İran Genelkurmay Kültür ve Yumuşak Savaş Başkan Yardımcısı Tuğgeneral Şekarçi, yaptığı açıklamada, İran-Irak Savaşı’nın sadece Saddam rejimiyle değil, o dönemde doğu ve batı güçlerinin temsilcisi olarak Irak Baas rejimiyle karşı karşıya olduklarını belirtti. “Bu savaşta hemen hemen tüm sömürgeci devletler doğrudan veya dolaylı olarak yer aldı” dedi.
Savaşın ilk günlerinde İran topraklarının bir kısmının Irak tarafından işgal edildiğini, ancak direniş sayesinde yaklaşık bir yıl sonra saldırganlığın tersine çevrildiğini aktaran Şekarçi, “O dönemlerde imkanlarımız kısıtlıydı ancak kahraman askerlerimiz liderlik ve stratejik operasyonlarla tüm işgal altındaki bölgeleri geri aldı” ifadelerini kullandı.
“Düşman, milletimizin kararlılığı karşısında taktik değiştirdi” diyen Şekarçi, ekonomik ve siyasi ambargolar, bilim insanlarının suikastleri gibi yöntemlerle İran’ın ilerlemesini engellemeye çalıştıklarını, ancak İran’ın savunma sanayii ve kendi kendine yetme konusundaki tecrübeleri sayesinde bu engelleri aşmayı başardığını söyledi.
Son dönemde düşmanın karma savaş stratejisiyle İran’a karşı kapsamlı bir saldırı planladığını belirten Şekarçi “Haziran 2025 öncesinde tüm düşman güçler İran hükümetini yıkmak ve ülkeyi parçalamak amacıyla bir araya geldi. Bu karma savaşta her cepheye yönelik özel planlar yapıldı; güvenlik, ekonomi, siyaset, hukuk, psikolojik savaş ve medya alanlarında eş zamanlı saldırılar gerçekleşti.”
İlk gece yüksek rütbeli komutanların hedef alınarak suikasta uğradığını söyleyen Şekarçi, düşmanın “İslam Cumhuriyeti’ni bir haftadan kısa sürede yıkacağına” kesin inandığını belirtti.
“NATO ile bire bir savaştık”
“Düşman, dünyanın en gelişmiş hava savunma sistemlerini devreye soktu. Biz, doğrudan NATO ve onun en modern sistemleriyle karşı karşıya geldik. Ancak Allah’ın izniyle onlara çok ağır darbeler indirdik” diyen Şekarçi, Amerikan yapımı Patriot ve THAAD füze sistemlerinin neredeyse tükenme noktasına geldiğini, bu kayıpların yeniden yerine konması için yıllar sürecek yatırımlar gerektiğini vurguladı.
“Milyon dolarlık füzeler, 100 bin dolarlık füzelerimize karşı”
Saldırılarda kullanılan mühimmat maliyetlerine de dikkat çeken Şekarçi, “Bizim 100 bin dolar değerindeki füzelerimizi durdurmak için bazen her biri 1 ila 12 milyon dolar değerinde 6 füze ateşlediler. Siyonist rejimin kendi itirafına göre, bu savaşta günlük harcama 285 milyon doları buldu” dedi.
“Bizim nükleer bombaya ihtiyacımız yok”
Şekarçi, İran’ın askeri gücünün nükleer silaha ihtiyaç duymayacak kadar büyük olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Biz barışçıl nükleer enerjiye yönelmiş bir ülkeyiz. Bunu Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) denetçileri de doğruluyor. Ancak neden İsrail’e kimse hesap sormuyor? Onlarca, belki yüzlerce nükleer başlık ellerinde bulunuyor, hiçbir uluslararası kuralı tanımıyor, saldırıyor, adam öldürüyor ama tek bir BM kararı bile alınmıyor.”
“Çifte standart artık bitmeli”
Açıklamasında ABD ve İngiltere’yi de eleştiren Şekarçi, “Bu ülkeler de nükleer başlıklara sahip. Peki neden kimse onların nükleer silahlarını sorgulamıyor? Dünya bu çifte standarda artık sessiz kalmamalı” dedi.
Son olarak siyonist rejimin sadece Batı Asya’yı değil, tüm dünyayı tehdit ettiğini belirten Şekarçi, “Bu rejim kadın, çocuk, sivil ayırt etmeden her gün Gazze’de insanları öldürüyor. Ama hâlâ birçok ülke, ekonomik çıkarları uğruna bu rejimle ilişkisini kesmiyor” ifadelerini kullandı.
Tuğgeneral Şekarçi şöyle devam etti:
"Füzelerimizin önceden belirlenen hedeflere isabet etmesinin en önemli nedenlerinden biri, elimizdeki hedef tanıma bilgileri ve güçlü istihbarat altyapımızdı. Her ne kadar düşmanın elinde son derece güçlü hava savunma sistemleri bulunsa da ve bazı durumlarda yabancı uzmanlar doğrudan destek verse de, buna rağmen Ordu ve Devrim Muhafızları'nın entegre hava savunma sistemi sayesinde çok değerli ve anlamlı başarılar elde edildi."