19 Şub 2025 14:46

Ukraynalı uzman:

ABD-Rusya görüşmeleri kalıcı bir barış değil, geçici bir ateşkes getiriyor

ABD-Rusya görüşmeleri kalıcı bir barış değil, geçici bir ateşkes getiriyor

Ukraynalı uzman Dimitri Vasyl, Ukrayna-Rusya savaşına dair yaptığı değerlendirmede, yapılan görüşmelerin kalıcı bir barışa değil, sadece geçici bir ateşkese yol açtığını belirtti.

Ukrayna savaşının, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa topraklarında gerçekleşen en büyük askeri çatışma olduğu ve üç yıl süren bu krizle birlikte Avrupa liderlerinin kıtanın güvenliği konusunda endişelerinin arttığı bir gerçek.

Ancak Donald Trump'ın Ukrayna-Rusya savaşını sona erdirme isteği ve Vladimir Putin ile Donald Trump arasında müzakere söylentileri, Batı’nın savaşın devamından ve onun maliyetlerinden yorulduğunu ve genel yaklaşımının bu çatışmayı durdurmaya yönelik olduğunu gösteriyor.

Ancak Ukrayna savaşının ateşi ve yıkımı arasında bu günlerde akla gelen ilk soru, ateşkese varılması durumunda, Ukrayna ile Rusya arasında kalıcı bir barışın tesis edilip edilmeyeceği yoksa tüm bu çabaların sadece bir "geçici anlaşma" ile Ukrayna ve Batı dünyasına nefes alma fırsatı verip gerilimi yeniden yükseltmeye yol açıp açmayacağıdır.

Bu soruya yanıt ararken, Ukraynalı gazeteci ve uzman Dimitri Vasyl ile konuştuk.

Vasyl, Ukrayna'nın tanınmış ve etkili gazetecilerinden biri olup, Kiev hükümetinin politikalarına karşı çıktığı için uzun yıllar hapis cezası almış ve halk ayaklanmalarının ardından serbest bırakılmış, ardından çalışmalarına Rusya'da devam etmiştir.

Savaşın başlangıç nedenlerine değinen Vasyl, şunları söyledi: "İlk olarak, bu savaşın nasıl şekillendiğine bakmamız gerekiyor. Ardından savaşın sebeplerini incelemeliyiz. Gerçekten de Ukrayna krizi, 2014 yılında başlayan iç savaşla başlamıştır; o dönemde G7 ülkeleri, Maidan Devrimi ile Ukrayna hükümetini değiştirmeye karar verdiler."

Vasyl bu konuda şöyle devam etti: "Birçok Ukraynalı, Sovyetler Birliği döneminde Rus vatandaşlarıydı ve Sovyetler Birliği'nin çöküşünden sonra, Batı tarafından mali olarak desteklenen bazı Ukraynalılar, Rus kökenli Ukraynalılarla çatışmaya girdiler. Bu çatışma, Ukrayna'daki Rusların ya devlet tarafından tutuklanmasına ya da ayrımcılığa uğramasına yol açtı; Rusya hükümeti, bu gelişmelere göz yummak zorunda değildi."

Bu Ukraynalı uzman, 2014-2022 yılları arasında Rusya'nın Donbas Cumhuriyeti'ni desteklemek zorunda kaldığını ve nihayetinde Donbas'a destek verme sürecinin, Batı'nın Ukrayna hükümetini desteklemesiyle birlikte "Minsk Anlaşması"na yol açtığını belirtti. Vasil'e göre, Minsk Anlaşması doğrultusunda Almanya ve Fransa'nın yetkilileri de bu anlaşmanın Ukrayna devletinin güçlendirilmesi adına bir fırsat yaratma amacı taşıdığını kabul etmişlerdir. Minsk Anlaşması ile savaş sona erdi, tanınmayan Donbas Cumhuriyeti yeniden Ukrayna'ya katıldı.

2014'teki renkli devrimlere dikkat çeken Vasil "2014'te Batı ülkelerinin düzenlediği renkli devrimler ile iktidar yapısının değişimine tanık olduk ve bu dönemde birçok Ukraynalı sokaklara dökülerek karşı duruşlarını dile getirdi. Ben de bu karşıt görüşte olanlardan biriydim ve bu protestolarda tutuklandım. İç savaşın durması için, medya mensuplarından, Ukrayna oligarklarının finansal desteğiyle çalışan gazetecilerin, Ukrayna ile Rusya halkı arasındaki ateşi körüklemeyi durdurmalarını istedim. Bu hareketim sonucunda 2 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırıldım." şeklinnde konuştu.

On binlerce Ukraynalı muhalif hapiste tutuluyor

Vasyl sözlerine şöyle devam etti: "Bu olaylar, Ukrayna Devlet Başkanı Sayın Petro Poroşenko döneminde gerçekleşti. O dönemde bana 9 yıl hapis cezası verilmişti. Ancak halkın protestoları sayesinde cezam kısaltıldı ve 2018 yılında ev hapsi sürecinden sonra serbest bırakıldım. Belki de halkın desteğiyle özgürlüğüme kavuşacak kadar şanslıydım, ancak on binlerce vatandaşım hâlâ hapiste tutuluyor. 2014-2022 yılları arasında Ukrayna'da yaşananları, Ukrayna savaşının temel nedeni olarak yorumlayabiliriz."

Vasyl sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu sekiz yıllık süreçte, G7 ülkelerinin büyükelçilikleri Ukrayna Anayasası'nda köklü değişiklikler yaptılar. Bunun sonucu olarak Batılı hükümetlerin ülkemiz adına politika belirlemesine izin verildi. Ne demek istediğimi bir örnekle açıklayayım: Bildiğiniz gibi bir devlet, yasama, yürütme ve yargı olmak üzere üç kuvvetten oluşur. Örneğin, 2021 yılında Ukrayna'daki yargı sistemiyle ilgili bir yasa çıkarıldı. Bu yasaya göre, ülkenin yargı organı, yabancı gazetecilerin yazdığı içeriklere itiraz etme veya hukuki inceleme yapma yetkisine sahip değildir."

Ukrayna Anayasası G7 ülkeleri tarafından yazıldı

Ukraynalı uzman, açıklamalarına şu sözlerle devam etti: "Yabancı uzmanların görüşlerine dayanarak, ülkenin farklı bölgeleri için yargıçlar seçiliyor. Yani bu yargıçlar, Ukrayna hükümetinin isteği doğrultusunda belirlenmiyor. Peki, yargı kararlarının G7 ülkeleri tarafından atanan üç uzman tarafından belirlendiği bir ülkede bağımsızlıktan söz edilebilir mi? Ukrayna Anayasası'nı dikkatlice incelerseniz, bir ülkenin politikalarının nasıl yabancı hükümetler tarafından şekillendirildiğini gördüğünüzde şaşırırsınız. Üstelik bu dış müdahale yalnızca yargı alanında değil, devletin tüm organlarında mevcuttur."

Vasyl, Ukrayna’nın tarım arazileriyle ilgili yasalarına da değinerek şunları söyledi: "Ukrayna’nın en önemli milli sermayesi olan milyonlarca hektarlık tarım arazileri, özel mülk statüsündedir ve halkımıza aittir. Bu yüzden, bu arazileri yabancılara satma yetkimiz yoktur, çünkü asıl sahipleri Ukraynalılardır. Ancak Zelenskiy, iktidara geldiğinde, koronavirüs salgınını bahane ederek bir yasa çıkardı. Bu yasaya göre tarım arazilerimizi bir mal gibi satma hakkımız oluştu. Şimdi, Avrupa Birliği para basma gücüne sahip olduğuna göre, artık topraklarımızın fiilen AB'nin elinde olduğunu söyleyebiliriz. Tüm bunlara baktığımızda, ülkemizin Batılı devletlerin dolaylı egemenliği altında olduğunu görüyoruz. Evet, belki bayrağımız, milli marşımız ve devlet kurumlarımız hâlâ yerinde duruyor, ancak gerçekte ülkemiz dış güçler tarafından yönetiliyor."

Ukrayna’nın kuruluş tarihine değinen Ukraynalı uzman Dimitri Vasyl şunları kaydetti: "Ukrayna yeni kurulan genç bir ülkedir. Bu ülkede yaşayan insanların çoğu Rus. Ukrayna ismi aslında Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra resmi olmayan bir isimdi. Bu ülke son yüz yılda Sovyetler Birliği bölgesi olarak biliniyordu. Bu isim yabancı istihbarat servisleri tarafından ortaya atıldı. Aslında Ukrayna, Rusya'nın anavatanıdır. Tarih kitaplarında Kiev, Rusya'nın ana şehri olarak yer alıyor ve hatta Rusya'nın önce Kiev olduğu, sonra Rusya'ya taşınarak genişlediği vurgulanıyor. Dikkat edin, Ukrayna’nın Kiev’i demiyorum."

Ukrayna topraklarının Batı ile takası Moskova için kabul edilemez

Bu nedenle yabancı güçlerin Ukrayna'da varlığını sürdürlmesi ve Rusya'nın tarihi topraklarının takas edilmesi Moskova yönetimi açısından kesinlikle kabul edilemez. Ukrayna’daki olup bitenler ülke halkını NATO esaretinden kurtarma savaşıdır. Ancak yabancı medya kuruluşları, Rusya'nın Ukrayna'daki operasyonlarını sanki Rusya Ukrayna'yı işgal ediyormuş gibi yansıtıyor.’’

Dimitri Vasyl, ABD, Almanya, İngiltere, Japonya, Fransa, Kanada ve İtalya'dan oluşan G7 ülkelerinin Ukrayna tunumunu eleştirerek, ‘’Kombine işgal sonucu Ukrayna'daki limanlar ve demiryolları bu ülkelerin kontrolüne giriyor. Rusya bu konuda var gücüyle mücadele ediyor. Yüzeysel olarak Ukrayna ordusunun Kiev hükümetinin yönetimi altında olduğunu görüyoruz, ancak gerçekte bu ordu Batı ülkelerinin özel ordusu haline gelmiş durumda, bütçesi bile onlar tarafından belirleniyor. Ukrayna yetkilileri bu konuda defalarca doğruladı. Silah ve her türlü askeri destek G7 ve Batılı hükümetler tarafından sağlanıyor. Askeri komiteler insanları cepheye gitmeye ve Rusya'ya karşı ölmeye zorluyor.’’ değerlendirmesinde bulundu.

Ukraynalı gazeteci, "Kiev'de büyüdüm ve Rus özel operasyonundan iki ay önce Ukrayna'dan ayrıldım, zira bütün medya kuruluşları ve muhalefet partileri kapatıldı.’’ dedi.

Ukrayna için yapılan görüşmeler hakkında Dimitri Vasyl, Mevcut durumda eğer ateşkesten söz ediliyorsa bu, Ukrayna'nın Batı'nın çıkarları doğrultusunda tutulması için bir fırsat yaratmak içindir. Bu, Ukrayna vatandaşlarının esir alınması anlamına gelir. Bu yüzden asla kabul edilemez. Batılı ülkeler son üç yılda 500 milyar dolar harcadı. İşte bu yüzden Ukrayna'yı elinde tutmak Batılı ülkeler için çok önemli, çünkü bu yatırımlarla ileride Ukrayna üzerinde tam egemenlik iddiasında bulunabilirler. Biz buna karşıyız. Evet, herkes savaştan yoruldu ve bazıları barış istiyor ama sahadaki duruma baktığımızda kalıcı barış değil, geçici ateşkes sağlanabilir.’’ diye konuştu.

News ID 1924545

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha