Geçen gün Türk gazeteci-yazar Banu Avar ile Suriye'deki son gelişmeler ve Dem Parti’nin Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmeler üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Avar'a göre Suriye bir savaş eşiğinde ve Türkiye’ye yeni bir göç dalgası muhtemeldir.
Türk gazeteci Avar ayrıca Öcalan ile yapılan görüşmelerin dolaylı bir müzakere ve aslında Amerikan projesi olduğu kanaatinde.
İşte röportajın tamamı:
Türk yetkililer, Beşar Esad'ın gidişiyle Suriye'deki durumun istikrara kavuşacağı yönündeki umutlarını defalarca dile getirdiler. Oysa Suriye'de her biri kendine özgü ideolojik düşünceye sahip birçok muhalif grup mevcut. Sizce bu grup bir fikir birliğine varabilecek mi? Başka bir deyişle Suriye'nin geleceği hangi yöne doğru gidecek?
Bundan sonra bir istikrarlı Suriye'nin olacağını düşünmek bana tuhaf geliyor. Rus yetkililerin de söylediği gibi büyük bir savaşın kapıda olduğunu düşünüyorum. Bir defa sahada kimler var bunun gördüğümüz zaman bunun cevabını verebiliriz. Sahada Amerika ve onun en yakın müttefiki İsrail var. Böyle bir Suriye var. Bunlar da kendi çıkarları çerçevesinde ilerliyor. Tıpkı bundan 100 yıl önce İngiltere’nin bölgeye hakım olmak için Arapları kullandığı gibi bugün de Kürtleri kullanarak bölgeye hakim olmaya çalışan bir Amerikan var.
Böylelikle büyük İsrail çerçevesinde adımlar atmaya çalışıyorlar. Söylediğiniz gibi burada o kadar değişik gruplar var ki bunları birbiri ile olan çatışmaları şimdiden her yerde konuşuluyor. Esas olarak bu konuyu ikiye ayırabiliriz. Bir yandan Türkiye'nin himayesinde olan HTŞ gördük; Bu heyetin içinde El Nusra da var Ahrar uş-Şam da var, yani birçok gruplar var ve bu HTŞ'nin içinde olan grupların hepsinin çıkarları farklı. Mesela bunların içinde Nureddin Zengi var ve bu şahis birebir CIA ile yakın irtibatı var. Zengi Amerikan istihbaratından fonlandığı bilinen bir kişi. Böyle bir sürü grup bu HTŞ'nin içinde. Bir tane örnek vereyim HTŞ'yi kuran Ebu Cabir de El Colani ile anlaşamadığı için bu grubu terk etmişti. Yani içinde bir sürü grup olan HTŞ'den bahsediyoruz ve bu heyet yüzyıllarca medeniyeti olan Suriye'yi ele geçirmeye çalışıyor. Bunların patronu da ABD.
Diğer tarafta ise ABD ve İsrail öncülüğünde yürütülen Kürdistan projesi var ve bu İran ve Türkiye odaklı. Irak ve Libya örneği ile Suriye'yi halletmeye çalışıyorlar. Suriye sahasında İsrail, Amerika, YPG ve PKK var. YPG zaten Pentagon'un emrinde olan askeri bir kurumdur. Bunların da içinde bir sürü değişik gruplar var. Kürt gruplar ar, Arap gruplar var, Süryani gruplar var ve Türkmen gruplar var. Bu grupları SDG adı altına bir araya getirdiler. Bunların hepsi de birbirine karşı gruplar. Kısacası bu gruplar arasında büyük çatışma söz konusu olacak gibi görünüyor.
Suriye meselesi Türkiye ile İran arasında anlaşmazlık konularından biri olmasına rağmen, her iki ülke de bu gerginliği yönetmeyi başarmıştır. Sizce Suriye'deki gelişmelerin İran-Türkiye ilişkilerine nasıl bir etkisi olacak?
Biz iki ülke olarak yani Türkiye ve İran kesinlikle her hangi bir gerginlik ihtimalini ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz. Çünkü biz öyle bir tarih paylaşıyoruz ki bu herhangi bir ülke arasında görülmüş bir tarih değildir. Öncelikle şunu söyleyelim bir gerginlik yaşanmasına ihtimal vermiyorum çünkü 8 Aralık'tan sonra da İran ve Türkiye üst düzey siyasi ilişkilerini sürdürdüler. Zaten D-8 toplantısında da beraberdiler ayrıca ekonomik işbirliği toplantıları da devam ediyor. Bana göre her iki ülke Suriye dosyasından dolayı herhangi bir gerginliğe yer vermeme gerektiğinin bilincinde olduğunu düşünüyorum. Şunu Unutmamak lazım ki 1920'lerde iki ülke de benzer kaderleri paylaştı; o zamanlar İngilizler vardı ve her iki ülke de bağımsızlığını kazanmak için mücadele etti. Biz acayıp tarihin çocuklarıyız. Bu bölgenin 3 büyük imparatorluğu vardı: Türkiye, İran ve Rusya. Bizim 1920'lerden beri paylaştığımız bir şey vardı ve bunun unutulmaması gerekiyor o da budur: ortak düşman Batı'dır; ortak düşman o zaman İngiltere'ydi şimdi de ABD'dır; bunu unutmamak lazım çünkü bir bunu unutursak bundan çok zarar görürüz. Şimdi bunu hatırlatmak istiyorum; biz bu coğrafyanın insanları olarak birbirine çok yakın olan iki ülkeyiz. Ben genetik hafızaya çok önem veriyorum ve bu genetik hafıza hükümetlerden bağımsız olan milli bir ruhtur ve bu her iki ülkede de vardır. O nedenle bu milli ruh çerçevesinde düşünmek lazım. İlişkileri bozmaya çalışan birçok çatlak ses olabilir ama bizim bu ilişkileri bozma lüksümüz yok.
Türkiye'de Suriyeli mültecilerin ülkelerine geri dönmesiyle ilgili bir medya dalgasına tanık oluyoruz. Ancak Suriyeli mülteciler, geleceği belirsiz bir Suriye'den ziyade istikrarlı bir Türkiye'yi tercih ediyor gibi görünüyor. Bazı sokak röportajları da Türk halkının Suriyelilerin geri dönmesine dair hiçbir umudunun olmadığını gösteriyor.sizin değerlendirmeniz nedir.
Dönme imkanı yok. Nereye gidecekler? Evleri yok, suları yok, hastanesi yok ve ya işi yok. Bu insanlar neden gitsinler böyle bir yere. Bence dönmelerin bırakın mağdur olan Alevi kesimden bir çok gelen olacaktır.
Yani Türkiye'ye yeni bir göç dalgası mı yaşanacak.
Evet; Türkiye'ye yeni bir göç dalgası olacağını düşünüyorum. Şu anda Suriye'den duyduklarımız pek iyi değil; özellikle Lazkiye'de bütün bir ailenin ortadan kaldırıldığı haberi geldi. Böyle durumlar çoğalırsa Türkiye'de daha çok giriş olması bekleniyor. Bu Türkiye için demografi açıdan iyi bir durum değil. Bu da sosyolojik ve ekonomik sorunlar getiriyor.
*DEM parti üyeleri Öcalan ile görüşmeler yapmaktadır. Bu görüşmelerin sonucunu da Türk siyasetçilerine intikal ettiklerine tanık oluyoruz. Tabii bu süreç Devlet Bahçeli'nin Öcalan gelsin mecliste konuşsun sözlerinin ardından başladığını söyleyebiliriz. Türkiye'nin PKK'ya karşı mücadelesinin geleceği Öcalan'ın elinde mi?
Öcalan konusunda aslında ben dolaylı bir müzakere görüyorum. Türkiye terör ile mücadeleden terör ile müzakereye geçmiş gibi.
Ama Türk medyasında şöyle bir algı var; Biz Öcalan ile müzakere yapmıyoruz. Bunlar bir mesajdır. Ama gördüğümüz dolaylı bir müzakere. Evet bence de; bu topraklar şehitlerin kanlarıyla sulandı. Bölücü terör örgütü elemanı gibi birisi kalkıp da Türkiye gibi bir ülkeye hiçbir şey belirleyemez. Onlarla müzakere değil mücadele edilir. Daha önce biz 2009 yılında böyle bir çözüm süreci yaşadık;
Ama bu çözüm süreci ile farkı diyorlar. Sizce farklı mı?
Bence değil; o zamanlar bu işi bize dayatanlar Amerka'ydı; bugün de Amerika'dır. Bir kürdistan kurulması için zaten uzunca bir zamandır bize dayatılıyor. Bu bir Amerikan projesi. Aslında Ortadoğu projesi deniyor, Osmanlıcılık projesi deniyor, Turan birliği deniyor bunlar kulağa hoş da gelse hepsi bir Amerikan projesidir. Bu proje bütün coğrafyadaki insanları ateşe atar.
Şimdilerde "yeni paradigma"dan söz ediliyor. İçeriğini kimse bilmiyor ama herkesin ağzında bu sözcük…Öcalan demiş ki, "Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigmaya ben de pozitif anlamda gerekli katkıyı sunacak ehil ve kararlılığa sahibim." Bu paradigma tam olarak nedir
Paradigma söyledikleri zaman benim tüylerim diken diken oluyor. Bunlar halkın da hiç anlamadığı laflar. Paradigma şablondur veya usüldür. Paradigma bir yol ve yöntemdir. Öcalan bunu kullanarak ben yardımcı olacağım diyor. Kendisi seçilmiş kukladır. Nasıl yardımcı olabilir? ABD ne diyorsa bunları onu yapıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin paradigması bellidir. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Bu bizim gerçek paradigmamız başka da paradigma tanımıyoruz.
Benim sorularım bitti. Sizin eklemek istediğiniz bir konu var mı?
Batı, emreyalizm, Amerika ve İsrail'in hedefi bölgedeki güçleri birbirinden ayırmaktır. Bölgedeki güçlerin birbiri ile savaşmasını sağlamaktır. Burada savaş riski vardır. Araplarla savaş riski olan söylemler vardır Farslar’la savaş riski olan söylemler vardır. Bu söylemlerde kaçınılması gerekiyor. Mesela diyorlar ki Irak ve Suriye kürtleri Osmanlı'daki gibi Türkler ile yaşamak istiyor. Bunu dediğiniz anda Araplarla savaşmak oluyor. Bunu geçenlerde Gazeteci Mehmet Ali Güller de söyledi. Biz Irak ve Suriye'deki Kürtlerin Türkler'le yaşamak istiyor diyemeyiz; bunu dediğimiz anda Araplara savaş açmış sayılırız. Artık dünya başka bir çok kutuplu noktaya gidiyor; çünkü BRICS var ŞİÖ var, çökmekte olan Batı dünyasının karşısında bölgesel olarak bir takım hamleler var ama bu hiçbir şey ifade etmez çok yakında başka durumlar ortaya çıkacak ve bu çok kutupluluk lehine olacaktır. Bunu unutmayalım. İran'a sevgi selamlarımı iletiyorum.
yorumunuz