22 Mar 2025 09:03

İmamoğlu’nun gözaltına alınması; Erdoğan’a geri dönen bir bumerang

İmamoğlu’nun gözaltına alınması; Erdoğan’a geri dönen bir bumerang

Neden Cumhuriyet Halk Partisi’nin iç seçimlerine sadece dört gün kala ve Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının resmen açıklanmasına çok kısa bir süre varken, İstanbul Başsavcılığı ona karşı dava açarak terörizme yardım etmek ve çıkar amaçlı suç örgütü kurmakla suçladı?

Türk siyasetinde çok bilinen bir söz vardır: “İstanbul seçimlerini kazanan, Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de kazanır.” Bu söz, İstanbul seçimlerinin önemini ve Cumhurbaşkanlığı seçimi üzerindeki etkisini açıkça ortaya koymaktadır.

Bunun somut bir örneği de vardır: 2003 yılından beri Türkiye’yi yöneten Erdoğan, 1994 yılında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilerek siyasette yükselmeye başlamış ve belediyedeki başarılı performansı sayesinde Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK) iktidara taşımıştır.

İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin önemini anlamak için sadece şu bilgi yeterlidir: 2024 yılında İstanbul Belediyesi’nin bütçesi 516 milyar lira (16,05 milyar dolar) iken, Ankara Belediyesi’nin bütçesi yalnızca 92 milyar lira (2,8 milyar dolar) olarak açıklanmıştı.

AK, 2018 yılına kadar İstanbul’da rakipsiz bir şekilde seçimleri kazanmış ve 25 yıl boyunca belediye başkanlığı koltuğunu elinde tutmuştu. Ancak 2019 yılında, ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) desteğiyle Ekrem İmamoğlu sahneye çıktı. İstanbul’un batısındaki Beylikdüzü ilçesinde belediye başkanlığı yapmış olan İmamoğlu’nun başarılı yönetimi, AK için alarm zillerini çaldırdı.

İstanbul’u kaybetmek istemeyen Erdoğan, eski Başbakan Binali Yıldırım’ı aday gösterdi. Ancak sandıktan beklediği sonuç çıkmadı ve İmamoğlu seçimleri kazandı. Böylece, AK’nın İstanbul üzerindeki 25 yıllık hâkimiyeti sona erdi.

Göreve geldiği 5 yıl boyunca İmamoğlu, kentsel gelişim açısından birçok başarılı projeye imza attı. Ulaşımı genişletti, yeşil alanları artırdı, kentsel dönüşüm ve hizmet kalitesini iyileştirdi. Tüm bunların sonucunda, 2024 Mart seçimlerinde bir kez daha AK’nın adayını mağlup etti ve Erdoğan’ı seçimlerin kaybedeni konumuna düşürdü.

2019 ile 2024 yılları arasındaki süreçte Türkiye siyasetinde Erdoğan’ın iktidarını sarsan önemli gelişmeler yaşandı.

Birinci önemli olay, 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın ilk turda yüzde 50’nin altında kalması ve seçimin ikinci tura kalmasıydı. Önceki seçimlerde (2014 ve 2018) Erdoğan, ilk turda yüzde 51’in üzerinde oy alarak doğrudan Cumhurbaşkanı seçilmişti. Ancak 2023’te yüzde 49’da kaldı ve ikinci turda zafer kazanabildi.

İkinci kritik gelişme ise CHP’de yaşandı. Partinin genç kadroları, uzun yıllardır genel başkanlık koltuğunda oturan ve 2023 seçimlerinde Erdoğan’a kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nu istifaya zorladı. Yerine, Erdoğan’a karşı daha sert muhalefet yapan Özgür Özel geldi. CHP’liler, eğer 75 yaşındaki Kılıçdaroğlu yerine, 53 yaşındaki ve İstanbul’da büyük başarı kazanan İmamoğlu aday olsaydı, Erdoğan’ın kesinlikle seçimi kaybedeceğine inanıyorlardı.

Tüm bu gelişmeler, Türkiye’de siyasi sahneyi yeniden şekillendirdi. Bir yanda, ekonomik kriz ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar nedeniyle halk desteğini kaybeden Erdoğan vardı. Diğer tarafta ise, İstanbul’da farklı toplumsal kesimlere hitap eden ve geniş bir destek kazanan İmamoğlu yükseliyordu.

Ancak son günlerde yaşanan gelişmeler, Türkiye’deki siyasi atmosferi daha da kırılgan hale getirdi. CHP’nin parti içi seçimlerine sadece dört gün kala – ki bu seçimler İmamoğlu’nun 2028 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığını kesinleştirecekti – polis İstanbul Belediye Başkanı’nı gözaltına aldı. Başsavcı, İmamoğlu’nu PKK ile işbirliği yapmak, yolsuzluk ve suç örgütü kurmakla suçladı.

Bu durum, İstanbul, Ankara, Trabzon ve İzmir gibi büyük şehirlerde kitlesel protestolara yol açtı. Ülkenin dört bir yanında Erdoğan’a ve yargıya karşı tepkiler büyüdü.

Ayrıca İstanbul Üniversitesi, İmamoğlu’nun diplomasını, geçmişteki devamsızlıkları ve eğitim sürecindeki usulsüzlükler nedeniyle iptal etti. Türkiye Anayasası’na göre, Cumhurbaşkanlığı adaylığı için üniversite diploması şart olduğundan, bu karar İmamoğlu’nun gelecekte Cumhurbaşkanlığı adaylığını doğrudan engelleyebilir.

Şu anda kamuoyunda oluşan soru şudur: Neden Cumhuriyet Halk Partisi’nin iç seçimlerine sadece dört gün kala ve Ekrem İmamoğlu’nun adaylığının resmen açıklanmasına çok kısa bir süre varken, İstanbul Başsavcılığı ona karşı dava açarak terörizme yardım etmek ve çıkar amaçlı suç örgütü kurmakla suçladı?

Türkiye’nin siyasi geleceği için iki olasılık öngörülebilir. Birinci senaryo, Türkiye Adalet Bakanlığı’nın İmamoğlu’nu belirtilen suçlamalardan mahkûm etmesi, onu hapse atması veya birkaç yıl siyasi faaliyetlerden men etmesidir. Bu durumda Cumhuriyet Halk Partisi, 2028 seçimleri için hiçbir aday çıkaramaz. Seçimlere halkın katılımı ciddi şekilde düşer (yaklaşık %40 seviyelerine iner) ve bu da Türkiye’yi uluslararası alanda büyük bir itibar kaybına uğratır. Sonuç olarak, ülke demokratik açıdan ciddi bir darbe alır.

İkinci senaryo ise, İstanbul Belediye Başkanı’na yöneltilen suçlamaların düşmesi ve İmamoğlu’nun 2028 seçimlerinde aday olarak Erdoğan’a karşı güçlü bir rakip haline gelmesidir. Bu durumda İmamoğlu, Erdoğan’ı mağlup edebilir ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Türkiye’deki iktidarına son verebilir. Ancak bu olasılık pek gerçekçi görünmemektedir ve muhtemelen İmamoğlu’nun siyasi kariyeri ya hapisle ya da siyaset yasağıyla sona erecektir.

Her iki durumda da Erdoğan, siyasi satranç tahtasının kaybedeni olacaktır. İstanbul Belediye Başkanı’nın yargı yoluyla tutuklanması, Erdoğan’I ve iktidar partisini etkileyecektir.

Türkiye Siyaset Uzmanı: Mousa Dadashzadeh

News ID 1925444

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha