6 Eyl 2025 20:21

İsrail'in strateji değişimi: "Çimleri biçme"den ''tam zafer” stratejisine geçiş

İsrail'in strateji değişimi: "Çimleri biçme"den ''tam zafer” stratejisine geçiş

Siyonist İsrail'in Gazze ile ilgili eylem ve davranışlarına bakıldığında, rejimin güvenlik tehditlerini yönetmek için “çimleri biçme” stratejisinden “tam zafer” stratejisine geçtiği ortaya çıkar.

Ortadoğu'da bölgesel bir aktör olan Siyonist rejim, güvenlik tehditlerini yönetmek ve hakimiyetini sürdürmek için onlarca yıldır çeşitli stratejilere başvurmuştur. Bu stratejilerden biri "Çimleri Biçme"dir. Bu, sınırlı ve periyodik askeri saldırılar yoluyla rakipleri ve düşmanları kontrol altına almaya dayanan bir yaklaşımdır. 7 Ekim 2023'teki Aksa Tufanı operasyonundan önce kullanılan bu stratejisi, işgalci rejimin Kudüs'teki çıkarlarını güvence altına almak amacıyla statükoyu korumaya odaklanmıştı. Ancak bu tarihten sonraki gelişmeler, Siyonist rejimin dış politikasında bir paradigma değişimine işaret ediyor ve rejimin bölgesel düzenin yeniden tanımlanmasına doğru bir geçiş için "çimleri biçme"nin yerine ''tam zafer” stratejisine başvurduğunu gösteriyor.

Siyonist askeri ve siyasi analistlerin savunduğu ‘’çimleri biçme’’ stratejisi, Hamas ve Hizbullah gibi direniş gruplarına yönelik sınırlı ve periyodik saldırılar eylemlerini ifade ediyor. Washington Post'tan Adam Taylor konuyla ilgili olarak ‘’Bu ifade, Gazze Şeridi'ndeki Filistinli grupların ve el yapımı ancak etkili silahlarının biçilmesi gereken ot gibi olduğu anlamına geliyor’’ diyor. Eski İsrail Başbakanı Naftali Bennett, 2018'deki bir konuşmasında bu stratejiye atıfta bulunarak, ‘’Kim çimleri biçmezse, çimler onu yutacaktır.’’ demişti.

7 Ekim 2023'ten önce uygulanan bu strateji , tırmanan çatışmalardan ve uzun vadeli maliyetlerden kaçınmak için hava saldırıları, hedefli suikastlar ve aralıklı kara saldırılarına dayanıyordu. Örneğin, İsrail rejiminin 2008, 2012 ve 2014 yıllarında Gazze Şeridi'ne düzenlediği saldırılar, Hamas'ın askeri kabiliyetini ve caydırıcılığını zayıflatmayı amaçlıyordu. Bu stratejiyi benimsemesinin nedeni, işgal ordusunun bu modelin rejimin çıkarlarına en iyi şekilde hizmet ettiğine inanmasıydı. "Çimleri biçme" kısa vadede göreceli bir istikrar sağlasa da 7 Ekim 2023'te başarısızlık yaşadığını gösterdi.

7 Ekim’den sonra, “çimleri biçme”den “tam zafer” stratejisine doğru bir geçişe tanık oluyoruz. Çimleri biçme stratejisini itibarsızlaştıran Aksa Tufanı, Netanyahu'nun yaklaşımını değiştirmesine sürükledi.“Tam zafer” olarak adlandırılabilecek bu yeni yaklaşım, düşmanların tamamen yok edilmesine ve Siyonist rejimin hegemonyasına dayalı bölgesel bir düzenin yeniden kurulmasına odaklanıyor. 7 Ekim’den sonra işgalci rejim, Gazze'de Hamas'a, Lübnan'da Hizbullah'a, Yemen'de Ensarullah'a, İran ve Suriye'ye karşı kapsamlı saldırılar başlattı. Beşar Esad'ın devrilmesinden sonra Suriye'nin güneyindeki bazı bölgelerin işgali, Lübnan'a ve İran'a yönelik saldırılar, bölgedeki güç ilişkilerini yeniden tanımlamayı amaçlayan politikanın bir parçasıdır.

Ancak bu yaklaşım, Lübnan, Yemen ve Suriye'de artan gerginlikler de dahil olmak üzere bölgesel kaosla birlikte geldi. Netanyahu'nun "yeni bir düzen" kurmanın yeni aracı olan bölgesel kaos, beklentilerin aksine, artan bir istikrarsızlığa yol açtı. İşgalcilerin Gazze'ye yönelik saldırıları ve Hizbullah’ın eski Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrullah'a suikast da dahil olmak üzere binlerce kişinin ölümüne yol açan Lübnan’a devam eden saldırılar istikrardan ziyade yıkımı ve işgali teşvik eden bir yaklaşımı gözler önüne seriyor.

Siyonist rejimin yeni yaklaşımı, taktiksel başarılara rağmen stratejik açıdan olumsuz sonuçlar doğurdu. Daha önce Abraham Anlaşması aracılığıyla İsrail rejimiyle ilişkilerini normalleştirmeye çalışan Arap ülkeleri, bu süreci artık büyük bir stratejik risk olarak görüyor. 7 Ekim 2023'ten önce Tel Aviv rejimi ile normalleşmeye yakın olan Suudi Arabistan, Gazze savaşı ve kamuoyundaki yaygın eleştirilerin ardından tutumunu değiştirerek bir Filistin devleti kurulması şartını ortaya attı. Washington Post'un haberine göre; Arap ülkeleri, İsrail'in İran'a saldırısının ardından bölgesel istikrarı savunurken Siyonistlerin tek taraflı eylemlerinden uzak durmaya çalışıyor.

Siyonist rejimin tüm çabalarına rağmen, İran, Hizbullah, Ensarullah ve Hamas kararlı ve güçlü kalmaya devam ettiklerini belirtmek gerekir. Direniş ekseninin kararlı duruşu ile Avrupa ülkelerinin Filistin devletini tanıma gibi küresel baskılar, Netanyahu'nun yeni planı için ciddi zorluklar yaratmıştır.

Harvard Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Profesörü Stephen Walt, ABD merkezli New York Times (NYT) gazetesinde yayımladığı bir analizinde, "Ortadoğu'da değişim yaşandı, ancak aslında hiçbir şey değişmedi" diyor. O, Siyonist rejim düşmanlarını zayıflatabilmiş olsa da, bölgesel düzenin hâlâ eski çatışmalara ve çözümsüz Filistin sorununa dayandığına inanıyor. Esad'ın devrilmesi, direniş ekseninin zayıflaması ve İran'a yönelik saldırılar, Siyonist rejimin gücünü artırsa da, sürdürülebilir bir düzenin yaratılmasına yol açmadı. Stephen Walt, Filistin için diplomatik bir çözüm kabul edilmeden, Netanyahu'nun yeni bir düzen hayalinin gerçekleşmeyeceğini vurguluyor.

Netanyahu liderliğindeki İsrail rejiminin "çimleri biçme"den "tam zafer" strarejisine geçmesi, onun Ortadoğu'yu yeniden tanımlama hırsına işaret etmektedir. Ancak yeni strateji, bölgesel kaos, diplomatik izolasyon ve Siyonist rejim düşmanlarının varlığını sürdürmesi nedeniyle çıkmaza girmiştir. Daha önce rejimle normalleşmeyi savunan Arap ülkeleri artık bu süreci riskli görüyor. Öte yandan Walt'ın görüşü, İsrail-Filistin ilişkilerinde yapısal değişiklikler yapılmadığı sürece, yeni Ortadoğu düzeninin eski düzenin devamından başka bir şey olmayacağı gerçeğini doğruluyor. Bu durum, Netanyahu'nun yeni planları için karanlık bir gelecek çiziyor ve İsrail’i zafere ulaştırmak yerine bölgesel krizi daha da karmaşık hale getirip rejimi yalnızlaştırabilir.

Mehr Haber Ajansı Uluslararası ve Dış Haberler Genel Müdürü Muhammedrıza Moradi

News ID 1930081

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha