31 May 2025 08:31

Kitap Kokusu 5:

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı

Simin Danışver, kısa öyküleri profesyonel olarak yazan ilk İranlı kadın yazar ve çevirmenlerden biridir ve ilk İranlı kadın yazar olarak anılır. Simin Danışver'in kitapları yazarlara, çevirmenlere ve okuyuculara ilham veriyor.

Simin Daneshvar en iyi yazar ve çevirmenlerden biri olup, profesyonel olarak hikâye yazarlığı yapan ilk İranlı kadındır. Genellikle İran'ın ilk kadın yazarı olarak tanınır. Simin Daneshvar’ın kitapları yazarlar, çevirmenler ve okurlar için ilham kaynağı olmuştur.

Hayatı ve Eğitimi

O, 29 Nisan 1921'de Şiraz'da doğdu. Babası Dr. Mohammad Ali Danışver ve annesi Ghamar-ol-Saltaneh Hekmat’tı. Annesi güzel sanatlar okulunun yöneticisiydi, yetenekli bir ressamdı ve Ali Asghar Hekmat’ın kuzeniydi. İlkokulu İngilizce eğitim veren MehrAyin okulunda okudu. Hafız ve Sadi’nin şiirleriyle, Nasır-ı Hüsrev ve Beyhaki'nin eserleriyle büyüdü. Babasının kütüphanesinde saatlerce İranlı ve yabancı yazarların kitaplarını Farsça ve İngilizce olarak okudu.

Lisede okurken yazdığı ilk makalesi olan "Kış, hayatımızdan pek de farklı değil" adlı yazısı yerel bir dergide yayımlandı. Liseden birincilikle mezun oldu ve kardeşleri Homa ve Manouchehr ile birlikte Tahran’a taşındı. Kardeşleri tıp ve arkeoloji eğitimi aldı, Simin ise bir süre Amerikalılara ait yatılı bir okulda kalıp İngilizcesini geliştirdi. Daha sonra Tahran Üniversitesi'nde Fars Dili ve Edebiyatı bölümünde okumaya başladı.

İlk Çalışma Yılları

Babası öldükten sonra annesiyle birlikte İranşehr Caddesi’nde yaşamaya başladı. Maddi sıkıntısı olmamasına rağmen çalışmaya başladı. Tahran Radyosu’nun Dış Yayınlar Dairesi Başkan Yardımcılığı görevini üstlendi ve Ali Akbar Kesmai ile Ahmed Şamlu’yla birlikte çalıştı. İki yıl sonra radyodan ayrılarak İran gazetesinde çalışmaya başladı. "İsimsiz Şirazlı" takma adıyla çok sayıda yazı ve çeviri yayımladı. Ünlü edebiyatçı Morteza Keyvan, onu hikâyelerini yayımlamaya teşvik etti. "Sönmüş Ateş" adlı ilk hikâye kitabı yayımlandı ancak edebiyat çevreleri tarafından pek olumlu karşılanmadı.

Celal Al-e Ahmad ile Evliliği

Simin, kız kardeşi Victoria ile birlikte İsfahan’a gitmişti. Tahran’a dönerken otobüste yanında Celal Al-e Ahmad oturuyordu. Celal, bir zamanların medrese öğrencisi ve sonrasında yazar ve aydındı. Yol boyunca sohbet ettiler ve ortak ilgi alanları olduğunu fark ettiler. İki yıl sonra evlendiler. Evlilikleri 20 yıl sürdü. Yazdıkları ve çevirdikleri her şeyi birbirlerine gösterirlerdi ancak birbirlerinden etkilenmediklerini söylüyorlardı.

Akademik Başarıları

1949 yılında "Fars Edebiyatında Estetik" adlı teziyle doktorasını tamamladı. Tez danışmanı Fatemeh Sayyah hayatını kaybedince çalışmasını Badi-oz-Zaman Forouzanfar gözetiminde tamamladı.

Üç yıl sonra Fulbright bursuyla Stanford Üniversitesi’nde estetik eğitimi aldı. Burada iki İngilizce hikâye yazdı ve Çehov’un "Vişne Bahçesi", Schnitzler’in "Beatrice" adlı eserlerini ve Dale Carnegie’nin "Başarılı Yaşamanın Sırrı" adlı kitabını Farsçaya çevirdi.

İran'a Dönüşü

Üç yıl sonra İran’a döndü, sanat okulunda öğretmenlik yaptı. Dört yıl sonra "Savushun" adlı romanını yayımladı. Bu eser, İran edebiyatının en önemli ve en çok satan romanlarından biri oldu. 

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı

1- Savushun

Simin Danışver, II. Dünya Savaşı’nın ortasında, Tahran Üniversitesi’nde öğrenci olduğu sırada İran Radyosu’nda Dış Propaganda Dairesi başkan yardımcısı olarak çalıştı ve ülkede görev yapan savaş muhabirleriyle tanıştı. Ertesi yıl Şiraz’a gitti. Şehir İngiliz askerlerinin işgali altındaydı ve Hintli, İrlandalı ve İskoç askerler her yerde dolaşıyordu. Simin, tanınmış bir doktor olan babası sayesinde ileri gelenlerin davetlerine katılıyor ve İngiliz subaylarla sohbet ediyordu. Ayrıca aşiretlerin sahnelediği “Suveyşun” adlı geleneksel yas oyununu da izlemişti. Görünüşe göre bu romanın ilk fikri o dönemde yazarın zihninde şekillenmeye başladı.

Bu roman, Simin Danışver’in en önemli eserlerinden biridir ve Dr. Hüseyin Payende’ye göre "Kör Baykuş"tan sonra en çok satan İran romanıdır. Roman genel olarak siyasi ve toplumsal bir yapıya sahip olsa da, derin katmanlarında 1941 Eylülü’nden sonra, Rıza Şah’ın sürgünü ve Muhammed Rıza Pehlevi’nin tahta çıkmasıyla birlikte orta sınıf bir kadının yaşamını da gözler önüne serer.
 

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı


Zari ve Yusuf, Şiraz’da yaşayan evli bir çifttir. Yusuf, işçilerin sömürülmesinden nefret eden adil bir toprak sahibidir ve köylülerin hayatını mahvetme pahasına ticaret yapmaz. Topraklarında yetişen tahılları, İran’ın güneyini işgal eden İngilizlere satmayı reddeder. Ülkenin büyük küresel güçlere bağımlılığına katlanamaz. Bu duruşu nedeniyle yok edilir. Zari, eşinin düşünce ve eylemlerine karşı çıkar ve onu daha ılımlı olmaya teşvik etmeye çalışır. Yusuf’un kardeşi Han Kaka da onu ikna etmeye çalışır ve ürünlerini İngilizlere satmasını ister. Ancak Yusuf, arpa ve buğdayları kıtlık çeken halka vermek niyetindedir. Yusuf’un inadı ve direnişi Zari’yi endişelendirir. Sonunda Yusuf, kimliği belirsiz bir kişinin silahıyla vurularak öldürülür ve cesedi eve getirilir. Zari yas tutar. Rüyasında eşini Siyavuş kılığında görür. Zari’nin üzüntüsü o kadar derindir ki akrabalar, komşular ve tanıdıklar onun delirdiğini düşünür. Halk, cenaze törenini siyasi bir gösteriye dönüştürür, ancak güvenlik güçleri karşı koyar. Tören şiddete dönüşür. Cenaze, yıkanmadan ve cenaze namazı kılınmadan gece vakti mezarlığa defnedilir.

2- Serseri Ada

Bu roman 1972 yılında yazılmış ve edebiyat, kültür ve siyaset dünyasının önemli isimlerinden bazıları, örneğin Celal Âl-i Ahmed, Gulamhüseyin Sâidî, Halil Melki ve Dr. Şeriati gibi karakterler romanda yer almakta; diğer roman kahramanları gibi onlar da bir tür başıboşluk içindedir. Dindarlar, Şeriati hayranları, seküler aydınlar ve yoksul kesimin bir bölümü sahneye çıkar ve yavaş yavaş silahlı mücadeleye sürüklenirler.

Nuryan Hanım, yıllar önce 1950’lerin siyasi mücadelesinde oğlunu kaybetmiş bir kadındır; torunları Hesti ve Şahin’i büyük bir özenle, adeta pamuklara sararak büyütmüştür. Öğretmenlik yapmış olan Nuryan Hanım, hâlâ kaybettiği oğlu ve Dr. Musaddık için gözyaşı döker.

Hesti’nin annesi ve Nuryan Hanım’ın kızı İşret, zengin bir adamla evlenmiş, hükümetle ve Amerikalılarla (Yankilerle) bağlantılı bir hayat sürmektedir. Geceleri sabaha kadar içki âlemleri yapan arsız erkeklerle birlikte olur. İşret, İran toplumunun tüketim odaklı ve sonradan görme sınıfının iyi bir örneğidir. İlk kocası Musaddık’a hayran biriyken, onun ölümünden hemen sonra Ahmed Gencur ile evlenmiştir.

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı

Murad, Hesti’nin Selim’le tanışmadan önceki tek okul arkadaşı ve dostudur. Politikayla fazlasıyla meşguldür ve silahlı mücadeleyi başarıya giden tek yol olarak görmektedir. Aniden ortaya çıkan Selim ise eğitimli, Celal Âl-i Ahmed hayranı, din adamlarıyla aydınlar arasında bir köprü vazifesi gören bir adamdır. Babası Musaddık’ı destekledikten sonra siyasetten hayal kırıklığına uğrayıp sefahate ve saray çevresine yönelmiştir.

Hesti kendi zamanının çocuğudur. Resim eğitimi almıştır ve Hamid Enayet, Simin Danişver, Halil Melki ve Celal Âl-i Ahmed gibi isimlerden hayat dersi almıştır. Bir gün Simin’e “İçim daralıyor” der. Simin ise şöyle cevap verir: “Kimin içi daralmıyor ki?”

Bu roman, Simin Danışver’in kitaplarından biridir ve yönünü kaybetmişlik, kafa karışıklığı, şüphe, umutsuzluk ve çaresizliğe rağmen daha iyi günlerin umuduyla yoluna devam etmek zorunda olan İranlı nesillerin hikâyesini anlatır.

3- Serseri Deveci  

Bu roman, Simin Danışver’in üçlemesinin ikinci cildidir ve üçüncü cildi henüz yayımlanmamıştır. Bu ciltte de Nuryan ailesi hikâyenin merkezindedir. Hesti, Selim ve Murad romanın karakterlerindendir.

Hesti, Kültür ve Sanat Bakanlığı’nda çalışan yetenekli bir ressamdır. Marksist olan Murad ile ilişkisi nedeniyle tutuklanıp hapse atılmıştır. Sorgucuların elinden kurtulmak ve hapisten çıkmak için öyle tuhaf şeyler söylemiştir ki, Hesti’ye âşık olan Selim bunlara inanmakta zorlanır. Hesti’nin ona ihanet ettiğini düşünür. Onu hapisten kaçırmaya çalışır ama başarılı olamaz. Bunun üzerine derin dindar ve geleneksel bir kız olan Niku’yla evlenir ama hâlâ Hesti’ye aşıktır. Talihsizlikler peşini bırakmaz. Annesini kaybeder, inançları sarsılır ve kafa karışıklığı yaşar.

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı

SAVAK’ın her işine bakan Amerikalı Crossley, Murad ile Hesti’yi bir adada kaderine terk eder, ta ki istihbarat teşkilatıyla iş birliğini kabul etsinler. İkisi, Gencur’un tuttuğu ve “Serseri Deveci” olarak bilinen biri tarafından kurtarılır ve başkente giderler. Burada eski Karaçi valisi İngiliz Sir Edward’ın evine yerleşirler. Orada Crossley’nin, onların öldüğünü düşündüğünü öğrenirler ve bu nedenle rahat bir hayat yaşamaya başlarlar. Devrimin zaferi onlara yardım eder; ilgi üzerlerinden dağılır ve normal yaşama dönerler.

Murad politikayı tamamen bırakır ve hayatın tadını çıkarmaya karar verir. Hesti eve döndüğünde büyükannesinin Alzheimer olduğunu ve kendisini tanımadığını görür. Gencur’un mali durumu bozulur ve Britanya’ya gitmeye karar verir. Murad ve Hesti evlenir, Turan’ın evinde birlikte yaşamaya başlar ve bir çocuk sahibi olurlar.

4- İnle Vatan 

Bu roman, Simin Danışver’in kitaplarından biri değil, Güney Afrikalı yazar Alan Paton’a aittir. Paton bu eserinde Güney Afrika’da apartheid (ırk ayrımcılığı) döneminde yaşanan toplumsal, ırksal ve ahlaki sorunlara değinmiş ve ülkenin zor koşullarını yansıtan en önemli edebi eserlerden birini ortaya koymuştur.

Hikâye, Natal adlı küçük bir köyden Johannesburg’a kaybolan oğlu Absalom’u bulmak için giden bir papaz, Stephen Kumalo’nun etrafında şekillenir. Dindar ve dürüst bir Hristiyan olan Kumalo, bu yolculuk sırasında büyük şehirdeki sert gerçeklerle ve yaygın sosyal, kültürel ve ekonomik eşitsizliklerle karşılaşır. Hikâyenin ilerleyen kısmında oğlunun öldürdüğü gencin babasıyla da tanışır.

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı

Yazar, bu eserinde ırkçılık sorununa ve onun toplum üzerindeki yıkıcı etkilerine odaklanmıştır. Paton, apartheid sisteminin ve ırk ayrımcılığının aileleri ve toplumu nasıl parçaladığını gözler önüne serer. Eserde, toplumun kurtuluşu için tek yolun empati, insanlık ve tüm etnik gruplar ve ırklar arasında barış ve uzlaşma çabası olduğu vurgulanır.

5- Utanç Lekesi

İki yüz yıl önce, ABD'nin  kuruluşunun başlarında, güneşli bir sabah Massachusetts eyaletinin Boston şehrinde yalnızca bir hapishane, bir kilise ve bir meydanı bulunuyordu. Hapishanenin kapısı açıldı ve kucağında bir bebekle güzel bir kadın dışarı çıktı. Boynunda kırmızı renkli bir “A” harfi asılıydı; bu onun zina yaptığını gösteriyordu.

Simin Danışver'in okunması gereken en iyi 5 kitabı

Kadının kucağındaki bebeğin babası belli değildi. Bu sırada şehre tuhaf görünen yaşlı bir adam geldi. Genç kadın onu görünce dehşete düştü, gözüne uyku girmedi ve bebeğin babası hakkında hiçbir şey söylemedi. Çocuğun babası olan Arthur Dimmesdale, vicdan azabı, endişe ve suçluluk duygusuyla mahvolmuş durumdaydı. Şehirdeki bazı insanlar onu tanımış ve baskı altına almıştı. Ancak gayrimeşru baba boş durmadı ve zamanı geldiğinde intikamını aldı.

Kadın acısını açıkça gösteriyordu, ancak adam suçluluk duygusunu içinde saklıyordu. Hiç kimse böyle bir günahın neden işlendiğini anlayamıyordu. Günahkârlar, acı ve ıstırap çekerek arınıyorlardı.

News ID 1927303

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha