14 Eyl 2019 12:26

Türk turistler Muharrem merasimlerini hayret, şaşkınlık ve takdirle karşılıyor

Türk turistler Muharrem merasimlerini hayret, şaşkınlık ve takdirle karşılıyor

Yıllardır İran'a gezi rehberliği yapan Zafer Bozkaya, Mehr Haber Ajans'ına verdiği röportajda Türk turistlerin İran'da düzenlenen Kerbela matem merasimine çok ilgi duyduğunu anlattı.

İran’ın sahip olduğu çeşitli turistik cazibeleri, dünyanın farklı noktalarından meraklı insanların ülkeye gelip söz konusu güzellikleri yakından görmelerini sağlamaktadır.

Aşura gününüde Hz. İmam Hüseyin’in (s.a) şehadet yıldönümü nedeniyle ülke çapında geneleksel Kerbela matem merasimi düzenleniyor.

İran özellikle Yezd kenti Muharrem ayında ve Aşura gününde dünyanın dört bir yanından gelen turistleri ağırlıyor.

Mehr Haber Ajansına kouşan Türk turist rehberi Zafer Bozkaya, Muharrem ayında İran'a gelen turist grupların ülkedeki anma törenlerin bu kadar yoğun, yaygın, canla başla ve çok değişik şekillerde yapılıyor olmasını hayret, şaşkınlık ve takdirle karşıladıklarını söyluyor.

Aşağıdaki yazıda Zafer Bozkaya ile yaptığımız röportaji okuyabilirsiniz.

1-Türk turistler İran’da tattıkları yemeklerden hangisini daha çok lezzetli buluyorlar? 

Türk ve İran mutfağının temelde benzer yanları pek çok, ama ayrılan yanları da var. Bizde yaygın olarak sevilen kebap kültürünün İran'daki örnekleri değişik lezzetler sunuyor. Bu lezzetler arasında sizde Şaşlık olarak bilinen pirzola ve Chenci kebap, benim gruplarımda büyük ilgi göruypr ve beğeniliyor.

2- İran gezinizin hangi bölümü onlar için özel bir değere sahiptir?

En çok beğenilen yer İsfehan, ikinci sırada ise Yezd geliyor. Esasen ortalama bir Türk vatandaşı İran'a geldiğinde bizde unutulmuş değerlerle karşılaşıyor ve bundan çok hoşnut kalıyor. Bu nedenle İran'ın her yerini beğeniyor desek yanlış olmaz.

3- Yıllardır İran’a gelip gidiyorsunuz. İran’da yaşasaydınız hangi kenti seçerdiniz? İran’a ilgi duymanızın asıl sebebi nedir?

Hazar Denizi kıyısı, yanı Şomal (İran'ın kuzey bölgesi), yumuşak iklimi ve kültürel zenginliği nedeniyle tercih edeceğim yer olurdu.

İran'a ilk gelişim bundan 33 sene öncesine 1986 yılına denk geliyor. O dönemlerdeki İran ve o dönemlerdeki Türkiye kesinlikle bambaşka yerlerdi, ancak derinlerde yatan kültürel yapı asla kaybolmuş değildi ve iki ülke arasındaki bu derece yoğun paralellikleri görmek beni çok heyecanlandırdı. Bu tarihten sonra hemen her yıl birkaç kez geldim, her gelişimde şahit olduğum yeni güzelliklerle daha çok sevdim İran'ı. 2005 yılından beri kendi düzenlediğim gruplarla İran gezileri yapıyorum ve İran'da yaşadığım kültürel zenginlikleri, bunların Türkiye ile paralelliklerini gördükçe ve bu sayede iki toplum arasında yakınlaşmaları sağladıkça bundan büyük keyif alıyorum.

4- Türkler Şiraz’daki tarihi eserlere ilişkin ne kadar bilgiye sahipler?

Şiraz'daki eserleri iki bölüme ayırmak gerekir. Birincisi Akamenid uygarlığı ve Persepolis ile sembolleşen dönem ve ikincisi daha yakın tarihe ait Zendiye dönemi. Türklerin Persepolis hakkında daha çok bilgisi olduğu kesin, bu nedenle gezinin bu bölümü daha çok ilgi çekiyor. Ancak Zend dönemi ve öteki İslam eserleri de konunun ayrıntıları ortaya çıktıkça ilgi toplamaya başlıyor.

5- İran’daki turistik cazibelerin dünya ile Türkiye’ye tanıtımı hakkında yorumunuz ne?

Son dönemde Batı ülkelerine verilen ‘Havalimanında Vize” hakkıyla İran, bütün dünyada büyük ilgi toplamış durumda. İran'ın kendini tanıtım çabaları büyük, ama buna karşılık Batı medyasının olumsuz tutumu ve negatif propaganda yapması nedeniyle İran hakkındaki imaj halen düzelebilmiş değil. İran'a gelen Batılı turistlerin büyük çoğunluğunun ülkeden memnun olarak ayrılması ve başta sosyal medya olmak üzere kendi ülkelerinde olumlu tecrübelerini aktarması bu olumsuzlukları düzeltmekte en önemli yol olacaktır diye düşünüyorum. Türk turistlerin durumu da batılı turistlerin durumundan çok farklı değil. Gene olumsuz tavırdaki medya İran'ı kötü bir yer olarak göstermeye devam ediyor. İran'da kadınların başının “zorla” kapattırılması büyük bir olumsuzluk olarak gösterilmeye çalışılıyor, Devrim Muhafızları'nın sokakta kol gezdiği ve hatta saçı görünen kadınların yüzüne kezzap atıldığı gibi aşırı iddialara kadar gidiliyor. Buna karşılık Türkiye'nin komşu ülke olması, uçakla veya karayolundan ulaşım imkanlarının kolaylığı, vize mecburiyetinin bulunmaması ve gene, İran'ı gezmiş Türk vatandaşlarının olumlu izlenimlerini aktarmaları sayesinde Türkiye'den gelen turistlerin sayısı artmaktadır.

6- İran ile Türkiye arasındaki tarihsel, kültürel ve toplumsal bağları nasıl değerlendiriyorsunuz?

İki toplum arasında tarihsel olarak Osmanlı döneminden beri gelen ilişkiler her zaman olumlu olmuştur. Hatta Osmanlı dönemi öncesi bile Orta Asya’dan Horasan yolu ile Anadolu'ya yaptıkları büyük göç sırasında Türk asıllı toplulukların önemli bir sorun yaşamadıkları tarihsel kaynaklarda yazılıdır. Bu tarihsel temel üzerinde Safevi dönemindeki Çaldıran Savaşı haricinde iki toplum arasında hiçbir savaşın yaşanmamış olması, hatta iki ülke arasındaki sınırın 600 yıldır aynı kalmış olması da bu bağların ne derece sağlam olduğunu gösteriyor. 

Kültürel bağlar konusunda iki toplum birbirinden çok etkilenmiştir. Bizdeki pek çok kültürel geleneğin birebir aynen İran'da yaşandığını pek çok kez gördüm. Bu kültürel bağlar da bizim toplumsal olarak aynı kaynaklardan beslendiğimizi göstermektedir.

7- Dini kültür ile gelenekler açısından İran ile Türkiye arasındaki farklılıklarla benzerliklere yönelik yorumunuz ne?

Dini konularda bizdeki Sunnilik ve İran'daki Şiilik bazı durumlarda farklılık yaratıyor. 12 İmam ideali bizde yok. Bu anlamda aramızda farklar var. Sunnilikte namazın 5 vakit kılınması, Şiilikte cem edilerek 3 vakit kılınması pratik uygulamadaki göze çarpan ilk şey oluyor. İran'a gelen ve düzenli namaz kılan bir Sunni Türk Vatandaşı, İkindi ve Yatsı namazlarını ne zaman ve nerede kılacağını bilemiyor. İran'da Cuma namazlarının her şehirde sadece bir camide kılındığını sanıyorum. Bu namaza katılmak isteyen bir Sunni vatandaş gene zorluk yaşıyor. Uygulamada bu gibi zorluklar dışında başka bir fark göremiyorum.

8- Bildiğimiz kadarıyla Muharrem ayında da İran’a turist guruplar getirmişsiniz. Türkler İran’daki Matem merasimlerini nasıl buluyorlar?

Aşura matemi Türkiye'de de yaygın bir gelenek şeklinde anılıyor. Türkiye'de fazladan Aşure tatlısı pişirilerek komşulara dağıtılması geleneği var. Bu gelenek de köken olarak hem Hz. Nuh’a hem de Kerbela'da aç susuz kalan İmam Hüseyin ve yandaşlarına dayandırılmaktadır. Muharrem ayında İran'a gelen turist grupların İran'daki anmaların bu kadar yoğun, yaygın, canla başla ve çok değişik şekillerde yapılıyor olmasını hayret, şaşkınlık ve takdirle karşılıyorlar. Bu anmaların İran'ın her yerinde birbirinden farklı şekillerde yapılıyor olması da kültürel bir zenginlik olarak bir kez daha hayret ve takdir topluyor.

9-Türkiye’de de Kerbela matem törenleri düzenleniyor. Bu merasimlerin İran’daki yapılan merasimlerle farkı nelerdir?

Türkiye'de maalesef yaygın bir anma yapılmıyor. Aşure tatlısı pişirip dağıtmayı yeterli buluyorlar. Sadece İstanbul Halkalı bölgesindeki Caferi inancından topluluklar orta büyüklükte anma töreni yapıyor, bu da hem medyada hem de sosyal medyada büyük ilgi topluyor.

10- Siz kendiniz yakından bu törenlere tanık olurken duygulandığınız anlar oldu mu?

Benim şahsen duygulandığım anlar tabii ki oldu ve halen oluyor. Özellikle büyük davulların tekdüze ritmleri bende derin bir gerginlik duygusu yaratıyor. Daha sonra çadırların ateşe verilmesi büyük bir çaresizlik ve kısmen isyan duyguları yaratıyor. Yezd'deki törenlerde Nakhl araçlarının meydanda taşınarak götürülmesi ise bazen coşku, bazen keder ve hüzün veriyor.

11- İran’nın hangi kentinin Kerbela matem merasimlerini daha görkemli buldunuz? 

Benim için en güzeli Yezd yakınlarındaki "Ashk e Zer" kentindekiler, ama Zencan şehrindeki törenlerde erkeklerin çamura bulanmaları da çok etkileyici.

News ID 1881144

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha