Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dün yaptığı bir açıklamada, "Türkiye, tarihinin en büyük doğalgaz keşfini Karadeniz'de gerçekleştirdi. Fatih sondaj gemimiz Tuna 1 Kuyusu sondajında 320 milyar metroküp doğalgaz rezervi keşfetti" dedi.
Erdoğan ayrıca "hedefimiz 2023 yılında Karadeniz gazını milletimizin kullanımına sunmaktır. Kuyudan elde edilen veriler, aynı bölgede yeni doğal gaz keşiflerinin kuvvetle muhtemel olduğuna işaret ediyor" ifadesini kullanmışti.
Mehr Haber Ajansı konuyla ilgili Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) uzmanı Dr. Kadir Ertaç Çelik ile ilgili bir röportaj gerçekleştirdi.
Aşağıdaki yazıda Ertaç'ın Mehr'in sorularına verdiği yanıtları okuyabilirsiniz:
1- Bildiğiniz üzere Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih sondaj gemisi Tuna 1 Kuyusu sondajında 320 milyar metroküp doğalgaz rezervi keşfettiğini açıkladı. Bu keşif Türkiye'nin enerji alanındaki ihtiyacının ne kadarını karşılayabilir?
Dün sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın tarafından Türk halkına ve kamuoyuna bir müjde olarak açıklanan ve sembolik bir anlamı da olan işte cuma günü cuma namazı çıkışı açıklanan müjdeli haberın Karadeniz'de sondaj faaliyetlerinde bulunan gemimizin Tuna 1 kuyusu sondajında keşfedilen 320 milyar metreküp doğalgaz rezervinin keşfedildiğini hem Türk kamuoyuna hem de tüm uluslararası kamuoyuna açıkladığı ve Türkiye açısından mutlu bir habere şahitlik ettik. Bu keşif Türkiye'nin enerji ihtiyacını, örneğin konut, sanayi, ticaret ve bütün alanlarda dahil olmak üzere doğal gaz yıllık ihtiyacının 7 katı. Yani Türkiye sadece Tuna 1 kuyusundaki 320 milyar metreküp doğalgaz rezerviyle konut, sanayi ve ticaret dahil olmak üzere bütün alanlardaki doğalgaz ihtiyacının yedi yılını şu an itibariyle garantilemiş durumda. Veya bir başka örnek vereyim size Rusya’dan 16 milyar metreküp bir ithalat söz konusu veya Türk Akım üzerinden yine yaklaşık 16 milyar yani 15. 75 metreküp bir ithalat söz konusu, bunlara da bakıldığında yaklaşık yani bir mali akımı örnek alacak olursak yılda 16 milyar metreküp yani sadece Mavi Akım'la mukayese edildiğinde 20 yıllık bir Mavi Akım ithalatı karşılanıyor. Çünkü Türkiye'nin ciddi sayıda biliyorsunuz yapmış sözleşmeler kontratlar söz konusu ve bu kontratların büyük bir kısmı da önümüzdeki yıl dolacak, yani bu açıdan bu örnekleri veriyorum. Tabii bu keşif sadece bütün Karadeniz'deki keşif anlamına da gelmemektedir burada bir 800 milyar metreküplük bir potansiyelden bahsediliyor. Yine uzmanlara kulak astığımızda 320 milyar metreküp doğalgaz rezervinin kullanılabilir teshi noktasında uluslararası standardından baktığımızda üçte iki oranı baz alınıyor. Yani en kötü ihtimalle 210 milyar metreküp bir doğalgazdan bahsediyoruz ki bu Türkiye'nin enerji alanındaki ihtiyacının çok çok ciddi bir kısmının karşılanmasıyla birlikte Türkiye'nin enerji italatı veya enerji ihtiyacının karşılanması noktasında bağımlılığının kırılması anlamına geliyor, ya da çok çok önemli. Çünkü bu bahse konu kontratların yüzde sekseni yaklaşık 2025 yılında bitiyor yani o nedenle Türkiye'nin eli çok çok ciddi derecede güçlenmiş oluyor.
