5 Nis 2007 20:57

Türkiye, Mısır ve İran ittifak kurmalı

Türkiye, Mısır ve İran ittifak kurmalı

TAHRAN,5 Nisan 2007 (MNA)-- Irak'ın bölünmesi ve İslam âleminin mezhep temelinde parçalanması tehdidi karşısında, Mısır, Türkiye ve İran'ın kuracağı bir ittifak bölgede denge sağlar.

Böyle bir durumda, Türkiye'nin Doğu'daki nüfuzu artacağı gibi, İran'a karşı duyulan korku ve mezhep kavgası da dindirilebilir Başta ABD, NATO, AB ve G-8 ülkeleri olmak üzere büyük siyasi ve ekonomik bloklaşmalar çağında Arap vatanı, önce mezhep veya etnisite temelinde devletçiklere bölünme, ardından da büyük bloklara bağlı gruplara dönüşene dek aralarında savaşmaya yönelik bir tehditle karşı karşıya. Diğer ülkeler, Amerika'da NAFTA, Afrika'da Afrika Birliği, Arap vatanında Arap Birliği, İslam dünyasında İslam Konferansı Örgütü, petrol dünyasında OPEC, Güneydoğu Asya'da ASEAN ve son olarak da merkezinde Endonezya, Malezya, İran, Türkiye, Mısır ve Nijerya'nın bulunduğu Afrika-Asya ülkeleri grubu gibi bloklar kurmaya çalıştı. Bununla birlikte, zayıf ve şekilci kaldılar, söylemden öteye geçemediler ve büyük bloklara direnemediler. Küreselleşme çağında büyük bloklarla yarışacak ekonomik ağırlıktan yoksun oldukları için siyasi ağırlık koyamadılar. Acaba Mısır ve Arap vatanı, Türkiye ve İran gibi komşu ülkelerle, kendilerini bölünmeden koruyacak, büyük bloklara direnme gücü sağlayacak, hatta çok kutuplu dünyayla Afrika ve Asya'da mücadele edebilecek ikinci bir kutbun başlangıç noktası mahiyetinde bir blok oluşturabilir mi? Mısır'la Türkiye, 1. Selim'in 1517'de Mısır'ı fethiyle başlayan beş asırlık ortak bir tarihe sahip. Mısır, tıpkı Hindistan'ın emperyalizm çağında İngiliz kraliyetinin incisi olması gibi, Osmanlı hilafetinin incisiydi. Osmanlı hilafeti köle sistemi, merkeziyetçilik ve Balkan halklarının sıkıntıları sebebiyle zayıflamaya başladığındaysa, Mehmet Ali Paşa hilafet devletinden daha güçlü bir devlet kurmaya çalıştı. Mısır-Türkiye ilişkileri, Britanya emperyalizmine karşı ulusal kurtuluş hareketlerinin ortaya çıktığı 20. yüzyılda da sürdü. Sınırsız ekonomik imkân yaratır Aynı güçlü ilişkiler, Sünni ve Şii dünyasının en güçlü iki ülkesi Mısır'la İran arasında da sürdü. İran Şahı'yla Mehmet Ali arasında akrabalık, halklar arasında da dostluk bağları vardı. İki ülkeyi ayrıca, İslam kültürü, özellikle de şiir ve tasavvuf, Firdevsi ve Rumi, Hayyam ve İkbal bir araya getirdi. Mısır 1956'da Süveyş Kanalı'nı devletleştirirken, İran Başbakanı Musaddık'ın 1954'te petrolü devletleştirmesinden esinlendi. Fakat, 'karşı devrim' sonrası, ilişkilerde kopukluk yaşandı; karşı devrim, güvenlik konusunda ABD'yle işbirliği yaptı, üç Arap ülkesinin topraklarını işgal eden İsrail'le barış anlaşması imzaladı. Öte yandan, Mısır, Türkiye ve İran arasında bugün kurulacak bir ekonomik ve siyasi blok, 200 milyonu aşkın bir nüfus içerir. Üstelik Mısır, Arapları da yanına çağırabilir, zira Arap vatanının merkezinde bulunuyor. Keza Afrika dünyasının da. Türkiye ve İran da, Pakistan, Afganistan, Endonezya ve Malezya dahil Asya ülkelerini yanlarına çekebilir. Böylece, Asya ve Afrika halkları arasında dayanışma hareketi canlandırılabilir. İslam ülkelerinin, nüfus ve sanayi açısından imkânları sınırsız. Stratejik bir bölgede bulunmaları, işçilik, beyin gücü, deniz ve kara bağlantıları, ortak tarihi miras ve halkları birleştiren İslam kültürü gibi ortak özellikleri var. Nil, Dicle ve Fırat'ın suları da, bölge ülkeleri arasında su çekişmelerine yol açmak yerine yeterli tarım yapma imkânı sunabilir. Bu yeni blok, Filistin'in Arap kimliğini koruyabilir, Filistin devletinin bağımsızlı-ğını sağlayabilir ve Filistinlilerin meşru haklarını geri alabilir. Ayrıca bölge ülkelerine yardım ve koruma araçlarını sunabilir, Araplarla İran arasındaki çekişmeyi azaltabilir ve Şiilerle Sünniler arasında kültür köprüsü kurabilir. Dolayısıyla Sünnilerle Şiiler, Araplarla da İran arasındaki zıtlaşma sona erer. Ayrıca Türkiye İsrail'den uzaklaşabilir. Zaten uzaklaşmaya başladı ve ABD'den de bağımsız hareket ediyor. Türkiye, Kemalist devrimin seçtiği Batı modelinin ardından, yeni bir kalkınma modeli ortaya koyuyor. Mısır da, kalkınma ve ulusal sorunlarını çözme noktasında tamamen Batı ve ABD'ye dayanmak yerine, Türkiye'yi yeni bir yardımcı olarak buluyor. Ayrıca yeni blok Irak'ın kurtuluşuna, bağımsızlığını ve birliğini yeniden kazanmasına destek verir. Suriye'yi de İsrail-ABD tehditlerine karşı savunur. Hatta Lübnan, Mağripler, Sudan ve Somali'deki siyasi husumetin eritilmesine, Arapların ulusal güvenliğinin de İran kaynaklı nükleer ve mezhep ayrımcısı tehlike hissiyatından korunmasına yardımcı olur. Bu buluşma, İslam'ın doğuşundan bu yana oluşan 1400 yıllık ortak tarih temelinde tesis edilmeli. Ayrıca halkları birleştiren İslam kültürü temelinde. Ortak tarih ve kültür dayanışma sağlar. Türkiye, ABD güçlerinin Irak savaşında topraklarından geçmesini ve İncirlik'teki Amerikan üssünün Irak'ı vurmak için kullanılmasını engelledi. Şimdi de yavaş yavaş, İsrail'le askeri işbirliğinden ve yayılmacı yerleşim politikalarını desteklemekten uzaklaşıyor. Türkiye Araplarda Batı'nın, Mısır'da da İsrail'in alternatifini gördü. Bu yeni üçlü, Türkiye ve Araplar arasında askıda kalan diğer sorunları çözebilir. Irak-Türkiye-İran sınırlarındaki Kürt sorunu veya su krizinin derinleştiği ve bölgede savaş çıkması ihtimalinin yükseldiği bir çağda Irak, Suriye ve Türkiye arasındaki Dicle ve Fırat sularının adil paylaşımı gibi... Bu oluşum ayrıca, Birleşik Arap Emirlikleri'nin işgal altındaki adalarına dair sorunun çözümü için İran'a baskı yaparak adaların iadesini sağlayabilir. örfezin iki yakasıyla iyi ilişkiler kurabilir, çekişmeler ve emperyalizmin Arap ve İslam ülkeleri arasında ayrılık yaymak için bıraktığı gerginlik kaynaklarını giderebilir. PKK sorununu çözebilir Bu durumda toplumlar ılımlı İslam'dan korkmaz. Zira İslam işbirliği ve ortak yaşamın unsurlarından biri haline gelir. 'Şii-Sünni', Arap Körfezi veya Basra Körfezi gibi adlandırma anlaşmazlıklarına yönelik korku da son bulur. Zira İslam coğrafi değildir, bir medeniyet buluşmasıdır. Ayrıca bu blok Irak'la Türkiye arasındaki PKK sorunuyla, Mısır'la İran arasındaki yarım asırlık kopukluk sonrası ilişkileri eski haline getirme amaçlı eğilimlere dair çekişmeleri çözer. İran'ın ABD saldırısına, Körfez ülkelerinin de İran kaynaklı nükleer ve mezhepçi tehlikeye yönelik korkusu son bulur. Mısır, Türkiye ve İran arasında işbirliği kurulması, bölgeye yeniden denge getirir. Bölgeyi mezhep ve etnisite temelindeki çekişmeden ve Irak'taki Şii uzantıyı kontrol altına almak için Asya ve Afrika'da bir Sünni birliği kurulmasından korur. Bu blok çatışmayı Filistin'deki asıl cephesine götürür, içeride mezhep, din ve ırklar arası ihtilaf çıkarmak yerine ümmeti ABD ve Batı hegemonyasından korur. Bu çağ büyük bloklaşmalar çağı olduğu kadar büyük stratejiler çağı... Hasan Hanefi (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi İttihad, Kahire Üniversitesi Felsefe Bölümü Başkanı, 31 Mart 2007)
News ID 466261

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha