Rüya FEREYDUNİ - İran İslam Devrimi zaferinin ardından bölgedeki direniş gruplarının yapısında büyük bir değişiklik oldu.
İslam Devrimi zaferinden önce Filistin’de ve bölgenin diğer yerlerinde faaliyet gösteren grupların çoğu “Arap Milliyetçiliği”ne dayanıp bunu faaliyetleri için bir destek olarak görüyordu. Aslında onlar bunun Arap milletleri ve orduları arasında bir nevi tür uyum, koordinasyon ve yakınlaşma sağlayacağına inanıyordu. Dolayısıyla bu konu tek başına direniş yolunda büyük bir mesele haline gelmişti. Çünkü böyle bir tutum “Siyonism-İslam” çatışmasının “Arap-İsrail” çatışması haline gelmesine neden oldu.
Öte yandan İslam Devrimi zaferinden önce ABD, İslami bir kimlik olarak işgal altındaki Kudüs’ü gözden düşürmeye odaklanmıştı.
Bütün bunlara rağmen Devrimin zaferinden sonra, bölgedeki direniş gruplarının durumu tamamen değişti. Bir “İslami direniş söylemi” oluşturuldu. Bundan sonra İran İslam Cumhuriyeti'nin büyük kurucusu İmam Humeyni (ra) mübarek Ramazan ayının son Cuma gününü, Filistin meselesinde ulusal-İslami bir olay olan "Kudüs Günü" olarak adlandırdı ve böylece Kudüs’ün sadece Arap dünyasına değil, tüm İslam dünyasına ait olduğu mesajını verdi.
Kudüs günün adlandırılması sıradan bir adlandırma değil, stratejik, amaçlı ve değerli bir eylemdi. Son 40 yıldaki gelişmelere bakıldığında tüm bu gelişmelerin gidişatının "İslami direniş söylemi" üzerine kurulu olduğu açıkça görülmektedir.
ABD ve Siyonist Rejim başta olmak üzere yabancı güçler, sırf bu söylemi yok etmek için terör örgütü IŞİD’i oluşturdu; ardından Suriye'de bir iç savaş başlattı. Sonunda da hedeflerine ulaşamadılar.
Genel olarak “Kudüs Günü”, İslam Devrimi zaferinden sonra oluşan bu "İslami direniş söylemi"nin kalbinden doğmuştur ve artık İsrail'e karşı mücadelede siyasi ve dini bir model haline gelmiştir.
Mehr Haber Ajansı muhabiri bu konuda Türk Gazeteci-Yazar Rıza Yaşar ile bir röportaj gerçekleştirdi.
İşte Rıza Yaşar'ın verdiği yanıtlar:
1.Sizce uluslararası kurumlar, Filistin’deki insan hakları konusunda ne kadar başarılı olabilmiştir? Eğer başarılı olmuşlarsa neden Siyonist Rejim’in insan hakları karşıtı tavırları sürüyor?
Özellikle Batı ve ABD merkezli olan, ana akım medya tarafından dünyaya insan hakları savunucusuymuş gibi lanse edilen uluslararası kurumların tamamı sınıfta kalmıştır. Zehirlenmiş bir hayvanın durumunu dünyaya duyurmak için kendilerini direklere zincirleyenler, fok balıklarının avcılığını protesto etmek için ellerindeki tüm imkanları kullananlar; Filistin’deki katliamlara ve işgallere gözlerini kapamış durumda!
Babasının kucağında köşeye sinen küçük Muhammed’in üzerine mermiler yağdıran ve oracıkta babasıyla birlikte katleden Siyonist Rejime dünya ağız dolusu tepki göstermemişken, biz hangi insan haklarından ve hangi insanlıktan bahsedeceğiz?
Filistin’de sabah uyandığınızda; size ait olan bir evi acaba bugün yıkarlar mı endişesi yaşıyorsanız, evladınız ya da akrabalarınız acaba bugün tutuklanır mı veya katledilir mi korkusuna alışkınsanız; Dünya kamuoyu ise bu durumu sadece izliyorsa, kendisine “uluslararası” etiketi yapıştıran kurumların tamamı siyonizmin ve emperyalizmin güdümündedir demektir!
2.İsrail karşıtı BM Güvenlik Konseyi kararlarının çoğu neden ABD tarafından veto ediliyor?
Buna şaşırmamak lazım! Bugün İsrail’in bölgedeki azılı savunucusu ABD’dir. Dikkat ederseniz ABD’deki seçimler öncesi her başkan adayı adeta Siyonist rejimle biat tazelemektedir. Siyonist lobinin desteğini alarak başkanlık koltuğuna oturacaklarını çok iyi bilmekteler.
Ayrıca bugün İsrail’in işgallerine ses çıkartacak olurlarsa yarın, kendi işgallerine sıra geleceğini çok iyi biliyorlar.
Şunu da unutmamak gerekiyor ki İngiliz aklının kurduğu ABD ve İsrail’in mevcudiyetleri de aynı düzlemdedir. Örneğin ikisi de işgalle var olmuştur: Biri Kızılderilileri katlederek devletini kurmuştur, diğeri Filistinlileri katlederek devletini kurmaya çalışmaktadır. İkisi de kanla beslenmektedir.
3.Size göre, Filistin haklarının ihlal edilmesinde en çok hangi hükümetler rol oynamaktadır?
Rol oynamayan ülkeleri saysam iki elin parmaklarını geçmez! Ama Filistin haklarının ihlallerinde en belirgin olarak Siyonist rejime destek veren ülkeler barizdir.
Amerika, İngiltere ve Fransa!…
Hatırlayın; birkaç yıl önce İsrail’in güvenliği için Suriye’ye direkt hava saldırısı düzenleyenler de bu ülkelerdi. Nerede İsrail’in başı sıkışsa hemen bu ülkeler devreye girmektedir.
Tabi bu ülkelerin güdümünde olan Avrupa ülkelerini ve Körfez ülkelerini unutmamak gerekiyor.
4. Ekonomik baskıları göz önüne alırsak İsrail iç durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İsrail’de ilginç bir durum yaşanıyor? Bir taraftan Netanyahu ve karısının yolsuzlukları tepki çekerken, diğer taraftan aynı kişiler seçimlerden zaferle ayrılabiliyor?
Görevini kötüye kullanan Netanyahu’nun İsrail siyasetinden silinmemesi, rejimde yaşayan insanların daha çok kan ve daha çok toprak istediğinin işaretidir.
Sömürmek ve tüketmek üzere var olan Siyonist rejimde ekonomi ciddi anlamda kötü olmasına karşın, hala öncelik daha çok genişlemek üzerine kuruluysa ve sandıktan da bu perspektifte sonuçlar çıkıyorsa bölgede daha sık savaş göreceğimiz aşikardır.
“Ortadoğu Barış Planı” ya da “Yüzyılın Anlaşması” adıyla malum anlaşmayı dünyaya lanse ederek, tepki çekmemeyi amaçlamışlardır. Bu anlaşmanın gerçek adı “Filistin’i Tasfiye Planı”dır. Ve Siyonist rejim de bu plana sadık kalarak, saldırgan tavrını devam ettirmektedir.
5. Size göre, bölgede daha çok İsrail’in çıkarına olan barış planına rağmen neden İsrail’in saldırgan tavrında hiçbir değişiklik gözükmüyor?
“Ortadoğu Barış Planı” ya da “Yüzyılın Anlaşması” adıyla malum anlaşmayı dünyaya lanse ederek, tepki çekmemeyi amaçlamışlardır. Bu anlaşmanın gerçek adı “Filistin’i Tasfiye Planı”dır. Ve Siyonist rejim de bu plana sadık kalarak, saldırgan tavrını devam ettirmektedir.
6.İran ve Türkiye’nin Filistin halkının haklarının korunması için birlikte hangi adımları atmaları gerekiyor?
Filistin davasında çözüm istiyorsak, Türkiye ve İran’ın aynı anda aynı adımları atması elzemdir. Bu sadece Filistin için değil bölgesel bütün gelişmelerde yapılmalıdır.
Emperyalizm ve Siyonizm, İslam’ın altını boşaltmak ve mezhep çatışması çıkartmak için tüm gücüyle saldırmaktadır. Eğer Türkiye ve İran; özelde Filistin, genelde bölge politikalarında ortak adım atmazsa, hedefte tüm Müslümanlar olduğu ortadadır
Emperyalizm ve Siyonizm, İslam’ın altını boşaltmak ve mezhep çatışması çıkartmak için tüm gücüyle saldırmaktadır. Eğer Türkiye ve İran; özelde Filistin, genelde bölge politikalarında ortak adım atmazsa, hedefte tüm Müslümanlar olduğu ortadadır
Emperyalizme karşı en net adım olarak Filistin konusunda kararlı duruş sergilenmelidir.
İlk etapta iki ülkenin sergileyeceği bu kararlı duruş aşağıdaki maddeler üzerinde gerçekleşebilir:
*Toprağına savunan direniş güçlerine siyasi desteğin yanı sıra askeri destek de verilmelidir.
*İsrail’le tüm diyaloglar kesilmelidir. Ülkesel bazda boykot çalışmaları başlatılmalıdır.
*İsrail’in zulümleri ve işgalleri tüm uluslararası platformlarda birlikte dillendirilmeli ve gerçek anlamda Filistin davasına destek veren ülkelerle bir konsensüs oluşturulmalıdır.
Bu üç madde üzerinden yapılacak bir işbirliği, orta ve uzun vadede geliştirilerek artırılmalıdır. Böyle olursa eminim ki artık Ortadoğu’da İsrail’den veya dış müdahalelerden konuşmuyor olacağız.