2- Bu olayın Türkiye'nin ekonomisi ve dış siyasetindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?
BU haberin ekonomik, politik ve enerji ayaklarıyla birlikte güvenlikten tutun diplomasiye kadar geniş bir yelpazede sonuçları olacaktır. Çünkü bahse konu keşif öncelikle Türkiye'nin teknolojik anlamda kendini ispatlamasına yönelik önemli bir adımdır. Türkiye son döneme kadar bu tip sondaj faaliyetleri veya arama tarama faaliyetlerine maalesef kendi milli imkanlarıyla değil yabancı ortaklıklar veya kiralama süretiyle yapmaktaydı. Bu Türkiye açısından büyük bir sıkıntıydı ve bugüne kadar da ciddi sonuç elde edilemedi. Bunu sayın cumhurbaşkanı dünkü açıklamasında da deklare etti. Burada en iyimser bakış açısıyla arama tarama faaliyetini yapan yabancı gemilerin teknolojik eksiklikleri veya birtakım uzmanlık noktasındaki eksiklikler olduğu ifade edilebilir veya şans faktörü neticesinde keşif yapamadıkları ifade edilebilir ki bunun dışında komploteorileri de kurulabilir. Bu çok soru bağlamında detayına girilebilecek bir konu değil ama tabi ki uluslararası politika bağlamında ve kononmi bağlamında Türkiye'nin elini de güçlendirebilir. Bir önceki soruyla ifade ettiğim yani Türkiye'nin yıllık bütün doğalgaz ithalatının yedi katını karşılıyor. Bu da yaklaşık 80 milyar doları tekabül eden bir rakam. Yani bunu Türkiye nüfusuna vurduğunuz yaklaşık 80 küsür milyon bir nüfusu olan Türkiye'den bahsediyoruz. Kişi başı bin dolarlık bir gelir. Yani kişi başına düşen milli gelirin Türkiye'de bin dolar artması demektir. BU Türkiye'nin refahına müthiş derecede önemli bir etkisi olacaktır bu bir doğrudan etki. Peki dolaylı etkisi nedir? Şudur, öncelikle Türkiye diğer kontratların yenilenmesi sürecinde veya süresi duran kontratların yerine yeni kontratlar yapılması sürecinde daha güçlü bir Türkiye olacaktır ve bu noktada pazarlığı artacaktır. Metreküp fiyatının daha ucuza alınması noktasında pazarlığı güçlü olabileceği gibi ayrıca garantili alım noktasında da Türkiye'nin eli daha güçlü olacaktır. Garantlii alımdan kastım şu, örneğin 110 milyar metreküp doğalgaz alınmasının Türkiye'yi garanti ediyor bu sözleşmelerde. Türkiye'nin o sene 7 milyar metreküp doğal gaza ihtiyacı olsa dahi o üç milyar metreküp alacak almasa bile parasını ödeyecek işte Türkiye bu gibi kendi açısından ağır şartlardan da kurtulacaktır, bu da dolaylı bir Türkiye ekonomisinde eskisi söz konusu olacaktır. Ayrıca bir diğer etki bu arama tarama faaliyetleri neticesinde Türkiye'nin teknolojik çalışmaları artacak. Burada bulunan gaza bağlı olarak limanlardaki hareketlilik artacak, bunun bir ithalatı söz konusu olabilecek. Bunlar alt alta eklediğinizde 200 milyar dolarlık bir havuzdan bahsediliyor ilk etapta... Peki dış siyasette nasıl bir etkisi oluyor? Bakın uluslararası ilişkilerde enerji önemli bir politika aracı olarak, enstrüman olarak değerlendirilir. Gerek güvenlik boyutuyla gerek ekonomik boyutuyla gerekse de stratejik boyutuyla enerji çok önemli bir unsur astronomi olarak ele alınır ve enerji kartı bütün ilişkilerde öne sürülür.
