Covid-19 salgını, hükümetlerin tüm çabalarına rağmen dünya genelinde 1870'lerden bu yana görülmemiş küresel ekonomik çöküşe yol açtı.
'Küresel Ekonomik Görünüm' raporunu hazırlayan Dünya Bankası, küresel ekonominin bu yıl yüzde 5,2 küçülerek son 80 yılın en kötü resesyonunun yaşanacağını öngördü. Krizin boyutu, etkileri ve sıkıntıdaki ülke sayısı göz önüne alındığında ise bu gidişatın son 150 yılın en kötü resesyonu olması bekleniyor.
Dünya Bankası'nın konuya ilişkin raporunda, salgında olası ikinci dalganın toparlanma sürecine darbe vurup 'iflas dalgası'yla dolu finansal krize zemin hazırlayabileceğine de değinildi. Rapora göre en kötü senaryoda küresel ekonominin yüzde 8 oranında daralması söz konusu.
Covid-19 salgınının beklenmedik bir anda tüm dünyayı sarması, krizin faturasının hesaplanmasını da güçleştirdi. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri'nde 128 aydan sonra ibrenin ilk kez negatif yöne dönmesiyle 'ülke tarihinin en uzun süren büyüme döneminin' sona ermesi, krizin boyutunu anlatır nitelikte.
Mehr Haber Ajansı, pandemi sonrası ABD ve dünya ekonomisi, bölgesel ticaret ve İran-Türkiye ilişkileri konusunda deneyimli ekonomist-yazar Şevket Talha Apuhan ile bir röportaj gerçekleştirdi.
İşte Apuhan’ın verdiği yanıtlar:
1 – Pandemi sonrası küresel bir kriz olduğu söyleniyor. Amerika’nın da bu konunda kriz yaşadığı görünüyor. Sizce koronavirüs salgını Amerika’nın ekonomisini nasıl etkileyecek?
Amerika ekonomisi sonuç olarak bir balon ve finansal hareketlere dayanıyor. Yani Amerika, küresel çetelerin elinde ve bir kısım sürekli zenginleşirken, halk sürekli fakirleşiyor. Dolayısıyla, bu tip sarsıntılar için aslında haddinden fazla dayanıksız bir yapı söz konusu. Dışarıdan bakıldığında güçlü; ancak içine girildiğinde son derece zayıf ve yetersiz bir yapıları var. Askeri güçleriyle destekledikleri finans sistemleri çok yakında tarihe karışacak ve esas olarak bu enkazın altında kalan yine ABD halkı olacak. Bugün halk da bunu anlamış durumda ve işte bu yüzden sokaklarda.
2 – Sizce genel olarak pandemi sonrası dönemde dünya ekonomisini ne gibi faktörler şekillendirecektir?
Devletlerin oyuna gireceği bir sürecin başındayız. Dünya devi olarak bilinen ülkelerin maskeye muhtaç oldukları günleri gördük. Bundan sonra bilime yatırım yapan, sağlık yatırımlarını ve sosyal güvencelerini özel sektöre devretmeyen, aksine devletin elinde toplayan devlet yapıları göreceğiz. Ucuz üretim de bu işten yara alacak çünkü bundan böyle devletler üretimin kendi sınırları içinde ya da yakınında olmasına önem vermek zorundalar. Dolayısıyla devletleri, oyunun içinde daha çok göreceğiz. Mesela ilaç şirketleri ile sağlık bakanlıklarının kavga ettiğine şahit olacağız. Bu sürecin kazananı küresel şirketler değil; insanlar olacak gibi duruyor.
3 – Yaşanan koronavirüs vakasının ardından bölgesel ticaretin daha fazla gündeme gelebileceği yönünde görüşler söz konusu. Sizce bölge ülkeleri bunun iyi bir şekilde gerçekleşmesi bir birlik kurabilirler mi?
Bölgesel ticaret az önce bahsettiğim sebeplerden dolayı elbette gelişecektir. Ancak bunun bizim için başka anlamları da var. Batı'ya muhtaç olmamak, kendi yağımızla kavrulmak gibi. Böyle bir birlikteliğin kurulması gerekir ancak bunun için önce ortak çıkarların belirlenmesi ve dış politikanın bu çizgide şekillenmesi hayatidir. Bölgemizde birbirimize köstek olmak yerine, destek olmalı, farklılıkları en aza indirerek ortak yanları daha çok öne çıkarmalıyız.
4 - Siz, insan gücü, enerji kapasitesi ve gıda güvenliği açısından Türkiye ve İran’ın ticaretini yeni dönemde nasıl görüyorsunuz?
Türkiye ve İran birbirlerine çok farklı alanlarda destek olabilecek ve olması da gereken iki ülke. İran yaptırımlar sebebiyle olması gibi hareket edemiyor. Türkiye bu konuda İran'ın dünyaya açılan kapısı olabilir. İki ülke arasında kurulacak en güçlü bağ şüphesiz enerji üzerinde şekillenecektir. Türkiye enerji ithalatçası, İran ise enerjiyi ithal ediyor. İran bu konuda Türkiye'ye fiyat hususunda yardımcı olmalı, gerektiğinde öncelik tanımalı. Yine İran, yatırımlarını Türkiye'de yaparak ticaretini Türkiye üzerinden yürütebilir. Bu iki ülkenin de yararına bir durum olacaktır. Türkiye ve İran gıda alanında bir ortak pazar kurabilirler ve başta Ortadoğu olmak üzere Asya'yı besleyebilirler. Fitneye geçit vermedikçe ticaret de gelişecek, yeni fırsatlar da doğacaktır.
yorumunuz