuçları
Bakü'de bir Siyonist hahamlar konferansı düzenlemek, her şeyden önce Azerbaycan Cumhuriyeti'nin İslami ve Şii kimliğine zarar verecektir. Yüzyıllardır İslam kültürü ve Ehl-i Beyt (AS) sevgisinin gölgesinde yaşayan halk, şimdi açıkça Siyonizm'e meyleden bir hükümetle karşı karşıyadır. Halkın inançları ile hükümetin politikaları arasındaki bu ikilik, toplumsal ve siyasi bir ayrışma yaratacak ve halkın hükümete olan güvenini ciddi şekilde zedeleyecektir.
Siyonist rejim, bu zirveyle Güney Kafkasya'daki nüfuzunu güçlendirmeye çalışıyor. Tel Aviv, rakiplerini ve düşmanlarını izlemek için Bakü ile daha önce istihbarat ve güvenlik iş birliğinden yararlanmıştı ve şimdi de kültürel ve dini arenaya girerek nüfuzunu yeni bir boyuta taşımaya çalışıyor. Bu gelişmeler, bölgenin jeopolitik dengesini bozuyor ve İslam dünyasını ciddi tehditlerle karşı karşıya bırakıyor.
Bazı uzmanlara göre, Siyonist rejim için Müslüman bir ülkede böyle bir toplantı düzenlemek bir propaganda başarısıdır. Bu eylem, zamanla Siyonistlerin İslam dünyasındaki aleni varlığını doğal gösterebilir ve sonuç olarak diğer Müslüman ülkelerde de benzer faaliyetlerin önünü açabilir. Bu tehlikeli eğilim, İslami değerleri hedef alacak ve İslam ülkeleri liderlerinin özellikle dikkat etmesi gereken Müslüman Ümmeti'nin birliğini zayıflatacaktır.
Toplantının Bakü'de düzenlenmesi, Müslüman bir ülkenin Filistin davasına sırt çevirmesi anlamına gelir. Siyonistler, küresel düzeyde böyle bir sahne sunarak, Müslüman ulusların bile hedeflerine ulaşmalarına engel olmadığını göstermeye çalışmaktadır. Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Siyonist rejimle bu gizli anlaşması, Filistin direnişinin meşruiyetini hedef almak ve Filistin destekçilerini tecrit ve baskı altına alma girişimlerini desteklemektedir.
Öte yandan, böyle bir toplantı, İslam ülkeleri arasındaki birliği bozmak için bir araç haline gelebilir. Eğer hükümetler siyasi nedenlerle sessiz kalır veya olayı görmezden gelirken, İslam ülkeleri ve hareketleri olayı kınarsa, yöneticilerle halk arasındaki uçurum daha da derinleşecektir. Bu uçurum, İslam ümmetinin birliğini tehlikeye atmakta ve Siyonizm'in "böl ve yönet" politikasını istismar etmesine yol açmaktadır.
Sonuç
Bakü'deki Siyonist hahamlar konferansı İslam dünyasından ciddi bir tepki almadan düzenlenirse, Siyonist rejimin Müslüman ülkelerdeki varlığının normalleşmesi yolunda tehlikeli bir dönüm noktası olacaktır. İsrail rejimi bu hamleyle Güney Kafkasya'da yeni bir üs edinmeye ve İslam coğrafyasının kalbinde kültürel ve dini olarak yerleşmeye çalışmaktadır. Bu süreç engellenmezse, hızla diğer Orta Asya ülkeleri ve hatta bazı Arap devletleri için bir öncü ve model haline gelecek ve Siyonizmin yumuşak etkisini bölge genelinde yayacaktır.
Bakü liderleri, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bugün sadece bir dini konferansa ev sahipliği yapmadığını, aynı zamanda hem Filistin davasını zayıflatmayı hem de İslam ulusunun kimliğini hedef almayı amaçlayan İslam karşıtı bir projenin sahnesi haline geldiğini dikkate almalıdır.
Bu konferans, Müslümanlar sessiz kalırsa Siyonizm'in yavaş yavaş evlerine gireceğinin açık bir uyarısıdır. Şimdi İslam ülkeleri ve hükümetlerinin protesto seslerini yükseltmeleri, birliği korumaları ve bu harekete karşı teyakkuzda durmaları zamanıdır. Çünkü İslam'ın geleceği ve Müslümanların onuru bugün verecekleri cevaba bağlıdır.