Örneğin Rusya Avrupa'yı kendine doğalgaz ve petrolden dolayı olan Avrupa'yı çok ciddi politik meselelerde bu kartı kullanarak ikna etmektedir. Aynı ilişki Türkiye açısından da söz konusu olabilir veya dünyanın farklı ülkelerinde farklı devletler için de yine aynı ilişkiler söz konusu olabilir. Yani enerji bir yaptırım aracı olarak kullanılabir veya bir dış politikada ikna aracı olarak kullanılabiliyor. Ayrıca bir diğer unsur enerji kaynaklarına sahip olmanız demek sizin hem güçlü bir ekonomiye sahip olmanız demek hem de güçlü ekonomiyle birlikte dış politikada daha küçlü bir aktör anlamına gelebilir. Bugün bir Katar bir Suudi Arabistan bir Mısır, yeraltı kaynaklarına yani petrol ve doğalgaza sahip oldukları için çok ciddi bir himaye görmektedirler. AncakTürkiye zaten bir vekil ülke olmadığı için böyle bir himaye görmesinden ziyade güçlü ekonomisiyle birlikte kaynaklara sahip Türkiye'nin uluslararası politikada çok daha ciddi algı olacaktır ve bu gaz rezervlerinin Karadeniz'le birlikte diğer kuyularda da farklı ciddi rezervler bulunması durumunda Türkiye'nin yeraltı kaynaklarını keşfetmesi durumunda Avrupa'nın Türkiye olan ihtiyacı da artacaktır ve bu Avrupa'nın ve Avrupa'yla birlikte Batı dünyasının Türkiye'ye karşı elinin daha zayıflayacağı ve Türkiye'yle olan ilişkilerinde daha dikkatli olacağı bir durum olacaktır. Yani Türkiye kısa vadede daha güçlü bir aktör haline gelecektir, zaten bölgesel bir güç olan Türkiye'nin küresel denklemde elinin daha güçleneceği yeni bir jeopolitiğin kapılarının arandığına şahitlik ediyoruz biz. Bu çok önemli ve altı çizilmesi gereken bir meseledi.
3 - Bundan önce de doğalgaz ve petrol rezervleri bulunduğuna dair çeşitli haberler yayınlanmıştı. Son 18 senede 10 kez petrol rezervlerinin bulunmasıyla igili haberler çıkmıştı. Fakat bir sonuca varılmamıştı. Peki Karadeniz'de bulunan doğalgaz rezervlerinin sonucu nasıl olacak?
Zaman zaman ulusal kamuoyunda hatta yabancı ajanslara da yansıyan petrol ve doğalgaz rezervlerinin bulunduğuna dair haberleri medyada gördük. Bunlar zaman zaman da daha alt seviyedeki yetkililer tarafından da teyit edilmiş haberlerdir bu haberlerin tamamına yakın doğru olmakla birlikte bu bahsedilen kalitesi, çıkarılma maliyeti ve işlenme maliyeti gibi unsurlardan dolayı, maliyet analizi yapıldığı zaman çok da karlı olmadığı düşünülerek çok ciddi bir takım çalışmalar maalesef yapılamadı. Ya bunların rezerv çok fazla bir rakama tekabül etmemekteydi ya da kalite bakımından daha düşük kalitedeydi veya çok derinlerde çıkarılma maliyeti çok fazla olduğu için rasyonel bir şekilde bunlarla ilgili herhangi bir proje gerçekleştirilmedi. Fakak Karadeniz'de bulunan doğalgaz rezervleri bunun dışında bir özelliğe sahiptir. Öncelikle biraz önce de ifade ettiğimiz üzere 800 milyar metreküp bir rezervden bahsediliyor ve bunun 320 milyar metreküpü şu an için netleşmiş durumda ki farklı katmandan daha bahsediliyor ve bu katmanlarda da yine yüzde doksan ihtimalle gaz bulunacağı uzmanlar tarafından ve yetkililer tarafından açıklandı. Bu noktada şunun altını çizilmesi gerekir ki daha önceki hiçbir açıklamada veya haberde bu kadar üst düzeyden bir açıklama yapılmamıştı. Yani bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en yetkili kişisi ve yöneticisi olan Cumhurbaşkanı tarafından bu açıklama yapıldı ve tüm ulusal ve uluslararası kamuoyuna deklare edildi. Bu yalanlanabilir veya yanlışlanabilir bir açıklama değildir. Bunun zaten kamuoyuna deklare edilmeden önce de konuyu takip edenler bununla ilgili duyumlar almıştı o nedenle Türkiye'nin yıllardır sürdürmüş olduğu milli hamlelerinin bir yansıması olarak ortaya çıktı. 2023 yılına kadar bu rezervlerin tam anlamıyla kullanılması amaçlanmaktadır bu Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilmiştir. Uzman görüşlerine bakıldığında konuyla olarak mühendislerin görüşlerine bakıldığında teknik detaylar incelendiğinde 7 veya 8 yıllık bir süreden bahsediliyor, ama daha önce Akdeniz'deki çalışmalara bakıldığında veya İsrail'in yaptığı bir takım çalışmalara bakıldığında iki üç yıllık süreçler içerisinde aynı büyüklükteki sahaların aktive edildiği ve rahatlıkla tam anlamıyla kullanıldığı görülmektedir bu nedenle 2023 hedefi realist bir hedef olarak bilmektedir Türkiye bu hede ulaşabilmesi için ciddi bir şekilde çalışma yapmak durumundadır biraz hızlı bir süreç olacak gibi, kuvvetle muhtemel 2023 hedefine de ciddi bir atılımla netice alınacak gibi durmaktadır. Diğerleriyle çok farklı bir noktada bulunan bu Karadeniz'deki rezerv 2023’te Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun 100. yılında yeni bir Türkiye'nin en önemli açılımlarından birisi olarak da deklare edilecektir.
Tabii ki Türkiye İran'dan doğalgaz almaktadır, İran'ın yaklaşık 32 trilyon metreküplük doğalgaz rezervi olduğu ifade edilimektedir. Kanıtlanmış rezervler bakımından yine Türkiye- İran arasında enerji bakımından bir ilişki söz konusudur. Ancak Türkiye'nin yeni bir enerji rezervi bulması İran'ı baypas edeceği anlamını doğrudan ortaya koymaz.
4- Bu konu İran ile Türkiye'nin enerji alanındaki ilişkilerini nasıl etkileyecek?
Türkiye'yle İran arasında hem coğrafyanın getirmiş olduğu bir kader birlikteliğinin yanı sıra kültürel tarihsel ve politik ciddi ilişkiler vardı. 1648’den beri Kasri Şirin anlaşmasından beri çizilen statik sınırlara değişmediği zaman zaman küçük çatışmalar veya rekabetler yaşansa da ciddi anlamda bir çatışmanın krizin problemin yaşanmadığı iki ülkeden bahsetmekteyiz ki Ortadoğu'da söz konusu iki ülkenin iş birliği veya birbirine verdiği destek son yıllarda daha ciddi derecede de artmıştır. Örneğin İran'daki yıl sonu olayları ve Tahran'daki hadiseler İran'a yönelik gerçekleştirilen terörist saldırılar, Katar krizi yine İran'a yönelik bir batı operasyonu çerçevesinde çıkan Katar krizi… Bunların hepsine bakıldığında Türkiye'nin İran'la birlikte hareket ettiği ve İran'ı desteklediği görülmüştür ki İran Genelkurmay Başkanı'nın Türkiye'ye yapmış olduğu ziyarette tarihi bir ziyarettir malumunuz. Onun dışında üst düzey karşılıklı ziyaretler yapılmıştır ayrıca Arap Baharı’nın domino etkisi göstermesi suretiyle yayılan olaylar çerçevesini son halkası olarak değerlendirilen Suriye'deki iç savaş sürecinde de İran, Rusya ve Türkiye üçlüsü Astana çevresinde bir iş birliği model işletmiş olup, bölge devletlerinin küresel emperyalist güçlere karşı bir direnişini ortaya koymuşlardır. Bu bakımdan değerlendirildiğinde iki ülke arasındaki ilişkiler arzu edilene nihai alanda ulaşmamış olsa da olumlu bir şekilde seyretmektedir. Tabii ki Türkiye İran'dan doğalgaz almaktadır, İran'ın yaklaşık 32 trilyon metreküplük doğalgaz rezervi olduğu ifade edilimektedir. Kanıtlanmış rezervler bakımından yine Türkiye- İran arasında enerji bakımından bir ilişki söz konusudur. Ancak Türkiye'nin yeni bir enerji rezervi bulması İran'ı baypas edeceği anlamını doğrudan ortaya koymaz. Öncelikle Karadeniz'de bulunan bu gazın hangi sahalarda kullanılacağının Türkiye'nin hangi bölgelerine dağıtılacağını veya Türkiye'nin tamamına dağıtılıp dağıtılmayacağını, ayrıca yine bu gazın, kalite bakımından teknikleri yapılmak suretiyle diğerleriyle mukayese edilmesi gerekmektedir. Bunun dışında yine aynı şekilde gazın Türkiye tarafından ihraç edilmesi söz konusu olabilir yani Avrupa'ya özellikle ihraç söz konusu olabilir. Henüz bu unsurların ne olduğu bilinmemektedir ama ekonomik anlamda başka ülkelere daha az bağımlı olan Türkiye'de ilişkilerinin İran'la olan ilişkileri bağlamında Türkiye'nin elinin güçlenmesinin İran noktasında olacağı kararlarda Türkiye'nin daha rahat hareket edebilmesi sonucunu getirir. Yani Türkiye'ye yönelik olarak enerjiye bağlı bir şekilde ekonomik kartını birtakım ülkeler kullanamayacaktır bu da Türkiye'nin İran'a daha fazla destek verebilmesi anlamını geçirebilir tabi ki düz okuma yapan yorumcuların Türkiye ne kadar doğalgaz ve petrol bulursa işte İran'a karşı daha pozisyonu olabilir o karar daha fazla güçlenebilir ve İran karşısında bir pozisyon alabilir şeklinde bir takım yorumlarını ben de takip ettim, bu yorumlar çok altı boş yorumlar olarak benim açımdan değerlendirilmektedir. Çünkü Türkiye ile İran arasındaki iş birliği ve iyi ilişkiler dönemsel veya konjonktürel parametrelerden oluşan çıkar ya da menfaat odaklı ilişki değildir. Biraz önce de ifade ettiğim üzere sadece son dönemi ele almışsak bin altı yüz kırk sekizden beri bozulmayan bir stajka antlaşması vardır bu sadece bir sınır anlaşması değildir Türkiye'de İran arasındaki bir gerçek projeksiyon anlaşmasıdır ve bu anlaşmanın ruhuna her iki devlet sadık kalmıştır. Ayrıca İran ile olan ortak kültürel bağlar, ortak tarihi bağlar, İran coğrafyasındaki aşinalık İran karar alıcılarının Türkiye bakışı Türk kararcılarının İran'a bakışı alt alta konulduğunda eli güçlenen Türkiye’nin güçlü bir Türkiye'nin İran'la bir iş birliği yapması demek. İran'la iyi ilişkilere sahip olan Türkiye'nin Ortadoğu'da barış ve huzuru gelmesi noktasında, Ortadoğu’da gerek etnik gerek dini mezhepsel çatışmaların işte Filistin-İsrail örneğinden tutun PKK terör örgütüne karar varan çatışma unsurlarının etkisizleştirilmesi ve bölge dışı emperyalist güçlerin bölgeye müdahale etmesinin bir anlamda önüne sed çekilmesi anlamını taşır ki , bu hem bahse konu iki devlet hem de bölge ülkeleri açısından çok olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmelidir.
yorumunuz