Suudi Arabistan geçtiğimiz günlerde AA ve TRT’nin internet sitelerine erişimi engelledi. Ayrıca bazı Arap ülkelerindeki medya kanalları yayınladıkları haberlerde Türkiye’yi koronavirüs vakalarını gizlemekle suçluyorlar. Ankara yönetimi ise bu gibi iddiaların gerçeği yansıtmadığını, Türkiye’nin her gün koronavirüs kaynaklı can kaybı ve vaka sayısını net bir şekilde açıkladığını belirtiyor. Öten yandan Arap ülkelerinden gelen koronavirüsle ilgili rakamlar da tartışma konusu.
Mehr Haber Ajansı bu konunda İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkan Vekili Hakkı Uygur ile bir röportaj yaptı.
İşte Hakkı Uygur verdiği yanıtlar:
1 - Suudi Arabistan ve BAE medyasında Türkiye koronavirüs vakaları sayısını gizlemekle suçlanıyor? Söz konusu iki ülkenin yayın kuruluşlarında neden bu yaklaşım sergileniyor?
Evet ne yazık ki bazı Ortadoğu ülkeleri siyasi rekabeti ve çatışmayı sağlık alanına da yansıtıyorlar ve genellikle Türkiye'de yaşanan gelişmeleri kendi açılarından ve kendileriyle kıyaslayarak değerlendiriyorlar. Oysa Türkiye'de çok dilli özgür basının olduğunu, güçlü bir sivil toplum örgütlenme geleneğinin olduğunu, yüzlerce özel tv kanalı, binlerce radyo istasyonu ve on milyonlarca sosyal medya kullanıcısı olduğunu unutuyorlar. Dolayısıyla böylesi bir ortamda gizliliğin olması çok mümkün değil. Nitekim sağlık bakanı günlük brifinglerle her türlü istatistiği günlük olarak da paylaşıyor. Sanırım Suudi ve BAE bu tür yayınlarla kendi halklarını etkilemeye çalışıyorlar, zira Türkiye'ye olan teveccühün farkındalar ve her yıl Türkiye'yi ziyaret eden milyonlarca vatandaşlarını durdurmaya ya da Türkiye'de yatırım yapmalarını engellemeye çalışıyorlar. Türkiye'nin temsil ettiği kültürel değerlerle barışık bir demokrasi anlayışı bölgedeki birçok ülke hakimi için en önemli tehdit algısını oluşturuyor.
2 - Geçtimiz günlerde Suudi Arabistan AA ve TRT'nin internet sitelerine erişimi engelledi. Sizce bunun sebebi nedir?
Yukarıda açıkladığım sebeplerde ötürüdür, Kaşıkçı cinayeti gibi bir skandalı gündemde tutan, Yemen halkının çektiği acıları gündeme getiren medya kanallarından hoşlanmıyorlar, bunlar yalnızca Türk medyası değil benzer politikalara sahip özgür medyadan hazzetmiyorlar.
3 - Kaşıkçı cinayeti faillerinin yargı süreci konusunda son gelişmeler nelerdir? Acaba Ankara-Riyad ilişkilerinin gerilmesinin nedeni Kaşıkçı olayından mı kaynaklanıyor?
Ayrıntılara vakıf olmamakla birlikte Suudi Arabistan'da göstermelik bir mahkeme düzenlendiğini ve alt seviyedeki bazı kimselerin cezalandırılarak olayın kapatılmasına çalışıldığını biliyorum. Oysa dünyaca ünlü bir gazetecinin öldürülme kararının alt seviyede alınamayacağı alınsa bile, böyle bir organizasyonu İstanbul Konsolosunu etkisiz hale getirerek gerçekleştiremeyecekleri aşikardır. Türkiye'nin olayı saatler içinde çözmesi ve suçluların ses kayıtlarını yayınlaması Suudi rejimini öfkelendirse de asıl gerginlik konusu Mısır'daki darbe olmuştur. Zira belirttiğim gibi bazı bölge liderleri için serbest seçimler ya da demokratik hükümet gibi kavramlar düşman işgalinden daha kötü çağrışım yapıyor ve Türkiye'nin bölgede halkların iradesini önceleyen siyasetler izlemesi Suud ve BAE gibi demokrasi karşıtı bloku öfkelendiriyor. Bu nedenle ister Mısır'da ister Türkiye'de isterse de Libya'da olsun daima darbecileri desteklediklerini görüyoruz.
4 - Bazı Arap siyaset uzmanları Türkiye’nin Libya politikası ve Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ni desteklemesini bir sömürge projesi ve Osmanlıcılık düşüncesinin yeniden canlanması olarak yorumluyorlar. Siz bu hususta neler düşünüyorsunuz?
Tarih geçmişte kalmıştır, sürekli uzak geçmişlere vurguda bulunmak normalleşemeyen, bugüne ve geleceğe ait umutları olmayan kesimlerin ucuz propagandasından ibarettir. Türkiye uluslararası meşruiyeti olan Libya hükümetini tanımakta, onunla resmi bir anlaşma yapmakta ve bu anlaşmanın gereklerini yerine getirmektedir. Rakip ya da hasım güçlerin bunu Osmanlıcılık olarak damgalaması gerçekleri tahrif çabasıdır. Türkiye bölgesindeki en önemli siyasi-askeri ve ekonomik güç olarak tabii ki kendisinde yardım talep eden meşru güçlere yardımcı olacaktır. Yüz yıl önce aynı devletin bayrağı altında bulunmamamız yalnızca bu bağları güçlendirici bir etken yapmaktadır. Ancak Türkiye'nin yardım politikaları dar bir ideolojik yaklaşımdan kaynaklanmamaktadır. Öyle olsa Osmanlının en önemli rakiplerine, salgınla mücadele konusunda karşılıksız yardım etmesine gerek kalmazdı. Özellikle son 10 yılda başarısız devletlerden başarısız/çökmüş bölgeye doğru ilerlenmesi bölgedeki istikrar ve başarı örneği olan Türkiye'nin ön plana çıkmasına, özellikle Arap dünyasındaki bazı kesimlerin güçlü Osmanlı dönemine vurguda bulunduğunu görmekteyiz. Ancak dediğim gibi tarih geçmişte kalmıştır ve ileride bölge ülkelerinin kendi özgür ve demokratik iradeleriyle bir birlik oluşturmaları halinde bunun Osmanlıcılıktan çok daha farklı bir şey olacağı her aklı başında insanın malumudur.
Muhabirler:
Mohammad Mazhari
Morteza Karimi
yorumunuz