Bugün İran edebiyatının en büyük şairlerinden ve hikaye anlatıcılarından biri olan Nizami Gencevi'nin anma günüdür.

İran edebiyatının en şöhretli destan şairi olan Nizami Gencevi'nin bugün (11 Mart) anma günüdür.

Nizami Kimdir?

İran edebiyatının en büyük şairlerinden ve hikaye anlatıcılarından biri olan Cemaleddin Ebu Muhammed İlyas bin Yusuf bin Zeki bin Müeyyed, daha çok bilinen adıyla Nizami, 12. yüzyılda yaşamıştır. Nizami, yalnızca kendine özgü bir şiir ve hikaye anlatım tarzı oluşturmakla kalmamış, aynı zamanda bu tarzın kendisinden sonraki şairler ve hikâye anlatıcıları üzerinde derin bir etki bırakmasını sağlamıştır.

Onun edebi mirası, yalnızca yaşadığı dönemde değil, sonraki yüzyıllarda da büyük bir ilham kaynağı olmuştur. Nizami, öyle büyük bir şairdir ki, bugün bile İran ve çevresindeki ülkelerde bir şairin adını söylemeleri istendiğinde, en çok anılan isimlerden biri olmaya devam etmektedir.

Edebi kişiliği ve bilimsel yetkinliği

Nizami’yi sadece bir şair veya hikaye anlatıcısı olarak görmek eksik bir değerlendirme olur. Zira o, edebiyat, astronomi, felsefe, beşeri bilimler, fıkıh, kelam ve Arap edebiyatı gibi pek çok alanda derin bilgiye sahipti. Bu bilimlerdeki yetkinliği, yazdığı şiirlerde açıkça hissedilmektedir. Eserlerindeki derin anlam, bilgi birikimi ve sanatsal incelik, onun entelektüel gücünü ve geniş perspektifini gözler önüne sermektedir.

Nizami’nin türbesi nerede?

Büyük şair Nizami, 1206 ile 1212 yılları arasında, 70 yaşına ulaştığında vefat etmiştir. Mezarı ise, bugün Azerbaycan sınırları içinde yer alan Gence şehrindedir. Tarih boyunca Gence’de yaşanan çeşitli siyasi ve kültürel değişimler nedeniyle, Nizami’nin türbesi de zaman içinde birçok değişikliğe uğramıştır. Ancak son restorasyon çalışmalarıyla birlikte, günümüzde Nizami’nin anıt mezarı, modern haliyle Gence şehrinde ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

Nizami’nin türbesi, ilginç bir tarihe sahiptir ve geçmişini bilmek oldukça ilgi çekicidir. İlk olarak 13. yüzyılda inşa edilen türbe, zaman içinde yıkılmış ve 1947 yılında yeniden yapılmıştır. Ancak bu, türbenin son hali olmamıştır; günümüzde görülen silindirik yapıya sahip anıt mezar, 1991 yılında inşa edilmiştir.

Nizami’nin türbesi, tarih boyunca birçok önemli olaya tanıklık etmiştir. Rusya ve İran arasındaki savaşın etkilerine de maruz kalan türbe, savaşın ardından 14 yıl sonra tamamen yıkılmıştır. Daha sonra, Karabağ bölgesinin hanı Mirza Adıgözel tarafından yeniden inşa edilmiştir. Günümüzdeki yapı, 20 metre yüksekliğinde bir kule olup, yemyeşil bir alan içerisinde ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

Türbeyi ziyaret edenler için en dikkat çekici bölümler arasında, Nizami’nin şiirlerini yansıtan heykeller ve semboller yer almaktadır. Gence şehrinde bulunan bu anıt mezarı görmek için en ideal zaman, gün batımından önceki saatlerdir; böylece çevredeki doğal güzelliklerden de keyif almak mümkündür. Ancak ziyaret süresinin genellikle 30 ila 60 dakika arasında değiştiğini göz önünde bulundurmakta fayda vardır.

Nizami Gencevi’nin hayatı

Nizami Gencevi, 535 yılında Gence’de doğdu ve küçük yaşta yetim kaldı. Gençlik yıllarında şehirden ayrılmadı ve Arapça, Farsça, Pehlevîce ve Azerice öğrendi. Şiirlerinde sıkça kendi hayatına dair ipuçları vererek, şairlerin onurlarını parayla değiştirmesine karşı olduğunu dile getirdi.

Özel hayatında büyük acılar yaşayan Nizami, üç kez evlendi ve tüm eşlerini hayattayken kaybetti. Eşlerinin ölümü, özellikle de ilk eşinin kaybı, şiirlerine derin duygusal izler bıraktı; “Hüsrev ü Şirin” adlı eseri, bu duyguların en belirgin yansımalarından biridir.

Nizami, genellikle Gence’de yaşadı ve çok az seyahat etti. Eserlerinden bazılarını dönemin hükümdarlarına ithaf etti, ancak bunu yalnızca bir nezaket göstergesi olarak yaptı. Hayatı boyunca şiir ve edebiyat alanında derin izler bırakarak, eserleriyle günümüze kadar uzanan büyük bir miras bıraktı.

Nizami Gencevi’nin eserleri

Nizami Gencevi, kendine özgü şiir tarzıyla edebiyat dünyasında büyük bir iz bırakan bir şairdir. Kelime seçimindeki ustalığı ve hayal gücüyle yarattığı detaylı tasvirler, onu benzersiz kılmıştır. Ancak, şiirlerinde bilimsel ve felsefi terimler ile Arapça tamlamalara sıkça yer vermesi, bazı eserlerini anlamayı zorlaştırmıştır. Buna rağmen, Nizami’nin sanatsal yetkinliği, onu klasik edebiyatın en önemli isimlerinden biri yapmıştır.

Nizami’nin en önemli eserleri şunlardır: Mahzenü’l-Esrar, Hüsrev ü Şirin, Leyli ve Mecnun, Yedi Güzel, İskendername ve Kaside ve Gazeller Divanı. İşte bu eserlerin kısa açıklamaları:

Mahzenü’l-Esrar (Sırlar Hazinesi)

Nizami’nin ilk mesnevisi olan Mahzenü’l-Esrar, 561-569 yılları arasında yazılmıştır. Eserde, insanın kendini tanıması, Tanrı bilgisi ve ahlaki erdemler gibi konular ele alınmaktadır. Bu eser, Azerbaycan Valisi Fahrüddin Behramşah’a ithaf edilmiştir.

Hüsrev ü Şirin

Nizami’nin en ünlü aşk hikayelerinden biridir. Sasani hükümdarı Hüsrev Perviz ile Ermeni prensesi Şirin’in aşkını anlatır. Aynı hikaye, daha önce Firdevsi’nin Şehname’sinde de yer almış ve “Şirin ile Ferhad” olarak anılmıştır.

Nizami, annesinin Kürt kökenli olması nedeniyle bu hikayeye aşina olmuş ve şiir formunda yeniden işlemiştir. Sultan Arslan’ın isteği üzerine yazılan bu eser, 6.150 beyitten oluşmakta ve yazımı 16 yıldan fazla sürmüştür.

Leyli ve Mecnun

Nizami’nin üçüncü mesnevisi olan Leyli ve Mecnun, iki genç aşığın trajik aşk hikayesini konu alır. Şirvan hükümdarının talebi üzerine yazılmış olup 4.700 beyitten oluşur ve sadece dört ayda tamamlanmıştır.

Eserde, Arap ve İran kültürleri arasındaki farklara da vurgu yapılmıştır. Leyli ve Mecnun, Batı dillerine de çevrilerek büyük bir üne kavuşmuştur.

Yedi Güzel (Haft Peyker)

Dördüncü mesnevisi olan Yedi Güzel, Bahramname veya Yedi Kubbe olarak da bilinir. Eserde, Sasani hükümdarı Behram Gur’un hayatı ve aşk hikayeleri anlatılır. Yedi Güzel, tarihi, romantik ve destansı unsurları bir araya getirerek, Nizami’nin edebi dehasını gözler önüne seren bir eserdir.

İskendername

Nizami’nin en uzun eserlerinden biri olan İskendername, 10.500 beyitten oluşmaktadır. Bu eser, Şerefname ve İkbalname olmak üzere iki bölümden oluşur ve Büyük İskender’in hayatını anlatır. Nizami, farklı kaynaklardan yararlanarak İskender’in efsanevi ve tarihi yönlerini birleştirmiştir.

Nizami’nin eserleri, sadece Fars edebiyatında değil, dünya edebiyatında da önemli bir yer tutar. Şairin zengin hayal gücü, derin duyguları ve benzersiz üslubu, onu edebiyat tarihinin en büyük isimlerinden biri yapmıştır.