Siyonist rejimin İran İslam Cumhuriyeti'ne yönelik saldırganlığı, ABD hükümetinin tam koordinasyonu ve doğrudan katılımıyla düzelenmesi, nükleer yayılmanın önlenmesi ve bu sürecin devamında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın rolü konusunda uluslararası bir tartışma hemen ortaya çıktı.
Bu savaş, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nın rolünün, Batı ve emperyalistlerin dünya üzerindeki egemenlik sürecini tamamlamak, diğer ülkeleri zayıflatmak ve nükleer bilim ve teknoloji üzerinde Batı emperyalizminin hakimiyetini oluşturmak olduğunu göstermiştir.
12 günlük savaştan önce Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ve Yönetim Kurulu, Tahran'ın uranyum zenginleştirmeyi bırakma ve Ajans müfettişleri için denetim sürecini kolaylaştırma taahhütlerini yerine getirmediğini ileri süren bir bildiri yayınlamıştı.
Bu karardan birkaç saat sonra, bölgede nükleer silaha sahip tek rejim olan ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nı (NPT) imzalamayan Siyonist rejim, UAEA üyesi İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırılarına başladı.
Bu konu, Ajansın Siyonist rejimin saldırganlığını ve nükleer silahlar üzerindeki tekelini meşrulaştırma ve dünya hükümetlerini tehdit etme rolünü göstermektedir. Rafael Grossi'nin Siyonist rejimin İranlı sivillere ve nükleer tesislere yönelik saldırganlığına tek cevabı "derin endişesini" duyurmak olmuştu.
İrlandalı yazar Dylan Evans, bu bağlamda Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın tarafsız bir kurum olarak kabul edilemeyeceğini, aksine ajansın Batılı güçlerin, özellikle de kararları üzerinde kapsamlı diplomatik nüfuza sahip olan Amerika Birleşik Devletleri'nin etkisi altında tamamen taraflı bir şekilde faaliyet gösterdiğini belirtti. Ajans İran'a karşı güçlü bir düşmanlık besliyor ve İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak Batı, İsrail ve Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenlik söylemlerini sık sık tekrarlıyor. Bu, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın son beş yılda İran'a karşı aldığı beşinci karar.
Evans makalesinde Ajansın davranışlarını İran ve İsrail ile karşılaştırarak, son yirmi yıldır, Siyonist rejimin Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'nı imzalamamış olmasına, Dimona gibi tesislerinin Ajansın denetimi altında olmamasına ve faaliyetlerinin Ajansın güvenceleri ve gözetimi dışında yürütülmesine rağmen, UAEA'nın İsrail'in nükleer programıyla ilgili herhangi bir karar çıkarmadığını yazıyor.
2018'de İsrail rejimi, İran'ın nükleer arşivi hakkında bir dizi bilgiyi Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na sağladığını iddia etti ve bu da İran'ın barışçıl nükleer faaliyetleri hakkında genişletilmiş denetimlere ve yeni şüphelere yol açtı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, NPT antlaşmasına taraf olmayan ve nükleer silahlara sahip olan İsrail rejiminden gelen bu kanıtı kabul ederek "tarafsızlık" iddiasını tamamen ihlal etti.
Bu yazıya göre, İran'a uluslararası yaptırımlar uygulandığı ve nükleer faaliyetlerinin tehlikeli olduğuna dair hiçbir somut kanıt olmamasına rağmen ülkeden çok sayıda talepte bulunulduğu, Siyonist rejime karşı NPT'ye taraf olması ve nükleer tesislerini denetlemesi yönünde hiçbir uluslararası baskı veya küresel karar alınmadığı belirtiliyor.
ABD, rejimin nükleer bilimcisi Mordehay Vanunu'nun 1980'lerde nükleer silahlara ilişkin açıklamaları ve itirafları gibi sağlam delillerin varlığına rağmen, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın veya Birleşmiş Milletler'in Siyonist rejimin nükleer faaliyetlerini kınayacak bir adım atmasını da engellemiştir.
Evans bu tür davranışları gülünç olarak nitelendirdi, nükleer silahsızlanma rejimini "nükleer apartheid" olarak niteledi ve nükleer silahsızlanma rejiminin meşruiyetini sorgulayan mevcut çifte standartları sert bir dille eleştirdi.
Mevcut mantığa göre, eğer Amerika'nın dostuysanız, hiçbir ceza almadan nükleer silah üretebilirsiniz ve eğer Amerika'nın rakibiyseniz, nükleer teknolojiyi barışçıl amaçlarla kullanmanız bile yasaktır. Bu yasa, nükleer yayılmanın önlenmesiyle ilgili değil, daha ziyade yasa kisvesi altında başkalarının baskıcı yükümlülüğüyle ilgilidir. Bu şekilde, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı uluslararası güvenliğin koruyucusu değil, apartheid ve ırkçı bir sistemin uygulanması için bir aracıdır.
yorumunuz