Filistinlilerin yurtlarına geri dönüş ve bağımsızlık gibi ulusal hedefleri, son yıllarda ABD'nin desteğiyle İsrail tarafından hazırlanan senaryolarla daha da zorlaştırılıyor.
Arap dünyasının İsrail ile yakınlaşması ve normalleşme süreci, ABD Başkanı Donald Trump ve Siyonist Rejim Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Yüzyılın Anlaşmasını, Beyaz Saray'daki toplantıda açıklaması, Filistinlilerin iç bölünmüşlüğü, uluslararası tarafların zayıf kalması ve ABD ile İsrail'in hukuk gözetmeyen yaklaşımları sonucu oluşan şartlar Filistin davasının son yıllarda karşı karşıya kaldığı en ağır durum olarak nitelendiriliyor.
İsrail'in 14 Mayıs 1948'de tarihi Filistin toprakları üzerinde kurulmasıyla zorunlu göçe ve katliamlara maruz kalan milyonlarca Filistinli, Nekbe'nin 72. yılında vatanlarına dönmenin hayalini kuruyor. Mehr Haber Ajansı bu konuda Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Kaya ile bir röportaj gerçekleştirdi.
İşte Mustafa Kaya'nın verdiği yanıtlar:
1- İsrail’in Filistin topraklarını işgal etmesi tam 72 sene oldu. Bu rejimin siyasi ve toplumsal kimliği nasıl bir durumda?
İsrail rejimi kan ve gözyaşı üzerine inşa ettiği işgalini sürdürebilmek için daha fazla baskı, daha fazla zulüm yaparak bu pozisyonunu devam ettirebileceğini düşünüyor. Ne hak, ne hukuk hiçbir şeyi tanımıyor. Rejimin siyasi kimliği kendisini ancak Siyonist ideoloji ile tarif edebiliyor. Unutulmamalıdır ki, kendi halkına bile zulmeden İsrail için Siyonizm için yegâne varoluş gerekçesidir. Bunun temelinde de “seçilmiş ırk” anlayışı vardır. Kendileri dışında kalan bütün insanların kendilerine hizmet etmek, kölelik yapmak üzere yaratıldığına dair sapkın bir anlayışla hareket ederler. Böyle bir anlayışın başarılı olması mümkün değildir.
2- Bildiğiniz gibi İsrail'in Filistin toprakları üzerinde kurulması ve Filistinlilerin zorunlu göçe ve katliamla maruz bırakmasının asıl sebebi kurduğu devleti meşrulaştırmaktır. Sizce İsrail bu amacına ne kadar yaklaşmıştır?
Özellikle Büyük Ortadoğu Projesi’nin arazi temizliği anlamına gelen Arap Baharı süreciyle hedeflerine hiç olmadık kadar yaklaştığı maalesef doğrudur. Ancak şeklen böyle bir durum söz konusu olsa da hangi etnik kimliğe, mezhebe, meşrebe sahip olursa olsunlar bölge halklarının, İsrail’in baskı ve zulmüne karşı ortak bilinçlerini muhafaza etmesi, İsrail’in bu hedeflerinin önündeki en büyük engeldir. İsrail bu amacına şeklen yakın olsa da bölge halklarının maşeri vicdanındaki bakışa göre düne nispetle amaçlarına ulaşması çok daha zor ve çok daha uzaktadır.
3- İsrail siyasi krizler ve partiler arasında bir gerginlikle karşı karşıya. Bu durum neyin göstergesi?
İsrail’in genel karakteristiği istismar, baskı, manipülasyon ve provokasyon üzerine kurulduğu için bunun muhakkak iç yansımaları da oluyor. Bugün İsrail’in hem içerde hem de dışarıda yaptığı yanlışları çok sert bir şekilde eleştiren dünyanın her yerinde Yahudiler de vardır. Bu durum İsrail’in yayılmacı politikasının Yahudiler arasında da gereken desteği bulamayacağını gösteriyor.
4- İsrail'in kuruluşunda İngiltere'nin tarihi rolünü ve ABD’nin İsrail’e askeri ve maddi yardımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD şimdiye dek ne kadar askeri ve para desteğinde bulunmuş?
1917 Balfour Deklarasyonu İsrail’in gayri resmi ilanıdır. Aslında İkinci Dünya Savaşı sonrası Amerika, İngiltere ve SSCB liderlerinin bir araya gelerek yeni uluslar arası sistemi kurguladıkları 1945 Yalta Toplantısı’na da bakmak gerekir. Buradan İsrail ile Rusya ilişkilerine de odaklanmak da doğru olur.
Amerika’da bulunun İsrail lobisi ellerinde bulundurdukları finansal gücü sopa olarak kullanıp, siyasi karar alma süreçlerine her türlü müdahalede bulunabiliyorlar. Amerika’da iş başına gelen başkanlar da bu güce karşı gerek işbaşına gelmeden önce gerekse de geldikten sonra kayıtsız kalamıyor, İsrail’in taleplerine isteseler de istemeseler de evet demek durumunda kalıyorlar. Ne kadar para ve askeri yardımda bulunduklarına gelince, açıklanan resmi istatistiklerin çok üzerinde olduğu çok açıktır.
5- İsrail, Filistin direniş gruplarının faaliyetini önlemek amacıyla demir kubbe sistemi almıştı. Neden bu çabalara rağmen direniş guruplarının operasyonlarına karşı çıkamıyor?
Dünyada kusursuz hiçbir savunma sistemi yoktur. Her şeye rağmen, bütün baskılara karşı insanların bir yerde yaşıyor olması başlı başına bir güçtür. Filistin halkının işgale karşı duruşu bu açıdan önemlidir. Kendi topraklarında bunca zulme maruz kalmaları, işgale karşı hak ve hukuk mücadelelerinde onları güçlü kılmaktadır. Gerekçe kanaatimizce budur.
6- Arap dünyasının İsrail ile yakınlaşması ve normalleşme sürecine bakıldığında bu sürecin daha da hızlanmış bir durumda olduğu anlaşılıyor. Böyle bir yaklaşımın sonuçları ne olabilir?
Buna kimi Arap dünyası liderleri olarak baksak daha iyi olur. İsrail ile olan ilişkilere Arap halklarının büyük çoğunluğu onay vermemektedir. Liderlerin bu yanlış tutumlarının uzun süre devam ettirilmesi mümkün değildir. İsrail’in hem bölgeyi, hem de dünyayı tehdit eden bu adımları en başta Araplar için büyük tehdittir. İslam ülkelerinin birlikte hareket etme alanlarını çoğaltmaları, İsrail’in yayılmacılığının önüne geçilmesi ve İslam coğrafyasının sorunlarının çözümüne önemli katkılar sağlayacaktır.
7- ABD’nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıması ve Yüzyılın Anlaşması adı verilen projenin açıklanması İsrail’in meşrulaştırılmasına yardımcı olabildi mi?
Yüzyılın Anlaşması aslında yüzyılın zorbalığıdır. Yüzyılın Anlaşması, Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak ilan edilmesi ve İsrail’in elçiliğin Kudüs’e taşınması Trump’ın yeniden seçilebilmek için İsrail lobisinin desteğini alma girişimlerinden başka bir şey değildir. Ben yaptım oldu mantığıdır ama hiçbir şekilde meşruiyete bir katkısı olmaz. Hepsi gerçeklikten uzak sanal, propaganda amaçlı girişimlerdir.
yorumunuz