Birleşik Arap Emirlikleri'nden perşembe günü yapılan açıklamada Libya'da devam eden savaşın bitmesi için Birleşmiş Milletler liderliğindeki politik sürece dikkat çekildi. Açıklamada ayrıca, "Kategorik olarak Türkiye'nin Libya'ya askeri müdahalesini reddediyoruz" denildi.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı ise bu açıklamaya yazılı bir duyuru ile tepki gösterdi. Açıklamada "BAE Yönetimi’ni, ülkemize karşı düşmanca tavır takınmaktan vazgeçmeye ve haddini bilmeye davet ediyoruz." ifadesine yer verildi.
Bu karşılıklık açıklamalar bakıldığında iki ülkenin siyasi ilişkileri gergin bir dönemdem geçtiğini gösteriyor.
Mehr Haber Ajansı muhabiri, konuyu Kazakistan'daki Ahmet Yesevi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cengiz Tomar'e sordu.
Aşagıdaki yazıda Tomar'ın Mehr'in sorularına verdiği yanıtları okuyabilirsiniz:
1- Bildiğiniz üzere geçtiğimiz hafta Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy “Birleşik Arap Emirlikleri yönetimini Türkiye’ye karşı düşmanca tavır takınmaktan vazgeçmeye ve haddini bilmeye davet ediyoruz" ifadesini kullanarak BAE’nin Türkiye'ye karşı bildirisine tepki göstermişti. Bu iki ülkenin ilişkisi kriz noktasına gelmesinin göstergesidir. Sizce bundan sonra iki ülke hattında nasıl bir seyir izlenecek?
Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin mevcut politik ilişkisi hemen hemen Ortadoğu’daki bütün sorunlarda birbiriyle çelişiyor. Suriye, Libya, Mısır, Yemen, Filistin, 15 Temmuz Darbe teşebbüsü gibi. Birleşik Arap Emirlikleri sadece kendisini temsil etmiyor. Bölgede özellikle Suudi Arabistan ile Mısır gibi ülkeler ile Türkiye’nin Ortadoğu politikasından rahatsız olan Batılı ülkeleri bunun içine katmak gerekir. Tabi BAE’nin insan gücü buna imkân vermese de maddi gücü de şu an için buna olanak sağlıyor. BAE, İnsan gücü olarak başka Arap ülkelerinin kapasitesini, maddi gücünün yardımıyla kullanıyor. Kısa vadede Ortadoğu’daki sorunlar siyasi olarak devam ettiği müddetçe ve iki ülke de tutumlarını değiştirmedikleri sürece bu gerginlik devam edecektir. Zira bu bir win-win süreci değil zero-sum sürecidir. Bir ülkenin kazanması diğerine kaybettirecektir. Şu an her iki ülkenin pozisyonlarına baktığımızda bu pozisyonlarını değiştireceklerine dair bir belirti bulunmamaktadır.
2- BAE ile Türkiye arasındaki gerginlik iki ülkenin ticari ilişkilerini nasıl etkileyebilir?
Aslında iki ülke arasındaki gerginlik özellikle 2013’ten beri varolmakla birlikte 2017 yılına kadar ticari ilişkiler gelişmeye devam etti. Ancak 2018’den itibaren sert bir düşüş göstermiş bulunuyor. Zaten Koronavirüs nedeniyle ticaret hacimleri daralırken, artan siyasi gerilim ve medyada çıkan haberler nedeniyle bu ticaret hacminin daha da gerileyeceğini tahmin etmek mümkün.
3- Bazı uzmanlara göre iki ülke arasındaki gerginlik BAE’nin Suudi Arabistan’ın bölge politikasını desteklemesinden kaynaklanıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Suudi Arabistan bir faktör ancak bunu sadece Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerle açıklayamazsınız. Daha temel bir sorun var. Türkiye başlangıcından beri yani 2011 yılından itibaren bölgede özgürlükçü demokrasi yanlısı hareketleri destekledi. Zaten İslam Dünyasında en gelişmiş demokrasiye ve ekonomiye sahip olması, turizm, eğitim, diziler ve yaşam standartlarıyla Arap halkları tarafından örnek ve ilham alınan bir ülke olması Arap Baharı süreçlerinin ortaya çıkmasında önemli bir etken oldu. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Arap Sokağında büyük bir popülaritesi var.
Arap Dünyasında demokratik seçimler olduğunda, tıpkı Mısır’da Mursi’nin seçilmesi gibi, Arap toplumlarında en örgütlü kuruluşlar olan Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin) ve benzeri gruplara yakın siyasetçilerin kazanması manasına geliyor. Arap yönetimleri özellikle de Körfez monarşileri ile onların Batılı müttefikleri hep iki tehdidi varoluşsal görmüşlerdir. Bunlardan biri Müslüman Kardeşler, diğeri de nüfuzunu topraklarında yaydığını düşündükleri İran. İşte bu nedenle Suudi Arabistan’la birlikte liderlik rolü üstlenmek isteyen BAE ile Türkiye’nin ilişkileri sürekli bir gerginlik içinde. Türkiye Cumhurbaşkanının Arap sokağındaki büyük etkisi ve İsrail karşıtı tutumu da korkuları artırıyor.
4- Doğu Akdeniz ve hatta Libya’daki gelişmelere bakılırsa BAE, Mısır ve Suudi Arabistan ile İsrail rejiminin Türkiye’ye karşı ittifak kurdukları görünüyor. Sizce Türkiye buna karşı ne yapacak?
Ben birkaç yıldır kaleme aldığım yazılarda Türkiye’ye karşı kurulan bu cepheye “Güney Cephesi” diyorum. BAE, Suudi Arabistan, Mısır ve İsrail bu cephede. Türkiye buna karşılık son zamanlara Rusya, İran gibi ülkelerle ilişkilerini geliştirdi. Arap dünyasından da Katar, Libya, Cezayir’le yaptığı anlaşma ve temaslarla cevap veriyor. Akdeniz’de Libya ile önemli bir münhasır bölge anlaşması yaptı. Türkiye son zamanlarda hem Suriye’de hem de Libya’da da önemli bir başarı elde etmiş bulunuyor. Bence Türkiye’nin ekonomisi, insan gücü, gelişmekte olan teknolojisi ve savunma sanayii ile İslam Dünyasında bir başarı öyküsü olarak demokratik bir hukuk devleti olmasından kaynaklanan Arap sokağındaki popülaritesi en önemli gücüdür.
yorumunuz