12 Haz 2025 19:36

UAEA'nın siyasi yaklaşımı ve itibarının zedelenmesi

UAEA'nın siyasi yaklaşımı ve itibarının zedelenmesi

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu'nun İran aleyhine bugün çakardığı karar, tekniksel bir adım değil Batı'nın siyasi denklemlerinde rol oynama yönündeki tarafsızlık çizgisinden sapmasının açık bir göstergesidir.

UAEA Yönetim Kurulu, İran'ın yükümlülüklerine uymadığına dair ABD ve üç Avrupa ülkesinin sunduğu kararı 19 evet, 3 hayır ve 11 çekimser oyla kabul etti.

Bu karar, İran dosyasını doğrudan BM Güvenlik Konseyi'ne göndermiyor, ancak Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı’ndan şu taleplerde bulunuyor:

1. İran, bu karar ve daha önceki kararların uygulanmasına yönelik çabalarını sürdürmelidir.

2. İran, bu kararda gündeme gelen konularla ilgili her türlü yeni gelişmeyi içeren yeni bir rapor sunmalı ve nükleer madde ve ekipmanların mevcut yerleri hakkında ajansı bilgilendirmelidir.

3. İran, ajansın talep ettiği sahalara ve maddelere erişim sağlamalı ve ajansın uygun gördüğü şekilde numune alma işlemlerine izin vermelidir.

4. İran, ajans ve Yönetim Kurulu’nun gerekli gördüğü tüm adımları atarak, koruma önlemleri anlaşmasına uymadığı durumları derhal gidermelidir.

ABD ve Avrupa müttefiklerinin İran ile yapıcı işbirliğine rağmen siyasi yaklşımı

İran'ın son yıllarda, özellikle nükleer anlaşmanın imzalanmasından beri Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile yakın işbirliği içinde olduğu herkes için aşikardır.

2015 yılında nükleer anmanın imzalandığında, İran'a yönelik iddialarla ilgili tüm sorunlar çözülmüştü. O zamandan beri, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan İran'ın taahhütlerini yerine getirdiğini doğrulayan 15 rapor yayınlandı, hiçbir itiraz veya sorun gündeme gelmedi.

Bu durum, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekileceğine dair fısıltılar başlayıncaya kadar devam etti ve sonunda 2018'de ABD anlaşmadan resmen çekildi. Bu hamleye yanıt olarak İran, yaklaşık bir yıl ve birkaç ay boyunca "stratejik sabır" politikası benimsedi ve ardından taahhütlerini kademeli olarak azalttı.

Anlaşmanın bozulmasının ve İran'ın Ajans'la etkileşiminin azaltılmasının başlıca sorumlusu ABD olmasına rağmen, Trump'ın  anlaşmadan çekilmesinden bu yana İran'a karşı dört karar çıkarıldı; Unutmayalım bu karalar İran’ın taleplere erişim sağlamasına rağmen çıkarıldı.

Rusya'nın Viyana'daki Uluslararası Kuruluşlar Nezdindeki Daimi Temsilcisi Mikhail Ulyanov, UAEA toplantısında ABD'nin desteğiyle İngiltere, Fransa ve Almanya tarafından sunulan karar tasarısını eleştirerek, "Ajans Sekreterliği, İran'daki doğrulama faaliyetlerinin hakkında doğru istatistikler sunma gereği bile duymadı" dedi.

Geçtiğimiz yıl İran'da 125 müfettiş görev yaptı, 493 denetim gerçekleştirildi, 144 tasarım bilgisi denetimi gerçekleştirildi ve bin 260 kişi saha faaliyeti gerçekleştirildi. İran'ın denetimleri, sıklık açısından Ajans üyeleri arasında ikinci sırada yer alıyor ve faaliyette hiçbir azalma kaydedilmedi."

Dolayısıyla İran'ın,UAEA düzenlemeleri ve nükleer müzakereler çerçevesinde her zaman yapıcı işbirliği yapmasına ve ABD ile iyi niyetle defalarca dolaylı müzakereler yürütmesine rağmen, ABD ve Avrupa müttefikleri İran'ın bu olumlu yaklaşımına yanıt vermeyi reddettiler.

Uzmanlara göre, bu ülkelerin rasyonel etkileşim yerine, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın kapasitelerini siyasi amaçlara ulaşmak için kullandıklarını ve İran'a, uranyum zenginleştirme kapasitesini tamamen sıfırlamak gibi, tek taraflı ve aşırı koşullar dayatmaya çalışıyorlar. Tahran, bu fahiş talebi her zaman kırmızı çizgisi olarak görüp reddetti.

Batılı ülkeler, özellikle ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya, Turqoozabad ve Levasan gibi yerler konusunda güvenilir teknik destek olmaksızın muğlak iddialarda bulunarak İran'a karşı uluslararası baskı ve saldırı oluşturmak için koordineli ve hedefli çabalarda bulunmaktadırlar.

İran tarafından her zaman reddedilen bu iddiaların, küresel çapta olumsuz bir atmosfer yaratıp İran'ı uluslararası alanda yalnızlaştırmayı, dolayısıyla İran'ın barışçıl ve meşru nükleer kapasitesini sorgulamayı amaçladığı anlaşılıyor.

Bazı uzmanlar Batı'nın İran nükleer sorununa mantıklı ve sürdürülebilir bir çözüm için istekli olmadığına, bunun yerine nükleer sorunu İran'ın bölgesel ve uluslararası konumunu zayıflatmak için politik bir kaldıraç olarak kullandığı kanaatinde. Bu politik yaklaşımın nihai hedefi Batı Asya bölgesinde Batı çıkarlarına uygun yapısal değişiklikler yaratmaktır.

Bu nedenle ABD ve Avrupa müttefiklerinin siyasi yaklaşımı ve sürekli baskısı, nükleer müzakerelerin diplomatik ve yapıcı sürecini sekteye uğratabileceği gibi, gerginlik ve güvensizliğin düzeyini de artırabilir, ayrıca kapsamlı ve uzun vadeli bir anlaşmaya varmak için gerçek ve değerli fırsatları yok edebilir.

Siyasi baskılar karşısında ajansın teknik itibarının çökmesi

Siyasi amaçlarla böyle bir kararın kabul edilmesinin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın güvenilirliği ve itibarı açısından ciddi sonuçları vardır. Bu siyasi yaklaşımın ilk sonucu, Ajansın teknik ve uzman raporlarına ve değerlendirmelerine olan uluslararası güvenin keskin bir şekilde azalmasıdır. Birçok ülke gelecekte bu uluslararası kuruluşun değerlendirmelerine daha fazla ihtiyat ve şüpheyle yaklaşacaktır.

Ayrıca, Yönetim Kurulunun siyasi yaklaşımı, Ajansı uluslararası siyasi çekişmelerin içine çekmekte, Ajansın temel ve mesleki misyonunu yerine getirmekten daha da uzaklaştırmaktadır.

Pek çok uzman, bu kurumun siyasallaşmasının, ülkeler arasındaki teknik ve uzmanlık gerektiren uyuşmazlıkları çözme kabiliyetini ciddi oranda azaltacağından endişe ediyor.

Bu arada, Ajansın faaliyetlerini yöneten en önemli ilke olan tarafsızlık ilkesi tehlikeye atılmıştır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın nükleer konularda tarafsızlığa uyulmaması ve özellikle İran'ın nükleer tesislerindeki rejimin sabotaj eylemleriyle ilgili olarak Ajansın Siyonist rejimle gizli işbirliğine dair belgelerin keşfedilmesiyle birlikte bazı aktörlerin siyasi çıkarlarına bağlı kalması, Ajansın dünya ve hatta Batılı olmayan üyeleri nezdindeki imajını ciddi şekilde zedelemiştir.

Ayrıca, Ajansın operasyonlarının siyasallaştırılması, ülkelerin kuruluşla dürüst ve etkili bir şekilde işbirliği yapmaktan kaçınmasına neden olabilir. Bu, ülkelerin nükleer programları üzerindeki uluslararası denetimin etkinliğinin azalmasına yol açacak ve bu da güvenlik gerginliklerini ve uluslararası istikrarsızlığı artırabilir.

İran'ın sert tepkisi ve Ajansın teknik misyona geri dönmesinin gerekliliği

İran UAEA’nın siyasi kararına yanıt olarak net, kararlı ve çok katmanlı bir tutum benimsemiştir.

Örneğin İran Dışişleri Bakanlığı ile Atom Enerjisi Kurumu, yayınladığı ortak bir bildiride, ABD ve üç Avrupa ülkesinin Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Yönetim Kurulu’nda bir karar kabul etmesini kınadı.

İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed İslami de "Güvenlik açısından güvenli bir yer olan üçüncü zenginleştirme tesisinin yerini inşa edip hazırladık ve bugün kuruma gönderdiğimiz yazıyla makinelerin donatılması ve yerleştirilmesi işlemine başlanacak" dedi.

Aynı zamanda İran Dışişleri Bakanı Seyyid Abbas Erakçi, X’ten şu açıklamayı yaptı: "Nükleer anlaşmadaki  taahhütlerinizi yerine getirmek için yedi yılınız vardı, ancak bunu kasıtlı olarak veya beceriksizlik nedeniyle başarısız kaldınız." 

Erakçi, bu eylemi İran'ı kararlı bir şekilde tepki vermeye zorlayacak bir başka stratejik hata olarak değerlendirdi.

Görünen o ki İran'ın karşı önlemlerinin hiçbiri yasal ve uluslararası çerçevelerin dışında olmayacak, ancak Tahran nükleer ve ulusal haklarını yasadışı baskılara karşı kararlılıkla savunacak. Hiç şüphesiz, herhangi bir gerginlik ve istikrarsızlık tırmanışının sorumluluğu da bu kararı destekleyen ülkelerde olacak.

Bu bağlamda medya ve analistler tarafından bazı olası senaryolar ileri sürüldü; bunlar arasında Ajansın İran’ın nükleer tesislerinin denetim hakkının düzeyinin azaltılması, Ek Protokolün gönüllü uygulanmasının gözden geçirilmesi ve hatta haksız baskıların devam etmesi halinde Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’ndan (NPT) çekilmenin değerlendirilmesi yer alıyor.

Böylesi bir ortamda uluslararası uzmanlar ve gözlemciler, ajansın en kısa sürede temel misyonu olan uluslararası standartlara dayalı, teknik, tarafsız izleme görevine dönmesi gerektiğini vurguluyor.

Siyasallaşma arenasına girilmesi, kurumun mesleki kapasitesini zayıflatacağı gibi, zamanla uluslararası güvenlik sistemindeki rolünü de etkisiz hale getirecektir

Ajans, Siyonist rejim gibi şüpheli kaynaklar tarafından yönlendirilen bilgileri kabul etmekten kaçınarak ve bazı ülkelerin kurumu bir araç olarak kullanmasını önleyerek bağımsızlığını ve güvenilirliğini korumalıdır. Ancak o zaman üye devletlerin, özellikle gelişmekte olan ve bağlantısız ülkelerin güveni yeniden kazanılabilir.

Ajansın profesyonel olarak işini yapması, İran ile Ajans arasında yapıcı diyaloğun yeniden başlaması için de bir platform sağlayabilir.

Teknik ve tarafsız bir yola geri dönülmediği takdirde, sadece işbirliği azalmayacak, aynı zamanda güvenlik krizlerinin tırmanma riski de hızla artacaktır.

News ID 1927643

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha