İran’ın kuzeybatısındaki Tebriz şehri, yalnızca tarihiyle değil, aynı zamanda büyüleyici mimarisiyle de dikkat çekiyor. Bu şehirde, görenleri kendine hayran bırakan bir yapı yükseliyor: Gök Mescid (Masjed-e Kabud).
İsmini üzerindeki lacivert ve turkuaz çinilerden alan bu cami, mimari zarafeti ve sanatsal zenginliğiyle İran’ın en etkileyici tarihi eserlerinden biri olarak kabul ediliyor.
15. yüzyıldan Günümüze Taşınan Bir Miras
Gök Mescid, 15. yüzyılın ortalarında Karakoyunlu hükümdarı Cihanşah bin Kara Yûsuf tarafından inşa ettirildi. Orijinal ismiyle “Mescid-i Müzaferriye” olarak bilinen bu yapı, dönemin yalnızca bir ibadet mekânı değil; aynı zamanda bir türbe, bir medrese ve sosyal bir merkez olarak da planlanmıştı.
Mescid, 1930’lu yıllardaki büyük Tebriz depreminde ağır hasar görse de, sonrasında kapsamlı bir restorasyon sürecinden geçti. Bugün hâlâ bazı çinilerin yerini alçak tonlu yeni çiniler alsa da, bu detay bile yapının tarihi katmanlarını daha görünür kılıyor.
Renklerin ve Hat Sanatının Dansı
Gök Mescid, adını aldığı mavi tonlardaki çinilerle sadece göz kamaştırmıyor; üzerindeki Arapça hat sanatı örnekleri, her biri ayrı bir sanat eseri olan kitabeler, simetrik süslemeler ve detaylı geometrik desenlerle adeta bir açık hava müzesini andırıyor.
Öyle ki, bu caminin iç duvarlarını gezerken sadece bir yapının değil, bir sanat manifestosunun içinde yürüyormuş gibi hissediyorsunuz.
Bursa Yeşil Cami ile Benzerlikler
İlginç bir detay: Tebriz’deki bu görkemli mescid, Türkiye’deki Bursa Yeşil Cami ile birçok ortak mimari özelliğe sahip. Her iki yapı da aynı döneme tarihleniyor, benzer süsleme tekniklerine sahip ve renkli çini işçiliği ile ön plana çıkıyor. Bu benzerlik, Türk-İslam mimarisinin İran coğrafyasındaki yansımasını da gözler önüne seriyor.
İran’ın kadim başkentlerinden Tebriz’de, maviye boyanmış bu tarihî yapı, sadece bir cami değil; bir medeniyetin sesi, bir kültürün dili ve mimarinin zirveye ulaştığı bir sanat eseridir.
Tebriz’e yolunuz düşerse, Gök Mescid’i görmeden dönmeyin.
yorumunuz