Mehr Haber Ajansı'na konuşan Ortadoğu uzmanı Dr. Oytun Orhan Suudi Arabistan'ın spor diplomasisini anlattı.

Azar MAHDAVAN- Gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda 2 Ekim 2018'de vahşice katledilmesinin ve Yemen krizinin ardından Riyad yönetimi dünyada büyük darbe alan imajını düzeltmek için spor organizasyonlarına yatırım yapmaya başladı.

Portekizli futbolcu Cristiano Ronaldo'nun Suudi Arabistan’ın Al Nassr takımına transfer olması bu adımlardan biriydi. 

Peki bu spor adımlarının Suudi Arabistan makamlarının itibar kazanmasına yardımcı olacak mı? Başka bir deyişle, Ronaldo gibi yıldızlar ülkenin itibarını ve gelir elde etmesini garanti edebilir mi?

Mehr Haber Ajansı bu konu hakkında Ortadoğu uzmanı Dr. Oytun Orhan ile bir röportaj gerçekleştirdi.

Orhan Suudi Arabistan'ın spor diplomasisi hakkında "Son yıllarda kamu diplomasisi olarak bilinen spor diplomasisi giderek ön plana çıkmaktadır. Özellikle, Katar’da düzenlenen Dünya Kupası, ülkelerin uluslararasındaki prestiji ve ülkelerin imajı açısından ne kadar önemli katkılar sunduğunu ortaya koydu. Sadece prestij açısından değil siyasi anlamda da başarılar elde etti; Dünya Kupası’nda birçok ülke liderinin bir araya gelip el sıkışması ve Katar’ın bu noktada elde etmiş olduğu arabuluculuk rolü siyasi açıdan da bir etki gücü sağladığını gösterdi. Dolayısıyla birçok ülke bu aracı kullanmak istiyor, genel anlamda da zaten Dünya Kupası dünyanın en büyük organizasyonudur ve bu tür uluslararası etkinlikler ülkelerin dış politikalarında bir yumuşak güç aracı olarak hep kullanılıyor" dedi.

Türk uzman sözlerinin devamında "Dolayısıyla Suudi Arabistan da özellikle Katar’ın Dünya Kupası ile elde ettiği başarıyı kendisi açısından da bir araç olarak düşünerek son dönemde futbolu ve sporu, ülkesinin imajını düzeltmek ve ülkeye daha fazla yatırım çekmek amacıyla kullanmak istiyor. Çünkü sadece prestij açısından değil ortaya çıkacak bu prestijli tablo Arap ülkelerinin dışarıdan daha fazla yatırım almasına da imkan sağlıyor. Suudi Arabistan ekonomik anlamda da yine ülkeye farklı getirileri olacak şekilde sporu etkin şekilde kullanmaya çalıştığını görüyoruz" ifadesini kullandı.

Riyad makamlarının son dönemlerdeki siyasetinde yumuşama olmasının sebeplerini anlatan Orhan" Suudi Arabistan’ın son yıllarda özellikle Bin Selman ile birlikte iç politika ve dış politikada bir açılım çabası içinde olduğunu görüyoruz. Bunun birkaç nedeni var. Birincisi Suudi Arabistan’da bir genç nüfusu var; Neredeyse ülkenin yüzde 60’ını gençler oluşturuyor. Ve gençlerin de ülkesi içinde daha fazla özgürlük ve yaşam alanlarına çok fazla müdahale edilmemesi yönünde bir yaklaşımı var. Bin Selman da esasında bu genç nesli temsil ediyor" açıklamasını yaptı.

Suudi Arabistan'ın Vehhabilik ideolojisinden kurtulma çabası

"Bazıları Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Bin Zayid'in BAE'deki politikalarına özen gösterdiğine inanıyor ve Bin Zayid gibi pragmatik politikalar benimseyerek dini ve ideolojiyi bir kenara atmaya çalışıyor. Bu tür politikalar, Suudi Arabistan'ın son derece geleneksel ve ideolojik toplumunda başarılı olacak mı?" sorusuna Orhan, "Ama tabi bu mesele ülke içerisinde daha yaşlı ve yönetim içerisinde daha etkili olan daha geleneksel ve muhafazakar yapılarla bir çelişki ve bir sorun yaratıyor. Ama şu anda bin Selman’ın temsil ettiği bu yaklaşım daha öne çıkmış durumda. BAE’nin son on yılda elde etmiş olduğu başarı özellikle ekonomisini çeşitlendirme, iç politikada daha pragmatist ve daha liberal politikalar izlemesi ve bunun BAE’ye sağladığı faydaları Suudi Arabistan da görüyor dolayısıyla bu değişimi çok fazla kaçırmak istemiyor. Bin Selman da buna dönük olarak Veliaht olarak atandıktan sonra önemli hamleler yapmıştı. Suudi Arabistan ölçeğinde düşündüğümüzde mesela kadın hakları açısından bazı adımlar atıldı." yanıtını verdi.

Suudilerin spor hamlesini değerlendiren Türk uzman sözlerini şölye sürdürdü:

"İşe gençlerin burada yaşamlarını daha kolaylaştırılması, daha özgürce yaşamaları adına adımlar atıldı. Birçok uluslararası spor ve müzik organizasyonları yine Suudi Arabistan’da düzenlendi. Ve ya Veliaht’ın ABD’ye yaptığı ziyareti ve orada en büyük teknoloji firmaları ile görüşme yapması; Bütün bunların Suudi Arabistan’ın imajını da düzeltmeye dönük çabalardı ama tabi en fazla sekte vuran konulardan biri Cemal Kaşıkçı cinayetiydi. Bu konu ülkenin imajını ciddi anlamda zedeledi. Dolayısıyla Muhammed Bin Selman’ın imaj çalışmalarını ciddi şekilde baltalamıştı. Ama tekrar bu spor diplomasisi ile birlikte imajını yeniden düzeltmek adına bazı çabalar sergiliyor.

"Bildiğiniz gibi Suudi Arabistan’ın bayrağının da değiştirilmesi söz konusu. Bu bayrakta iki kılıç var, kılıçlardan biri siyasi otorite ve diğeri dini otoriteyi temsil ediyor ve bunun tek kılıça düşürülmesi ve bu şekilde sadece bir siyasi otoritenin olması dini otoritenin dışlanarak sadece bir toplumsal olgu olarak devam etmesi söz konusu. Siyasette Vehhabiliğin kaldırılması için çalıştığını da görüyoruz."

Tabii bu çabaların dediğim gibi ülke içi nedenleri de var; Toplumsal yapının değiştirilmesi ve genç nüfusunun artışı ve ekonomik gibi nedenleri var. Çünkü Suudi Arabistan da aynı BAE gibi ekonomisini çeşitlendirmesi ve petrol ve doğal gaz gelirlerinden ziyade daha farklı alanlarda da ekonomik gelir elde etmek ve bütçeyi çeşitlendirmek yönünde bir vizyonu var bunun da dışarıdan daha fazla yatırım alabilmesi gerekiyor. Sadece ülkenin doğal kaynak gelirleri ile bunların finanse edilmesi mümkün değil dışarıdan da yatırım alabilmek için bu imaj çalışmaların çok büyük önemi var. Bir diğer boyutu tabii ülkenin resmi ideolojisi olan ve ülke kimliğini tanımlaması açısından çok kritik bir yere sahip olan Vehhabiliktir; Bu anlamda ülke içerisinde bir tartışma var. Henüz daha yaşlı ve gelenekselci kesimler bu konu da taviz vermek istemiyor. Ama hem ülke içinde hem yönetim içinde Bin Selman’ı temsil eden yenilikçi ve reformcu ekip Vehhabiliği ülkenin siyasi alanından tamamen çıkarmasını istiyor." 

Ortadoğu uzmanı Orhan, Riyad'ın Vehhabilik ideolojisinden kurtulmak istediğini belirterek "Bildiğiniz gibi Suudi Arabistan’ın bayrağının da değiştirilmesi söz konusu. Bu bayrakta iki kılıç var, kılıçlardan biri siyasi otorite ve diğeri dini otoriteyi temsil ediyor ve bunun tek kılıça düşürülmesi ve bu şekilde sadece bir siyasi otoritenin olması dini otoritenin dışlanarak sadece bir toplumsal olgu olarak devam etmesi söz konusu. Siyasette Vehhabiliğin kaldırılması için çalıştığını da görüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

"Bütün bu nedenlerle kamu diplomasisi ve spor diplomasisi önemli bir araç olarak kullanılıyor" diyen Ortadoğu uzmanı Orhan, "Tabi bu noktada bir diğer önemli çaba Suudi Arabistan’ın uluslararası organizasyonun ve uluslararası fuarların ülkesinde düzenlemesidir. Riyad, Doha’nın Dünya Kupası’na elde ettiği başarıyı da örnek alarak önümüzdeki Dünya Kupası oyunları için bir teklif vermesi de gündemde. Asya Kupası’nın Suudi Arabistan’da düzenlenmesi için Riyad’ın girişimleri var. Daha önce BAE’de düzenlenen uluslararası fuarların Suudi Arabistan’da düzenlenmesi söz konusu. Çin-Arap zirvesi de Suudi Arabistan’da gerçekleşti" diye konuştu.

Orhan "Özetle ekonomisini çeşitlendirmek, ülkedeki değişime dönüşüme öncülük etmek ve genç neslin taleplerine karşılık vermek Suudi Arabistan’ın önemli adımlarıdır. Burada tabii 2030 belgesi de var. Bu vizyonun temeli ülkenin ekonomisini çeşitlendirilmesine dayanıyor. Yenilenebilir enerjiye ve ya tarım alanında gelirlerin artırılması ve ülke dışında da ülkenin kamu fonlarını farklı sektörlerde yatırıma dönüştürülmesi çabası söz konusu. Peki bu ne kadar başarılı olabilir? Bu konuda ciddi mesafeler katledildi. Siyasi alanda da kritik adımlar atıldı. Bu konuda en büyük engel ülkede var olan geleneksel yapılar; Bin Selman’ın bununla başa çıkacağına inanıyorum" dedi.

Suudi Arabistan'ın 2030 vizyonu

Türk uzman, Suudi Arabistan'ın 2030 vizyonu hakkında "2030 belgesi ile ilgili somut adımlar atıldı. Bu sadece kağıt üstünde kalan bir vizyon belgesi olmadı. Petrol, sanayi ve tarım konusunda önemli mesafeler kat edildi. Ama şöyle de bir gelişme var; Özellikle Ukrayna savaşı ile fosil yakıtlara olan ihtiyacın ve fosil yakıtların enerji tüketimindeki önemini öne çıkardı. Dolayısıyla son dönemlerde yeniden fosil yakıtlara doğru ilgi var. Bu da tabii Suudi Arabistan’ın ekonomisini çeşitlendirme ve fosil yakıtlardan elde edilen gelir kaynakların biraz azaltma yöndeki çabalarını sekte vurabilir. Çünkü şu anda buna çok ihtiyaç hissedilmeyecektir. Şu Anda Avrupa ülkelerin doğalgaza ve petrole olan ihtiyacı giderek arttı. Bu nedenle ekonomiyi çeşitlendirme konusu biraz daha geri plana düşebilir. Ama Riyad uzun vadede bunun takipçisi olacaktır; Çünkü ülke içinde de bir değişim talebi var" ifadelerini kullandı.

Sporun prestij sağlama, ses getirme ve imajı düzeltme anlamında olumlu etkisinin olduğunu söyleyen Orhan "Katar Dünya Kupası’nda sadece kendi ismini dünyaya duyurmadı. Katar kendi kültürünü ve İslam kültürünü dünyaya tanıtması açısından önemli kazanımlar elde etti. Messi’ye arap kıyafeti giydirmesi bunlardan biriydi. Futbol dünyasının en büyük isminin Suudi Arabistan’a gitmesi büyük yankı uyandırdı. Suudi Arabistan'ın futbolluna ve oradaki gelişmelere dönük ciddi bir ilgi uyandırdı. Bunun ciddi bir katkısı olacaktır. Zaten bu çabalar bahsettiğim gibi futbol dışında farklı alanlarda atılan adımlarla Suudi Arabistan'ın imajını düzeltmeye dönük girişimleri zaten vardı bu anlamda da ciddi bir katkısı olacaktır" açıklamasını yaptı.

Orhan, Kaşıkçı meselesi ve Yemen krizinin Suudi Arabistan’ın bu çabalarına darbe vuran gelişmelerden biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti:

"Ama bu noktada da Suudi Arabistan’ın böyle bir avantajı olacaktır. Özellikle Batı Suudi Arabistan’ın bu konulardaki rolünü öne çıkarıp bir köşeye sıkıştırma derdinde değil. Özellikle ABD’nın Kaşıkçı cinayetindeki tavrını düşünecek olursak Amerika bütün delillere rağmen ve bütün olayın açıklığına rağmen Bin Selman’ı korumak için elinden geleni yaptı ve bu krizi en az zararlı atlatabilmek için elinden gelen tüm çabayı sergiledi; Ortaya saçılan bütün açık kanıtlara rağmen...

Dünyada da bu tür imaj çalışmaları ve bilgiyi kontrol eden Batı; Halen ne yazik ki Batı’nın bu anlamda medya üzerinde bir gücü var. Dolayısıyla Suudi Arabistan’ın attığı bu ufak adımlar sizin bahsettiğiniz Kaşıkçı cinayeti ve Yemen krizi meselelerini arka plana itip bu tür imaj çalışmalarını da ortaya çıkarabiliyor. Bildiğiniz gibi Ankara ve Riyad arasında da bu tür imaj çalışmaları başladı. Kaşıkçı krizi yavaş yavaş bir sorun olmaktan çıktı. Suudi Arabistan belli bazı sorumluları ortaya çıkarıp ve cezalandırdı ama tabi bu esasında Türkiye’nin tam beklentisine uygun bir çerçeve değildi. Ama tabii siyasi ilişkiler burada daha belirleyici oluyor. Diğer yandan İran ile dolaylı görüşmelere başladı. Bu adımların hepsi zamanla Suudi Aabistan’a itibar sağlayacaktır".