Bugün hicri kameri takvimle 30 Safer 1445, Ehl-i beytin 8'inci imamı, Hz. İmam Rıza'nın (a.s) şehadet yıldönümüdür.
Masum İmamların sekizincisi olan İmam Rıza (a.s), Hicri 148’de Zilkade ayının 11. günü Medine’de doğdu. Aziz babası, İmam Musa b. Cafer (a.s)’dır; abide ve takvalı annesi ise Tüktem, Necme, Tahire ve Selame isimleriyle meşhurdur.
İmam Rıza'nın (a.s) mübarek ismi “Ali”, künyesi ise Ebu’l Hasan’dır; Rıza, Sabır, Fazıl, Vefiy, Reziy, Veliy, Zekiy de O’nun lakaplarındandır.
Çocukluk dönemi
İmam Rıza çoculuk dönemini babasının terbiyesi altında geçirdi ve 45 yıl Harun Reşid zalim hükümeti altında yaşadı 35 yaşında iken babası İmam Kazım (a.s) şehid oldu ve 10 yıl İmamet dönemi Harun zamanında geçti.Harun'un helaketinden sonra oğulları Emin ile Memun arasında saltanat mücadelesi başladı. Bu mücadeleyi Memun kazandı ve hilafet tahtına oturdu. Alevi şiaların peşpeşe kıyamları Memun'u İmam Rıza'yı veliaht etme fikrine düşürdü.
İmamet dönemi
İmam Rıza (a.s), Müslümanlara hakim olan siyasi ortamı göz önünde bulundurarak işin evvelinde yani Harun zamanında kendi imametini alenen açıklamadı; fakat Şia ve dostlarıyla ilişkileri vardı. Ama bir kaç yıl geçtikten sonra Harun Raşid’in hükümeti, çeşitli grupların ayaklanmasıyla zayıf bir duruma düştü. İmam Rıza (a.s) bu fırsattan yararlanarak kendi imametini Medine şehrinde aleni etti; itikadî ve içtimaî meselelerde halkın sorunlarını gidermeye başladı. İmam'ın (a.s) kendisi şöyle buyuruyor: “Ben Medine’de idim, bir katıra binip o şehrin sokaklarında dolaşıyordum; o şehrin halkı ve diğer kimseler, ihtiyaçlarını benden istiyorlardı, ben de onların ihtiyaçlarını gidermeğe çalışıyordum. ve mektuplarım şehirlerde geçerliydi.”
Diğer bir sözünde de şöyle buyuruyor:
“Ben ceddim Resulullah'ın (s.a.v) hareminde oturuyordum, bir gurup alim de orada dini meseleler hakkında konuşuyorlardı, onlardan biri bir meselede aciz kalınca hepsi bana yöneliyor, sorularını benden soruyorlardı, ben de cevaplarını veriyordum.”
Me'mun hilafet tahtına oturunca kendinden önceki halifelerin sorunları ile karşılaştı. O da Ehlibeyt taraftarı olan şia guruplardı. Bu zamana kadar Abbasi oğulları halifelerinin siyaseti, Şii seyyitlere karşı baskı ve kanlı bir siyaset izlemekti. Gittikçe de bu baskı fazlalaşıyordu. Bazen Şiiler kıyam edip kanlı savaşlar meydana getiriyorlardı ve bunlar hilafet kuruluşunu zor duruma düşürüyordu. Ehl-i Beyt'ten olan Şia İmamları ve rehberleri kıyam edenlerle işbirliği kurup onlara katılmadılarsa da toplumun çoğunluğunu oluşturan Şii halk, İmamlar'a, itaati farz bilip, onları Peygamber'in gerçek halifeleri olarak tanıyorlardı. Kisra ve Kayser saraylarını andıran ve bir takım fasit kişiler tarafından yönetilen hilafet idaresini de İslama ve kendi imamlarına yakışır bilmiyorlardı. Bu ortamın devam etmesi hilafet için büyük tehlike sayılıyor ve onu şiddetle tehdit ediyordu.
Me'mun, önceki halifelerin yetmiş yıllık sorunları çözemediği eski siyasetlerini bırakıp yeni bir siyasetle bu kıyamları yatıştırmayı düşündü. Yeni siyaset, sekizinci İmam'a veliahtlığı vererek tüm zorluklarını halletmeye çalışmasıydı. Çünkü Şii seyyitler de hilafette yer alınca artık kıyam etmezlerdi. Diğer taraftan Şia kendi imamını da, kirli ve pis bildikleri kişiler tarafından yönetilen hilafet idaresine bulaşmış görseler, onlar hakkında sahip oldukları manevi inançlarını yitirir ve mezhebi kuruluşları parçalanır ve böylelikle hilafet tehlikeden kurtulmuş olurdu.
Bu maksatlara ulaşıldıktan sonra da, İmam'ı yok etmekte hiçbir sakınca olmazdı. Me'mun bu maksatlarını gerçekleştirebilmek için İmam'ı Medine'den Merv'e getirtti. İmam'ı huzuruna çağırıp ilk olarak hilafeti, daha sonra veliahtlığını İmam'a önerdi. Hazret mazeret getirerek kabul etmedi. Fakat İmam'ı çeşitli yollarla tehdit ederek zorla kabul ettirdiler. İmam (a.s) memleket işlerine, atama ve azletme olaylarına karışmamak şartıyla veliahtlığı kabul etti.
Şehadet
Bu vakıa Hicretin 200. yılında meydana geldi. Fakat çok geçmeden Memun, Şia'nın hızla ilerlemesinden, İmam'a karşı sevgilerin çoğalmasından, milletin hatta kendi ordusundan ve devlet adamlarından bile İmam'a yönelmelerinden bu siyasetin de yanlış olduğunu anladı ve çare aramaya koyuldu. Çareyi İmam'ı zehirleyerek şehit etmekte buldu.
İmam (a.s), şehit olduktan sonra İran'ın şimdi Meşhed denilen Tus şehrinde defnedildi.
Kaynak: Zeynebiye.com
yorumunuz