10 May 2025 07:18

Fars körfezi, İran'ın kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır

Fars körfezi, İran'ın kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır

Fars Körfezi, sadece bir su kütlesi değil; İran’ın kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Tarihin labirentlerinde adeta bir taşa kazınmış yazı gibi, bu isim ebedi olarak kalmıştır.

Fars Körfezi, sadece bir su kütlesi değil; İran’ın kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Tarihin labirentlerinde adeta bir taşa kazınmış yazı gibi, bu isim ebedi olarak kalmıştır.

Bu körfezin her dalgası, binlerce yıllık medeniyetin, direnişin, kültürün ve onurun bir hikâyesini anlatır. Fars Körfezi ismi, yalnızca coğrafi bir tanım değil; haritalarda olduğu kadar kalplerde de yer edinmiş bir anlamdır.

Ancak son yıllarda Fars Körfezi, yeni bir mücadele alanına dönüşmüştür; bu defa kılıçlarla veya toplarla değil, kelimelerle ve hilelerle. Bu ismi değiştirmeye yönelik sinsi çabalar başlamıştır; bu, cehaletten değil, kin ve siyasetten kaynaklanan bir girişimdir. Bu çabalar, güneşi söndürmeye çalışan bir rüzgâr gibi, beyhude ve başarısızlığa mahkûmdur.

Hatta ABD Başkanı Donald Trump bile konuşmalarının birinde uluslararası gelenekler ve onlarca tarihî belgeyi görmezden gelerek bu sahte ifadeyi kullanmıştır. Bu hareket, birkaç Arapça konuşan dinleyiciden alkış alsa da, İran halkından dünyaya yayılan olumsuz tepkilerle, bağımsız uzmanların ve hatta bazı tarafsız tarihçilerin eleştirileriyle karşılandı.

Tarihin çarpıtılmasıyla öz kimlik unutulabilir mi? Bu sorulara cevabı biz değil, binlerce tarihî belge verir. İlk ve en önemli belgeler, eski haritalardır; Antik Yunan’dan Orta Çağ Müslümanlarına, Portekizli denizcilerden Avrupalı doğubilimcilere kadar herkes bu su kütlesini "Persian Gulf" veya farklı dillerdeki karşılıklarıyla adlandırmıştır.

M.S. 2. yüzyılda, ünlü Yunan coğrafyacı Ptolemaios, meşhur eseri Geographia’da bu körfezin adını "Sinus Persicus" yani Fars Körfezi olarak kaydetmiştir. Daha sonraki yüzyıllarda İslam dünyasında da bu ad korunmuştur. İbn Havkal, Mesudi, Mukaddesi gibi Müslüman coğrafyacılar da bu körfezden "Bahr-ı Fars" yani Fars Denizi olarak bahsetmişlerdir.

Modern dönemde ise Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlar, defalarca bu su kütlesinin tek geçerli adının "Persian Gulf" olduğunu vurgulamışlardır. 1990’larda BM Sekreterliği resmen açıklamış ve bu ismin uluslararası belgelerdeki tek geçerli ad olduğunu bildirmiştir. 19. ve 20. yüzyıllara ait İngiliz, Amerikan ve Fransız resmi belgelerinde de "Persian Gulf" dışında başka hiçbir ad bulunmamaktadır.

Bu ismi değiştirme çabaları tarihten değil, siyasi düşmanlıklardan doğmuştur. Fars Körfezi kıyısındaki bazı Arap ülkeleri –ki siyasi varlıkları 20. yüzyıla dayanmaktadır– bugün para ve lobi faaliyetleriyle tarihi yeniden yazmaya çalışmaktadırlar. Ancak tarih, petrodolarlarla silinmeyecek kadar güçlü bir hafızaya sahiptir.

Donald Trump ve diğer siyasetçilerin sözleri belki birkaç saatliğine haber manşetlerine çıkabilir, ama uzun vadede tarihî gerçekliğin önünde silinip gider. Hiçbir başkan, kral ya da medya kuruluşu, binlerce yıl süren bu gerçeğe karşı duramaz. Biz, tahrifata karşı sessiz kalacak bir millet değiliz. Her yıl 30 Nisan’da (İran’da Hürmüz Boğazı’nın Portekizlilerden kurtuluş günü) düzenlenen Ulusal Fars Körfezi Günü’nde, bu ismin özgünlüğünü korumaya devam ediyoruz. Bu gün, 1622’de İranlıların Portekizlileri güney kıyılarımızdan kovarak kazandığı zaferi anımsatır. Bu da bir başka kanıttır ki, Fars Körfezi hep Fars olmuştur ve öyle kalacaktır.

Fars Körfezi’nin dalgaları hâlâ Farsça konuşuyor. Güneyin gece sessizliğinde esen meltem, Fars adını fısıldıyor ve kıyılara, “Ben Fars Körfezi’yim; ne eksik ne fazla.” diye söylüyor. Ve biz, bu büyük ismin mirasçıları, son nefesimize kadar onu koruyacağız.

News ID 1926757

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha