İranlı siyaset bilimci ve eski büyükelçi Dr. Mehdi Senai’nin kaleme aldığı "Putin Döneminde Yeni Muhafazakârlık: Kökler ve Düşünceler" adlı kitap, Farsça dilinde yazılmış ve İran'da tamamen yeni bir çalışmadır. Bu eser, Putin’in liderliğinde Rusya’da güçlenen yeni-muhafazakâr düşünce yapısının tarihsel temelleri ve günümüzdeki yansımaları inceleniyor.
Yazar kitabın içeriği hakkında yaptığı bir açıklamada şu ifadeleri kullanmıştır:
“Bu kitap, Rusya ve bu ülke ile ilgili siyasi ve toplumsal gelişmelerin bilinmeyen ya da daha az bilinen bir anlatısını sunmaktadır. Burada Rusya, sadece bir coğrafya olarak değil, bir tarih olarak ele alınmakta ve Rus halkı, bir etnik grup olarak değil, bir kimlik olarak görülmektedir. Bu çerçevede, son birkaç yüzyıldaki Rusya’daki politik değişim ve dönüşümler, yalnızca bir iktidar mücadelesi süreci olarak değil, düşüncelerin, köklerin ve gelenek ile modernite arasındaki çatışmaların kesişim noktası olarak incelenmektedir. Diğer bir deyişle, bu araştırma, Rusya’daki toplumsal dönüşümlerin alt katmanlarını incelemekte ve bu tarihsel süreçlerin birbirine bağlı bir düşünsel zincirle birbirine bağlandığını gözler önüne sermektedir.
Ruslar ve Rusya’yı anlamak hiç de kolay bir iş değildir; bu nedenle sadece yabancı araştırmacılar değil, bazı Rus sosyologları da Rusların kültürel ve toplumsal imgelerinde birçok paradoksa dikkat çekmektedir. 19. Yüzyılda yaşayan filozof ve şair "Tyuhtchev" bu konuda ünlü bir söz söylemiştir: "Rusya, akılla anlaşılamaz ve genel ölçütlerle ölçülemez."
Rusya'daki karmaşık ve iç içe geçmiş meselelerin bir başka sembolü ise, göründüğü gibi tek bir şeymiş gibi olan ancak açıldıkça içine başka figürler barındıran ünlü Rus matruşkalardır (geleneksel Rus bebekleri). Bu şekilde, Rusya'nın tarihi, coğrafyası ve tüm bu değişimler her zaman gizemli bir hâl almıştır.
Kitapta, Rusya'nın tarihi, genelde değil, kimlik oluşturan dönemler açısından incelenmektedir. Rus devleti, Bizans kökenlerinden fazla bir süre geçmeden, yaklaşık üç yüz yıl boyunca Moğolların egemenliğinde ve Asya tarzı yönetimlerle şekillenmiştir. Bunun ardından ise, Rus İmparatorluğu’nun bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkışı ve Moskova merkezli olarak güçlenmesiyle karşılaşıyoruz. 16. yüzyılda bir imparatorluk olarak yükselen Rusya, 17. yüzyılda belirsizlik dönemi geçirirken, 18. yüzyıl boyunca Avrupa’dan yapılan reformlarla ve alıntılarla gelişti. Bu yüzyılın ilk yarısında, Büyük Peter, derin sanayi, bilim ve dini reformlarla Rusya'yı dönüştürürken, ikinci yarısında, aydınlanma felsefesi, hukuk reformları ve sosyal gelişmeleri de teşvik etti.
19. yüzyılın başında ise, Rusya, Napolyon’a karşı kazandığı zaferle birlikte geleneksel düşünce ve muhafazakârlık düşüncelerine yöneldi. İlginç bir şekilde, Peter'ın kurduğu bilimsel ve üniversite kurumları, Batı'dan yardım alarak Avrupa’yı örnek alarak kurulduysa da, Peter'dan sonra, bu kurumlar Rus muhafazakârlığının temellerini atmak ve felsefi tartışmalarla dolup taşmak için bir zemin oldu. Büyük Peter zamanında, Saint Petersburg'un yeni başkent olarak kurulduğu Rusya, bir Avrupa ülkesi haline gelmişti ve o dönemde bilim, kültür ve sanayi, Batı'dan alıntılarla gelişmişti. Ancak bu modernleşme sürecinin tümüne rağmen, 18. yüzyıl boyunca ve 19. yüzyılın ilk yarısında, Rusya'nın ulusal kimliğini pekiştirme ve muhafazakâr düşünceyi geliştirme süreci yaşandı.
19. yüzyılın sonlarına gelindiğinde, Rusya özgüvenle ve özel bir misyon duygusuyla kendisini Avrupa'yı ve dünyayı kurtarmaya hazır hissediyordu. Rusya'nın I. Dünya Savaşı'na beklenmedik bir şekilde girmesi ve iç karışıklıklar, sol kanadın üstün gelmesine ve bu misyonun sosyalizm içinde şekillenmesine yol açtı. Karl Marx, bunun Rusya'nın feodalizmden sanayileşmeye geçememesi nedeniyle imkansız olduğunu söylese de, Rus halkı bunu Avrupa'nın sosyalizm ve Marksizm ateşiyle sarmalanmış halkları kurtarma planı olarak gördü. Bu şekilde, Rusya’daki muhafazakârlık ve geleneksel düşünce, yeni bir yüzle ortaya çıktı ve liberalizm ile Batıcılık bir yüzyıl boyunca yalnızca marjinalleşmekle kalmadı, aynı zamanda şiddetle bastırıldı.
Ancak Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, 1980'lerin sonu ve 1990'ların başında, liberalizm Rusya’da tekrar önem kazandı. Vladimir Putin’in iktidara gelmesiyle birlikte, Sovyetler Birliği'nin çöküşünden bir on yıl sonra, Rusya'da muhafazakârlığın yeniden yükselmesi, bu geleneksel düşüncelerin derin köklerini gösterdi.
Sonuç olarak, son birkaç yüzyılın Rusya tarihini, bir yandan Avrupa ve Batı ile olan rekabet ve işbirliği, diğer yandan Rusya’daki muhafazakâr düşünce tarihinin bir dönemi olarak görmek mümkündür.
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, iktidarının ilk on yılını pragmatizme dayalı olarak, ulusal kimliği pekiştirmek, içsel uyumu sağlamak ve Rusya'nın dünyadaki rolünü yeniden canlandırmak için geçirdi. Ancak, Batı ve NATO ile ciddi zorlukların ortaya çıkmasıyla birlikte, Rusya'nın dış politika davranışlarında jeopolitik kurallar hakim olmaya başladı ve bununla birlikte, muhafazakâr düşüncenin etkisi, Putin'in konuşmalarında ve tutumlarında artmaya başladı. Ayrıca, Rusya'nın Ukrayna ile yaşadığı çatışma başta olmak üzere, Putin'in yönetim dönemi ve bu döneme ait gelişmelerde, tarihsel bir perspektifle düşünsel unsurların yansıtılmasına çalıştım.
Bu kitap, Farsça dilinde yazılmış ve İran'da tamamen yeni bir eserdir. Geleneksel olarak olaylara odaklanmak yerine, bu eser olayların köklerine ve felsefi, siyasi düşüncelerine dayanmaktadır. Diğer bir deyişle, burada Rusya'nın siyasi felsefesiyle ilgili tamamlayıcı ve kapsamlı bir dönem özeti sunulmaktadır. Ayrıca, kitabın tasarımı ve konuları, tamamen yazarın zihninden çıkmış yeni bir yaklaşımdır; Rusya'daki muhafazakâr düşüncenin tarihsel unsurlarının ele alındığı özel bir inceleme, muhafazakâr düşüncenin başlıca figürlerinin tanıtımı, Putin ve ekibinin Rusya'daki yeni muhafazakârlık anlayışı ve nihayetinde Rusya'da muhafazakârlığı savunan düşünürler ve düşünce kuruluşları sunulmaktadır. Son olarak, son yıllarda liberal düşünürlerin ve onların görüşlerinin, Sovyet dönemi kadar olmasa da, Rusya'da nasıl marjinalleştiğine de değinilmektedir” ifadelerinde bulunmuştur.
‘Putin Döneminde Yeni Muhafazakârlık’ adlı kitap, aynı zamanda Rusya'daki siyaset felsefesi ve devlet yönetimiyle ilgili kavramlar, tarihsel dönemler, unsurlar, boyutlar ve figürlerle ilgili kısa bir ansiklopedidir.”