Batı Asya uzmanı Mehdi Azizi, Mehr Haber Ajansı’na verdiği röportajda, Kafkasya’daki son gelişmelere ve Bakü’de yapılması planlanan Siyonist hahamlar zirvesine değinerek, “Önemli bir nokta, Azerbaycan’ın ve özellikle Bakü’nün yalnızca bir stratejik ortak değil, aynı zamanda Siyonist rejimin nüfuz alanı olarak tanımlanmasıdır. İsrailli yetkililer, Bakü’yü stratejik ortak ve nüfuz alanlarının bir parçası olarak görüyor. Bunun temel nedeni, İlham Aliyev hükümetinin gerçek milli güç unsurlarından ve halk desteğinden yoksun olması ve bu nedenle siyasi varlığını güvence altına almak için dış politikasını taviz üzerine kurmasıdır” dedi.
Azizi, bu doğrultuda Bakü’nün uzun zamandır Siyonist rejimin nüfuz alanına dönüştüğünü, birçok sabotaj operasyonunun olmasa bile en azından planlama ve tasarım aşamasının burada yapıldığını belirtti.
Mehdi Azizi açıklamasının devamında, İsrail’in ABD ile birlikte Filistin krizini Ortadoğu’dan Kafkasya’ya taşımaya çalıştığını söyledi.
Azizi, bu politikanın birkaç nedeni olduğuna dikkat çekti: Birincisi, Kafkasya’nın İslami direniş söyleminin bayraktarı olan Tahran’a coğrafi yakınlığı; ikincisi, Sovyetler’in dağılmasından sonra bağımsızlık kazanmış ve nüfuz kabulüne açık ülkelerin varlığı; üçüncüsü ise Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki köklü anlaşmazlıkların dış müdahale ve çıkar sağlamaya elverişli olması.
Bakü’de hahamlar zirvesi: İsrail’in meşruiyet projesinin parçası
İsraillilerin 7 Ekim olaylarından sonra Arap ülkeleriyle normalleşme sürecinde ciddi zorluklarla karşılaştığını belirten Azizi, hatta Katar gibi ülkelerde bile bu sürecin İsrail açısından büyük ölçüde zayıfladığını ve bu nedenle Tel Aviv’in, projeyi Kafkasya’dan ve özellikle Azerbaycan’dan başlatmaya çalıştığını vurguladı.
Azizi açıklamasının devamında, “Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki anlaşmazlıklar böyle bir senaryo için uygun bir zemin oluşturuyor. Bu çerçevede hem kriz Ortadoğu’dan Kafkasya’ya taşınacak hem de İsrail için yeni bir nüfuz alanı tanımlanmış olacak. Ayrıca İran’a komşu olması nedeniyle Kafkasya, çeşitli komplolar ve operasyonların planlanacağı bir merkez haline gelebilir; böylece Siyonist rejim işgal sınırlarını Tahran’a kadar genişletmiş gibi hissedecek” ifadesini kullandı.
Bakü’de hahamlar zirvesi düzenlenmesinin de bu çerçevede değerlendirilmesi gerektiğini ifade eden Azizi, “İsrail, Azerbaycan hükümetinin böyle bir proje için gerekli kapasiteye sahip olduğuna inanıyor. Ancak bu süreç, Azerbaycan halkının İslami, Şii ve milli kimliğine doğrudan zarar veriyor ve bu nedenle geniş muhalefetle karşılaşıyor. Eleştirmenlere göre en büyük tehdit, Azerbaycan’ın milli ve dini kimliğinin tehlikeye girmesidir” ifadelerinde bulundu.
İran için sonuçlar ve Azerbaycan toplumunun muhtemel tepkisi
Azizi, “Bu koşullarda İran’ın diplomasi stratejisinin ne olması gerektiği sorusu ortaya çıkıyor. Çünkü son gelişmeler doğrudan İran’ın milli çıkarlarını etkiliyor ve Siyonist rejim güvenlik açısından İran üzerinde gölge oluşturmaya çalışıyor. Ayrıca bu meselenin kültürel boyutunun olup olmadığı ve İran’ın bu alanda nasıl bir yaklaşım sergilemesi gerektiği de sorulmalı” diye kaydetti.
Azizi, bu sürecin doğrudan Tahran için bir tehdit olmadığını vurgulayarak, “Azerbaycan hükümetinin yürüttüğü güvenlik politikaları, ülke içinde bile halk, milliyetçiler ve toplumsal kitleler tarafından ciddi şekilde reddediliyor. Azerbaycan toplumunun çoğunluğu Şii olduğu için bu projenin kültürel etkilerinin İran’ı ciddi biçimde etkilemesi zor” dedi.
Azizi, Azerbaycan’ın İsrail’e yakınlaşmasının ülkenin iç kimliğini derinden etkileyeceğini ve kesinlikle geniş muhalefetle karşılaşacağını belirtti.
Batı Asya Uzmanı Azizi, “Tahran ise her zaman Azerbaycan’ın İsrail ile ilişkilerini güçlendirmesine ve bu ülkeyi Siyonist rejimin nüfuz alanı olarak tanımlamasına ciddi uyarılar yapmıştır. İran, bu tür politikalara karşılık verecek ve onlarla mücadele edecek güç unsurlarına sahiptir” dedi.
Azizi, bu güç unsurlarından birinin İran ve Azerbaycan halkları arasındaki dini ve kültürel yakınlık olduğunu söyledi.
Son olarak Azizi, İsrail’in Arap ülkeleri ve Batı Asya’daki normalleşme sürecinden Kafkasya’ya doğru nüfuzunu genişletmeye çalıştığını ancak bunun kolay olmayacağını söyledi.
yorumunuz