Azar Mahdavan: İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin katılmasıyla bu sene 32'ncisi düzenlenen 'Uluslararası İslami Birlik Konferansı' geçtiğimiz hafta Tahran'da yapıldı. "Kudüs, Ümmetin Birlik Ekseni" sloganıyla başlayan konferansa 100 ülkeden yaklaşık 350 isim katıldı.
Cumhurbaşkanı Ruhani, burada yaptığı konuşmasında, “Bölgemize hakim olan ortam zor ve üzücüdür; Filistin, Libya, Suriye, Yemen ve Afganistan’da olup bitenler İslami toplumun beklentileri yönünde değil. Halbuki Peygamberimizle İslam’ın mantığı insanlar ve milletlerin özgürlüğü üzerinde kurulmuştur. Fakat günümüzde ABD bölgemizle tüm dünyayı esir almak istiyor. Aramızdaki ihtilaf ise özgürlük ile kölelik arasındaki farka dayanıyor. Onlar herkesin ABD değerlerine saygı duyması mecburiyetinde olduğunu ileri sürüyorlar.” ifadelerinde bulundu.
Söz konsu konferansa katılan Kudüs TV Genel Yayın Yönetmeni Nurettin Şirin, İslam dünyasındaki konuları Mehr Haber Ajansı’na değerlendirdi.
Bu sene 32’ncisi Tahran’da düzenlenen Uluslararası İslami Birlik Konferansı'nı nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Öncelikle İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin konuşması çok güzel bir konuşmaydı. Orada İslami vahdetin mantığını, çerçevesini ve amaçlarını çok iyi bir şekilde izah etti.
İslami birlik herşeyden önce Müslümanların dinsel, ibadi ve ahlaki vazifesidir yani taktik değil, stratejidir. Müslümanlar arası vahdet Müslüman olmanın ümmet olmanın Kuran-ı Kerim'e uymanın doğal bir neticesi ve asli bir gereğidir. Uluslararası İslami Birlik Konferası bu sene daha pratik konular üzerinden gündeme geldi. Filistin meselesi Amerika ve istikbara karşı Siyonistlere karşı, Al Suud ve müttefiklerinin ihanetlerine karşı bölgedeki Müslümanların ortaya koyması gereken görev ve sorumluluklara da pratik olarak dikkat çekmiş oldu.
İslam ümmetinin birliğini tehdit eden unsurlar nelerdir?
- Bu tehditler üç bölümden oluşuyor. Birincisi Amerika’nın başını çektiği küresel istikbar, ikincisi Siyonizm ve üçüncüsü ise Amerika ile Siyonizm’in işbirlikçisi olan güçler, bunu da Suudiler temsil ediyor. Bu üçgen İslam ümmetine yönelik en büyük tehdittir. Yani İslam ümmetinin birliği, beraberliği, sağlığı ve bekâsına yönelik tehditlerdir. Mesela Al Suud hem Amerika ile Siyonizm’in uşağı olmakla hem de İslam dünyasında tekfircilik akımını desteklemekle tehdit oluşturmaktadır.
Bu tehditlerle karşı karşıya kalan İslam dünyası hangi önlemlere başvurabilir?
- İslam dünyasına ister içten ister dıştan gelen tehditlere karşı bizim önümüze en güzel modeli İslam Cumhuriyeti ve düzenini kuran İmam Humeyni (r.a) sergilemiştir. İmam Humeyni iki şeyi ifade ediyor. Birincisi İslami düşünceyi yeniden canlandırma. İkicisi ise küresel istikbarla mücadele. İmam Humeyni, İslam toplumlarını eski fikirler ve bağnazlıktan uzaklaştırıp gerçek İslami düşünceye yönlendirmek istiyor. Bunun yanında dünya istikbarı ile Siyonizm'in stratejilerine karşı ümmete direniş ruhu, şuuru ve uygulamayı kazandırmaktır. İslam ümmetinin sağlığı ve tehditlerin önlenmesi için bu iki yola başvurlması lazım.
Bu tür konferansların İslam birliğine olan etkisi nelerdir?
-Konferanslar ister İslami Birlik Konfernsı ister başka konferansları yani İslam ümmetinin sağlığı ve birliği açısından, İslami şuur ve uyanış açısından bir yararı vardır. Fakat tek başına konferans yapmak ya da konuşup lâfta bırakmak hiçbir çare değildir. Pratik adımlar atılmalı. İslam ümmetinin gerçek düşmanları tespit edilmeli. Bir numaralı düşman kimdir? Bir numaralı düşman Amerika ile Siyonizm'dir. İki numaralı düşman Amerika ile Siyonizm'in uşağı Al Suud'dur. Eğer bizim nefretlerimiz, öfkelerimiz, tepkilerimiz ve mücadelemizi gerçek düşmanımıza yöneltecek ortak bir strateji, müşterek bir mücadele ve direniş cephesi tesis edilmezse konferanslar lâfta kalır. Bu konferansın sloganı olan "Kudüs, Ümmetin Birlik Ekseni" de çok güzel. Zira Kudüs davası bütün Müslümanlar ve kavimlerin temel hedefidir. Daha doğrusu etrafında toplanacak en önemli eksen Kudüs’tür.
İslam dünyası Yemen krizinin son bulması için neler yapabilir?
- Yemen meselesi İslam dünyasında en asil en şerefli mücadele olduğu gibi Yemen halkının mücadelesi de tarihte en yalnız kalmış bir mücadeledir. Onlar Yemen’de sadece ülke toprakları için mücadele etmiyorlar. Onlar Amerika’nın ve İsrail’in Ortadoğu’daki planları ile projelerinin kırılması için mücadele ediyorlar. Ayını zamanda Filistin ile birlikte Kudüs’ün kurtuluşu ve İsrail’in yok oluşu için mücadele ediyorlar. Yemenliler, Mekke-i Mükerreme ve Medine-i Münevvere'yi Al Suud’un pençelerinden serbest bırakmak için mücadele ediyorlar. Yemen’in zaferi aynı zamanda Mekke, Medine, Filistin ve Kudüs’ün kurtuluş müjdesidir. Dolyısıyla böyle şerefli bir mücadele ortada varken Yemen İslam dünyasında yalnız kalmıştır. Dolayısıyla Yemen mücadelesini önce iyi tanımamız gerekiyor.
yorumunuz