4 Şub 2024 09:13

Türk uzman:

ABD’nin dünya üzerinde kurduğu hegemonyası azalmıştır

ABD’nin dünya üzerinde kurduğu hegemonyası azalmıştır

Mehr Haber Ajansı'na konuşan Doç. Dr. Yeşim Demir "ABD’nin dünya üzerinde kurduğu hegemonyası azalmıştır" dedi.

ABD, 3 askerin öldüğü saldırıya yanıt olarak 3 Şubat gecesi Irak ve Suriye'ye karşı hava saldırısı düzenlemişti. 

ABD Merkez Komutanlığı, 85 hedefin vurulduğunu duyurmuştu. ABD Başkanı Joe Biden ise saldırıların kendisinin emriyle gerçekleştiğini  ve saldırılara cevap vermeye devam edeceğini söylemişti.

Peki ABD'nin Irak ve Suriye'ye karşı yaptığı saldırılar ne anlama geliyor?

Bu konu hakkında  Doç. Dr. Yeşim Demir ile bir röportaj gerçekleştirdik. Aşağıdaki yazıda Demir'in yanıtlarını okuyabilirsiniz:

1- ABD yönetimi bir haftadan önce Ürdün’deki üstüne yapılan saldırıya sert yanıt vereceğini açıklamıştı. Lakin bazı uzmanlara göre dün geceden beri Irak ve Suriye’de yaptığı saldırıların geniş çaplı olmadığı kanaatinde. Hatta bazı uzmanlara göre, ABD’nin bir hafta önceki açıklaması ile düzenlediği operasyon “dağ fare doğurdu” deyimini hatırlatıyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Geçen hafta Suriye-Ürdün sınırında bulunan Kule 22’ye Kata’ib Hizbullah tarafından yapılan saldırının ardından ABD-İran arasında süregelen gerginlik üst seviyeye çıkmıştır. Gerginliğin artmasına rağmen, her iki devletin tamamen savaştan kaçınmak istediği görülmektedir. Ancak yine de yıllardır gerginliği tırmandıran birçok faktörün mevcut olduğu söylenebilir.

ABD’nin saldırı sonrası yaptığı açıklamalarda her ne kadar iç politikasında radikal söylemlerle baskı yaratılmaya çaba gösterilmişse de aslında temkinli bir yaklaşımın olduğu görülmektedir. 

Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby, ABD’nin gerilimi artırarak yeni bir savaş istemediğini ve İran’ın olayla bağlantılı olup olmadığını araştırdıklarını ve ayrıca Ortadoğu’da yeni bir savaşa ihtiyaç olmadığını ifade etmiştir. Hatta BM Sözcüsü de yaptığı açıklamada gerginliğin yayılmasının isteyecekleri son şey olacağını belirtmiştir.

İki devlet de aslında doğrudan bir çatışma içine girmekten kaçınmaktadırlar. Çünkü bu durum, etnik çeşitliliğe sahip ve ekonomik sıkıntı içindeki İran için milli güvenlik sorunu yaşatacaktır. ABD için ise oldukça maliyetli bir durum yaratacaktır. Olası bir çatışma durumunda ise ABD, bilindiği üzere İran’ın ekonomik merkezlerini, nükleer rafinerilerini, demir-çelik tesislerini vurabilir. Ancak İran ve ABD ile ilişkilerini devam ettirmek isteyen AB ülkeleri ne kadar tarafsız kalmak istese de çatışma ihtimaline Rusya ve Çin gibi ülkelerin izin vermeyeceği açıktır. 

Dün yapılan saldırıya bakıldığında, seçim arifesinde olan ABD’de Başkan Joe Biden’ın zayıf görünmemek ve baskılardan kurtulabilmek için bir atılımda bulunmaya çalışacak olması beklenen bir gelişme olsa da ABD ile İran arasında bir savaş, hatta İran topraklarına yönelik bir saldırı olacağını düşünmüyorum. Yani, beklendiği gibi oldu ve ABD, İran’ın Irak ve Suriye topraklarında desteklediği üsleri vurdu. Bundan sonra da bölgede Yemen dahil İran destekli güçlere ve üslere bir çok saldırı yapılacağı da açıkça görülmektedir.
Sonuç olarak savaş söylemleri aslında İran’a yönelik psikolojik baskı unsuru olarak değerlendirilebilir. Bu baskı, yaptırımlar ile birlikte nükleer ve füze programlarıyla ilgili kısıtlamalar getirmek, İran’ın Irak, Suriye ve Yemen’deki gruplara verdiği desteği azaltmak olarak sıralanabilir.   

