11 Eyl 2024 16:00

İran sinemasının uluslararası yükselişi: Rıza Oylum anlatıyor

İran sinemasının uluslararası yükselişi: Rıza Oylum anlatıyor

Mehr Haber Ajansı'na konuşan sinema yazarı ve Üsküdar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Rıza Oylum, İran sinemasının Türkiye ve uluslararası alandaki yerini ve sinemanın günümüzdeki gidişatını anlattı.

İran Sineması, sadece kendi ülkesinde değil, dünya genelinde de dikkat çeken ve geniş bir izleyici kitlesi bulan bir sinema anlayışına sahiptir. Sosyolojik yapısı, derin anlatı biçimi ve toplumsal meseleleri ele alış tarzıyla hem sanatsal hem de içerik olarak önemli bir konumdadır. Bu sinema kültürünü anlamak ve derinlemesine değerlendirmek için İran sineması üzerine birçok kitap ve makale kaleme almış, sinema yazarı ve Üsküdar Üniversitesi Öğretim Görevlisi Rıza Oylum ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, İran sinemasının Türkiye ve uluslararası alandaki yerini, dünya sinemasının temel sorunlarını ve günümüzde sinemanın gidişatını konuştuk. Rıza Oylum'un analizleri ve özgün bakış açısıyla sinema dünyasının mevcut durumunu ele aldığımız bu röportaj, sinemaseverler için oldukça ilgi çekici detaylar içeriyor.

İşte röportajın tam metni:

1 - İran sinemasının uluslararası alanda ve Türk seyircisi arasındaki konumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İran sineması Türkiye'de özellikle bir yabancı ülke sineması gibi değil de adeta kendi ülkesinde geçen hikayeleri izliyormuş gibi Türkiye'deki izleyiciler tarafından takip edilen bir sinema olduğu kanaatindeyim. Zira hem İki komşu ülke hem sosyolojik olarak hem şehirleşme basamağı hem de kültürel yapısı itibariyle Türk toplumu Türkiye'deki toplumsal yapı ve İran toplumsal yapısı birbirinden çok da farklı değil, bu anlamıyla orada geçen hikayeler, oradaki insan tepkileri, kadın erkek ilişkileri birbirine oldukça benzeyen hikayeler.

İran'da özellikle İslam devriminden sonra bir vicdani muhasebeye odaklı sinema anlayışı özellikle mütevazi insan hikayeleri çok ses getirdi.

Bu anlamıyla İki komşu ülkenin birbirleriyle kurduğu ilişkide sinema salonlarında izleyici ilişkisi anlamında oldukça yakın ve oldukça ilgi görülen bir çerçeve olduğu kanaatindeyim. Türkiye'de İran sineması her zaman çok ilgi görüyor aynı keza Türkiye'de yapılan dizilerde İran'da çok iyi görüyor, hani bu birbirlerini etkileyen birbirleriyle etkileşim içinde olan iki toplumsal yapı olduğunu düşünüyorum.

Uluslararası Arena'da ise özerk bir yapısı var yani öteki ülkelere benzemeyen daha müstakil temsiliyeti oldu çok uzun yıllar. Özellikle İslam devriminden sonra bir vicdani muhasebeye odaklı sinema anlayışı özellikle mütevazi insan hikayeleri çok ses getirdi daha sonraki süreçte Asghar Ferhadi şehirleşme sineması, kadın erkek ilişkilerindeki o sınıfsal realiteyi alet etmeyen ama çoğulcu yaklaşımı غani farklı yerlerden baktığında herkesin kendine göre haklı olma hali Bence dünya sinemasında özellik ve has bir durum yarattı. Yani bir izleyici kitlesini İran siemasına doğru bir farkındalık oluşmasını sağladı. Günümüzde baktığımızda İran'da yaşayan yönetmenlerin filmlerini hemen hemen her festivalde karşılık bulduğunu görüyoruz.

2- Size göre günümüz dünya sinemasındaki temel boşluk nedir? Başka bir deyişle hangi konunun sinema daha çok ele alınması gerekiyor?

Dünya sineması noktasında çok festivalleri takip ettiğimizde birbirine benzer ve çok aynı ulaşmış bir sinema anlayışının hakim olduğunu görüyoruz. Konu çeşitliliğin çok azaldı, sınıfsal problemler, ekonomik problemler sinemada çok karşılığı Yok artık daha çok kadın erkek ilişkisi ya da cinsel yönelimler ki farklılıklar çok fazla bir özelliği zeminin üstüne oturmaya başladı cinsiyetsizlik mesela; bunların tekrar edildiğini ve çoğaldığını görüyoruz.

Bence dünya sineması namına temel problemlerden biri oryantalizmdir. Yani Avrupa eksenli bir özellikle Avrupa dışındaki ülkelerden bazı bekledikleri kodlar var, sürekli bunun oluşmasını istiyorlar ve buradaki kurduğun gerçekliğin onların hoşuna giden bir gerçeklik olmasını bekliyorlar, işte cinsiyetsizlik bekliyor politik olarak kendisinin hoşuna gideceği bir denklemin olmasını bekliyor. Yani yani çok kutuplu bir sinema anlayışı olması gerekiyor ama festivallerin esasen ne kadar zengin bile görünse çok tek tip. kan Berlin Venedik denkleminde dönüyor dünya. Yani bunu mesela Oscar'a işte kim yollayacak kim aldı düşüncesi var.

Yani dünya daha zengin daha büyük bir yer ama biz o sinema yapımında batının dışına çıkabilen sinemaya beğeni noktasında batının dışına çıkamadık İlla buradan bir ödül almamız lazım. Hani bu bizi Çok sıkıştırıyor ve filmin merkezine  ve hikayeleri merkezini kaydırıyor diye istediğimiz hikayeyi yazamıyor zellikle Batı dışındaki ülkeler olarak. Belli bir Festival hoşuna gitmesini istediğimiz bir stratejik hikaye yazmamız gerektiğini düşünüyoruz da bize çok kısır bir döngüye sokuyor. Ben bunu Çok sağlıksız olduğunu düşünüyorum onun dışında sınıfsal realiter sınıfsal problematik çok uzaklaştı sinemadan.

Adeta hiç tek problemin cinsiyet noktasında indiği bir yaklaşım görüyorum. Daha önce belki hiç de durmadı için daha fazla lakap koyabilir ama biraz fazla tekrar düşmüş bir anlayış kendini çok tekrar eden Klişe örnekler özellikle dijital platformlarda bir özgürlük ortamında oluşacağına ve çoğulcu bir yaklaşımın oluşacağını düşünmüştük ama dijital platformlar sadece birbirini tekrar eden ticari yapımların olduğu bir yere dönüştü.

Bu beni çok kaygılandırıyor. ülkelerde aynı filmler görüyoruz, birbirlerine benziyor temalar yaklaşımlar. Yani özel özgün şeyler yok. Mesela İskandinav polisiyesi diye bir şey vardı çok orijinalinde ya da İran'daki vicdani muhasebe örnekleri çok iyiydi, Kore sineması 2000'lerin başında çok özel bir şey yaratmış ama geldiğimiz noktada çok kendini tekrarlıyor bugün iyi polisiye bile bulamıyor zira klişe olmuş artık.

Hindistan'da çekilen film tipolojisi Hindistanlı değil, polis profili Hindistanlı gibi durmuyor, yani farklı farklı yerlerden ama çok tek tipleşmiş ve aynılaşmış hikayeler görüyoruz.

Bence dünyasının temel problemi bu. Hikayeler çok çoğulcu değil, yerel hikayeleri çok göremiyoruz yerelimiş gibi duran ama aslında yine aynı merkezin ünlüymüş gibi olan hikayeler ya da lokasyonlar görüyoruz, bunun biraz dijital platformların ağırlığıyla da ilgili olduğunu düşünüyorum bir de pazar çok sıkıntılı yani yapılan filmin dağıtımı noktasında başka ülkelerden çeşitli filmlerin vizyona girmesi ya da internet ortamında buluşması hala çok iyi çalışmıyor çok uğraşman gerekiyor filmleri bulup ya da izleyen için, Dünyada bu kadar ülke var oradaki ülkelerdeki filmleri daha şu teknoloji çağla daha hızlıca daha çeşitli olarak görmemiz gerektiğini düşünüyorum daha oraya gelemedik Bence bu da önemli bir problem.

News ID 1920035

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha