Son aylarda Sudan, iç çatışmalar ve geniş çaplı insani kriz nedeniyle hassas ve karmaşık bir süreçten geçmektedir; bu önemli Afrika ülkesi, çağdaş tarihinin en zorlu dönemlerinden birini yaşamaktadır. Sudan’ın Afrika Boynuzu bölgesi ve Kızıldeniz kıyısındaki stratejik konumu göz önüne alındığında, ülke içindeki gelişmeler sadece Sudan halkı için değil, bölgesel istikrar açısından da büyük önem taşımaktadır.
Bu bağlamda Mehr Haber Ajansı, Tahran’daki Sudan Büyükelçisi Abdulaziz Hasan Salih Taha ile Sudan’daki son gelişmelerin çeşitli boyutları, ülkenin geleceği ve Tahran-Hartum ilişkileri üzerine bir röportaj gerçekleştirdi:
-Sudan ordusu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki çatışmalar şu anda hangi bölgelerde yoğunlaşmış durumda ve bu çatışmaların arkasındaki stratejik hedefler nelerdir?
Bu saldırı 15 Nisan 2023’te başladı. Silahlı isyancılar devletin meşru yönetimine karşı darbe girişiminde bulunarak, katliamlar, yağmalar ve kültürel yıkımlar gerçekleştirdiler. Bu örgütlü saldırganlığa karşı Sudan halkı ordusunun yanında durdu ve birçok şehri geri aldı. Ancak El-Faşir ve Bara’da geniş çaplı katliamlar yaşandı; uluslararası toplum ise sessiz kaldı.
Tüm dünyayı ve özgür medyayı, bu isyancı ve terörist güçleri terör örgütleri listesine koymaya ve onlara para, silah ve paralı asker gönderen ülkeleri kınamaya çağırıyoruz.
-Siyasi anlaşmazlıkların böylesine büyük bir savaşa dönüşmesinin nedeni neydi?
Aslında Sudan’da yaşananlar, siyasi anlaşmazlık değil, dış destekli bir darbe girişimidir. Asıl hedef, savunmasız halktı. İsyancılar altyapıları, hastaneleri, su ve elektrik istasyonlarını, ibadethaneleri hedef aldılar.
-Birleşik Arap Emirlikleri’nin Hızlı Destek Kuvvetleri’ne askeri ve mali destek sağladığına dair raporlar var. Bu konuda ne tür kanıtlar mevcut ve Hartum’un tepkisi ne oldu?
Sudan, BAE’nin isyancılara mali ve askeri destek verdiğine dair resmi belgeleri BM Güvenlik Konseyi’ne sundu. Bu raporlar uluslararası araştırmalarda ve Batı medyasında da teyit edildi.
-BAE, Kızıldeniz hattındaki ekonomik nüfuzunu artırmak ve Darfur’daki altın kaynaklarına erişmek amacıyla mı isyancıları destekliyor? Ayrıca bu yardımları isyancılara ulaştırmak için Çad veya Orta Afrika Cumhuriyeti topraklarını mı kullanıyor?
Evet, isyancılara yapılan mali ve askeri yardımların büyük bölümü BAE tarafından sağlanıyor.Sudan barış yanlısı bir ülkedir, hiçbir ülkeyle düşmanlığı yoktur. BAE’nin bu tavrının nedenini onlar açıklamalı.
-İran ile Sudan arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasından sonra iki ülke, siyasi, ekonomik ve insani alanlardaki işbirliğini güçlendirmek için hangi somut adımları attı?
İki ülke arasındaki ilişkiler sekiz yıl aradan sonra 2024’te yeniden başladı. Büyükelçilikler açıldı ve ekonomi, ticaret, teknoloji, tarım gibi alanlarda işbirliği adımları atıldı. İlişkiler karşılıklı saygı temeline dayanıyor.
-Tahran-Hartum arasındaki ekonomik ilişkiler hakkında da bilgi verir misiniz? İki ülke arasındaki ticaret hacmine dair herhangi bir veri veya rakam var mı?
Henüz resmi veriler açıklanmadı, çünkü ilişkilerin yeniden başlamasından yalnızca bir yıl geçti.Şu anda bakanlıklar arası iletişimin yeniden kurulması ve işbirliği alanlarının belirlenmesi üzerinde çalışılıyor.
-Suudi Arabistan, Sudan meselesinde bölgesel aktörler arasında önemli bir konuma sahiptir. Sizce Riyad’ın Sudan krizine yönelik tutumu hangi özelliklere sahiptir ve bu tutum Birleşik Arap Emirlikleri’nin görüşleriyle uyumlu mudur?
Sudan-Suudi ilişkileri oldukça iyi. Suudi Arabistan krizde yapıcı bir rol oynadı ve Cidde görüşmelerine ev sahipliği yaptı. Riyad ile ilişkilerimiz BAE’den tamamen farklı; çünkü BAE isyancıları destekliyor.
-2011’de Güney Sudan’ın ayrılmasının, bugünkü Sudan liderleri üzerinde nasıl bir etkisi oldu? Yeni bir bölünme ihtimalı var mı?
Güney Sudan’ın ayrılığı 2005 anlaşmasına ve halk oylamasına dayanıyordu. Şu anda iki ülke arasındaki ilişkiler hem halk hem hükümet düzeyinde iyi durumda. İki ülke arasındaki işbirliği ve koordinasyonun, tekrar tek bir ülke olamasak bile, ortak çıkarlar için devam etmesini temenni ediyoruz.
-Afrika’da hangi ülkeler Sudan ordusunu, hangileri Hızlı Destek Kuvvetleri’ni destekliyor? Bölgesel örgütler, örneğin Afrika Birliği veya IGAD hâlâ etkili bir arabuluculuk yetkisine sahip mi, yoksa fiilen devre dışı mı bırakıldılar?
Geçiş Konseyi ve Başkanı General Abdulfettah el-Burhan tarafından temsil edilen Sudan’ın yasal hükümeti, Afrika ülkeleriyle iyi ilişkilere sahiptir. Afrika Birliği Şartı da ülkelerin egemenlik haklarına ve yasal hükümetlerinin tanınmasına vurgu yapmaktadır.
Herkes gördü ki, isyancı güçler paralel bir hükümet kurmaya çalıştığında, hiçbir ülke veya bölgesel ya da uluslararası örgüt bu girişimi tanımadı. Afrika Birliği ve uluslararası toplum, Sudan’ın yasal hükümetini ülkenin tek meşru temsilcisi olarak kabul etti.
-Sudan’ın Kızıldeniz üzerindeki konumuna göre, bölgesel ve küresel güçler arasındaki rekabet çatışmaların sürmesinde ne gibi bir rol oynamaktadır?
Sudan’ın Kızıldeniz boyunca 850 km kıyı şeridi var. Bu konum stratejik açıdan çok önemli. Bazı güçlerin bölgede çıkarları olsa da Sudan egemenliğine müdahaleye izin vermeyecek.
-Sudan’daki istikrarsızlık devam ederse, Eritre, Etiyopya, Çad ve Güney Sudan gibi komşu ülkeler açısından ne gibi sonuçlar doğabilir?
Sudan’ın dış politikası her zaman “iyi komşuluk” ve “diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmeme” ilkelerine dayalı olmuştur. Ancak ne yazık ki, bu savaş sürecinde bazı ülkeler, Sudan halkını hedef alan isyancılar, paralı askerler ve silahların geçiş noktası hâline gelmiştir. Zaferden sonra Sudan bu ülkelerle ilişkilerini yeniden değerlendirecek.
-Sudan krizinin, Afrika’da “savaşın özelleştirilmesi” modeline dönüştüğünü ve devletler ile dış ekonomik aktörlerin savaşı nüfuz aracı olarak kullandığını söylemek mümkün müdür?
Sudan halkı dış müdahaleyi reddediyor. İsyancılara destek veren ülkeler derhal bu yardımları durdurmalı ve Sudan halkından özür dilemelidir. Sudan, hem devlet hem de halk düzeyinde hiçbir ülkeye düşmanlık beslememekte ve hiçbir zaman diğer ülkelerin iç işlerine müdahale etmemiştir. Bizim her zaman izlediğimiz politika, iyi komşuluk ve karşılıklı saygıdır.
-Bazı uluslararası ve bölgesel kuruluşların El-Faşer katliamlarına karşı zayıf tepkisini eleştirdiniz. Sizce neden Ekim 2025 olaylarına verilen tepki, 2003–2004 Darfur krizine kıyasla bu kadar zayıf oldu?
Batılı ülkeler insan haklarını savunduklarını iddia ediyor ama El-Faşir’deki vahşet karşısında sessiz kaldılar. Sudan, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin terör listesine alınmasını ve destekçilerinin kınanmasını istiyor.
-Bu katlimların faillerine karşı yargı süreci başlatıldı mı?
Sudan hükümeti, bu suçları yakından izleyip belgelendirmiş ve ilgili kanıtları uluslararası ve insani kuruluşlara göndererek, uluslararası hukuk yollarıyla takip edilmesini sağlamıştır.
Geçtiğimiz iki haftadaki suçları kınayan tüm dünya halklarına ve özgür insanlara içtenlikle teşekkür ederiz.
Sudan hükümeti, 2023 savaşının başlangıcından geçen haftaya kadar işlenen tüm suçları belgeledi. Tüm bilgiler, belgeler, fotoğraflar, videolar ve deliller bölgesel ve uluslararası kuruluşlara ve dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda insan hakları kurumuna iletilmiştir.
-Kasım ayının başında Sudan Dışişleri Bakanı ile İranlı mevkidaşı arasında yapılan son telefon görüşmesinde, Tahran El-Faşer’deki suçları kınamış ve Sudan’ın egemenliğini desteklediğini vurgulamıştır. Bu temasın önemi nedir?
Bu görüşme, İran’ın Sudan’ın egemenliğine verdiği desteğin bir göstergesidir. Sudan devleti ve halkı, İran İslam Cumhuriyeti’nin bu tutumundan büyük memnuniyet duymaktadır.
Sudan, İran İslam Cumhuriyeti ile iyi ilişkilere sahip bir ülke olarak ve her iki ülke de İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi olduğundan, bu görüşmeyi İran’ın Sudan halkına bu zor koşullarda sağladığı siyasi, diplomatik, hukuki ve insani desteğin bir işareti olarak görmektedir.
yorumunuz