2- Uluslararası gelişmelere baktığımızda ABD hegemonyasının gerilediğini ve dünya birinci gücü olmaktan uzaklaştığını anlayabiliriz. Siz bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

ABD’nin dünya üzerinde siyasi, ekonomik, kültürel ve askeri alanda hegemonyası net bir şekilde görülmektedir. Önemli olan bu hegemonyanın dünya barışına yönelik olumlu ve olumsuz etkilerine bakmaktır. Özellikle son yıllarda dünyanın birçok noktasında çatışmalar görülmektedir. Bu çatışmalarda ABD’nin rolü sürekli gündeme gelmektedir. ABD gibi hegoman devletlerin kurduğu sistemler dönemsel olarak yükselişe geçtiği gibi düşüşe de geçmektedir. Bu gerçeklikten yola çıkıldığında ABD’nin hegemonyasının azaldığı söylenebilir. Soğuk Savaş döneminin bitmesiyle tek güç olan ABD, başta Ortadoğu olmak üzere Orta Asya, Balkanlar örneğinde olduğu gibi hegoman güç iken günümüzde çok kutuplu sistemin varlığıyla hegemonyasını koruma gayreti içerisindedir. 

3- Bazı uzmanlara göre ABD’nin Ortadoğu’daki varlığı bölgenin istikrarsızlaştırılmasına daha fazla yol açıyor. Sizce ABD bölgeyi terk etmeli midir?

ABD’nin yıllardan beri dile getirilen bölgeyi terk etmesi konusu özellikle son yaşanan olaylarda iyice dillendirilmeye başlamıştır. Irak başta olmak üzere ABD’nin bölgeden çekilmesi için yönetimlere baskı yapılması, Ensarullah'ın Kızıldeniz’deki saldırıları örnek olarak gösterilebilir. Gazze’de devam eden savaş ABD düşmanlığını daha da artırmış bu durum İran’ın lehine olmuştur. İran’ın temel hedefi de ABD’nin bölgeden tamamen çıkmasıdır. Ancak ABD’nin bölgeyi terk etmesi bölge devletleri tarafından ne kadar isteniyor ona da bakmak gerekiyor. Örneğin, ABD’nin bölgeden çekilmesiyle kaos yaşanacağı düşüncesiyle bazı körfez ülkeleri varlıklarının devamlılığı için ABD’yi güvence olarak görmektedir. 

ABD’nin uzun yıllar kaldığı ama zaman içinde çekildiği devlet olarak Afganistan örnek verilebilir. Taliban’ı yaratarak Afganistan’dan çekilmişti. Yani kendi şartlarına göre zamana yayarak çekildi. Buna göre “zaman içinde Ortadoğu’dan da çekilir mi?” sorusuna verilecek cevap, net olarak çekilmesi çok zor. Şöyle ki, eğer şu anki baskı ile ayrılma kararı alırsa bölgeye dönmesi zor olacaktır. Aynı zamanda İran’ı yakından takip etmek ve üslerini stratejik açıdan destekleyebilmek için bölgede varlık göstermek durumundadır. Bölgedeki birçok devletin parçalanmasını hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gerçekleşmeden bölgeden çıkması pek mümkün görünmemektedir. Aynı zamanda ABD ile birlikte bölgede varlık gösteren diğer batılı güçler, özellikle İngiltere ve Fransa, ABD ile birlikte bulundukları ülkelere yatırımlar yaparak petrol dahil yeraltı kaynaklarını kullanmaları nedeniyle ABD çekilirse onlarda çekilmek zorunda kalacaktır. 
Sonuç olarak ABD’nin ve diğer batılı devletlerin top yekun bölgeden çekilmesi gerekir. Başlangıçta bir istikrarsızlık olacağı düşünceleri empoze edilse de bölge devletlerinin kendi sistemlerini kurmaları ve yeraltı zenginliklerini değerlendirerek ekonomilerini kurma yoluna gitmeleri en doğru karar olacaktır. Ayrıca bölgenin köklü iki devleti Türkiye ile İran’ın güçlü dış politika izlemeleri ABD’nin bölgeden çıkmasına zemin hazırlayabilir.                    

News ID 1914358

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
  • captcha