Suriye krizi 2011 yılında başladı. ABD liderliğindeki Batı ülkeleri Suriye’de terörizmi destekleyerek bu ülkenin meşru hükümetini çok kısa sürede devirebileceklerini düşünmüştü. Hatta bazı Batılı yetkililer, Şam hükümetinin birkaç gün veya birkaç hafta içinde devrileceğini duyurdular.
Ancak Suriye müttefiklerinin bu ülkeye gelmesi denklemi değiştirdi. İran, krizin en başından beri Suriye'nin ana müttefiki olarak bu ülkede önemli rol oynadı. Alında İran’ı Suriye'ye girmeye yönlendiren İslami Direniş söylemiydi. Lübnan Hizbullah Hareketi de bu İslami Direniş söylemi nedeniyle Suriye topraklarında tekfirci teröristlere karşı mücadele etti.
Bu arada Rusya da Suriye'nin müttefikleriyle birlikte bu ülkeye gelen taraflardan biridir. Rusya, “Moskova” ve “Şam”ın ortak çıkarı için Suriye’ye geldi. Elbette Rusların Suriye'ye gelmesi, Şam hükümetinin resmi talebi üzerine gerçekleşti.
Dolayısıyla Rusya'nın Suriye'deki varlığı ABD, Batılı ülkeleri ve birçok Arap ülkesinin iddiasının aksine tamamen yasal ve uluslararası hukuk çerçevesindedir.
Rusya’nın Suriye’ye gelmesiyle birlikte bu ülkedeki güç üçgeni tamamlanmış oldu. Suriye Direniş Güçleri, İran ve Rusya'nın terörizmle mücadeledeki işbirliğ, bu güçlü üçgenin Amerikan-Siyonist eksenine karşı sayısız kazanımlar elde etmesine yol açtı. Aslına söz konusu bu güçlü üçgen, ABD destekli teröristlere ve diğer Batılı ülkelere güçlü bir şekilde meydan okudu.
İran ile Rusya'nın Suriye'deki etkisi arasındaki bağlantı, ABD’deki, Batılı ülkelerdeki ve Siyonist rejimdeki düşünce odalarını harekete geçirdi. Bu düşünce odalarında, Tahran ile Moskova arasında bir çatlak yaratma stratejisi tasarlandı ve bunun uygulanmasının sorumluluğu Siyonistlere verildi.
Siyonistler, Amerikan-Batı düşünce odalarının kendilerine verdiği görevi yerine getirmek için tüm medya ve propaganda kollarını harekete geçirdiler. İlk etapta Siyonist Rejim yetkilileri, Rusya'nın İran'ı Suriye'den çıkarmak için ABD ile bir anlaşmaya vardığını idda ettileri. Siyonistler, Rusya'nın İran'a Suriye topraklarını terk etmesi için baskı yaptığını ve karşılığında ABD'den tavizler aldığını öne sürdüler.
Siyonist Rejim ayrıca Suriye meselesinde İran ve Rusya arasındaki koordinasyonun kesildiğini ve iki tarafın bu ülkede ayrı ayrı rol oynamaya devam ettiğini iddia ederek Tahran ve Moskova arasında anlaşmazlık çıkarmaya çalıştı. Ancak böyle bir şey doğru olsaydı ve Suriye'deki müttefiklerin safları parçalanmış olsaydı, terörizm sahada yenilgiye uğramazdı.
İran ile Rusya arasında anlaşmazlık çıkarmayı amaçlayan diğer iddialardan biri de Suriye’nin yeniden inşaası meselesiydi. Siyonistlere bağlı medya kuruluşları, Suriye'nin yeniden inşasında İran'ın payının çok düşük olduğunu ve Rusların Suriye pazarını ele geçirdiğini ileri sürdü. Ancak İranlı ekonomi ve sanayi yetkililerinin son haftalarda Suriye'ye yaptıği ziyaretler ve bu ülkenin yeniden inşası konusunda büyük anlaşmaların imzalanması, Siyonistlerin ortaya attığı tüm iddialara son verdi.
Gerçek şu ki, Moskova'nın çıkarlarının bir kısmı İran ve Rusya coğrafyasının güçlendirilmesinde yatıyor. Dolayısıyla Siyonist Rejim’in Suriye örneğinde Tahran ile Moskova arasında bir anlaşmazlık olduğunu gösterme çabası yanlıştır.
İran ve Rusya arasında son yıllarda Suriye’de terörizme karşı mücadele sırasında bazı tatktiksel anlaşmazlıklar yaşanmış olabilir ancak bu ihtilafların seviyesi stratejik anlaşmazlıklara yükseltilmemiştir.
Bu nedenle Suriye, Tahran ve Moskova arasında anlaşmazlık çıkarmak için öne sürülen tüm iddiaların aksine, İran ve Rusya arasındaki işbirliği ve yakınlaşmanın zirveye ulaştığı yerlerden biridir.
yorumunuz