İslam devrimi veya diğer adıyla İran devrimi olarak da bilinen 1979 devrimi, 7 Ocak 1978 ile 11 Şubat 1979 tarihleri arasında farklı sınıflardan halkların katılımıyla gerçekleşen büyük bir siyasi ve toplumsal dönüşümdür. Bu süre zarfında Pehlevi rejimi devirildi ve İmam Humeyni’nin (r.a) liderliğinde İran İslam Cumhuriyeti'nin kuruluşunun temeli atıldı.
Bu devrim sürecinde İslami düşünce ve şahsiyetlerin beligin yere sahip olduğu için İmam Humeyni (r.a) onu “İslam Devrimi” olarak adlandırdı.
İslamcılığın yanı sıra sosyalizm ve milliyetçilik gibi çeşitli ideolojilerin de devrimin gerçekleşmesinde özel rolü vardı. Bu devrim aynı zamanda Ortadoğu'da İslamcılığı zafere taşıyan ilk devrimdir.
1978-79 yıllarında büyük kentlerde başlayan ve ülkenin her yerine yayılan ayaklanma, Amerikan emperyalizmi ve Şah despotizmine karşı bir konum taşıyordu
Bu hareketin başlangıcı, İmam Humeyni (r.a) ve diğer din alimlerinin 1962 yılından bu yana şah rejiminin din karşıtı yaklaşımlarına karşı protestoları ile başlamıştır.
15 Hordad Kıyamı (5 Haziran 1963)
İmam Humeyni (r.a) 2 Haziran 1963 Aşura günü Kum'daki Feyziye medresesinde Şah rejimine karşı yaptığı konuşmadan dolayı tutuklandı.
İmam Humeyni'nin tutuklanmasını protesto etmek için başta Kum kenti olmak üzere Tahran ve İran’ın birçok kentinde yürüyüşler düzenlendi.
Şah rejimi 5 Haziran 1963’teki halk ayaklanmasını kanlı bir şekilde bastırmıştır. Bu olay sırasında birçok insan şehit olmuş, yaralanmış ve hapse atılmıştır. Bu durum toplum nazarında büyük infiale neden olmuş ve halk bu isyandan sonra Şaha karşı daha büyük bir kin ve nefret kusmuştur.
İran halkının 15 Hordad Kıyamı aslında dünya genelinde başlayan İslami uyanışın başlangıç noktasıdır.
İmam Humeyni 5 Haziran 1963 tarihinde Şah rejime karşı siyasi hareketi hassas bir aşamaya getirdi ve 10 yıl aşkın bir süre sürgün gibi ağır şartlara göğüs gerdi.
Kapitülasyon taslağı
Şah rejiminin onayladığı Kapitülasyon taslağı İran’da bulunan Amerikan askerleri ve müsteşarlarına ayrıcalık tanıyarak onları yargı dokunmazlığı verilmesi anlamına geliyordu. Kapitülasyon taslağı devrimi ve devrim konseyinin kurulmasıyla birlikte iptal edildi.
İmam Humeyni’nin (r.a) Türkiye’ye sürgün edilmesi
İmam Humeyni’nin (r.a) 4 Kasım 1964 tarihinde İran Şah rejiminin Kapitülasyon taslağına itiraz etmesi sonucunda tekrar tutuklandı. İmam Humeyni tutuklandıktan sonra önce Türkiye’ye ve sonra Necef’e sürgün edildi.
Şah rejiminin Kapitülasyonu onaylamasının ardından İmam Humeyni (r.a) 1964 yılının Kasım ayında bir bildiride söz konusu kararı kınayarak İslam, Kur’ân ve aynı zamanda ülkenin ana yasasına aykırı olduğunu duyurdu.
İmam Humeyni (r.a) söz konusu bildiride başta ABD olmak üzere batılı emperyalist güçlerin İran ve tüm diğer Müslüman milletleri sömüren güçler olduğunu belirterek halkın ve tüm dini âlimlerin bu adım karşısında sessiz kalmaması çağrısında bulundu.
İmam Humeyni birkaç gün sonra evinde düzenlediği bir toplantıda medrese öğrencileri, akademisyenler ve halkın diğer kitlelerinden oluşan katılımcılara hitap ederek Kapitülasyon kararının nasıl bir anlama geldiğini açıkladı. Konuşmanın gerçekleştiği gece 4 Kasım 1964 tarihinde Kum kentinde yer alan İmam Humeyni’nin evi Pehlevi rejimi komandolarınca kuşatıldı. İmam Humeyni (r.a) Tahran Mihrabad hava alanına aktarıldı ve oradan ordunun hava kuvvetlerine ait bir uçakla Türkiye’ye sürgün edildi. İmam Humeyni (r.a) ilk olarak Ankara'ya, 12 Kasım 1964 tarihinde de sürgününün devamı için Bursa'ya sevk edildi.
İmam Humeyni toplam 11 ay boyunca Türkiye’de kaldı ve bu sürenin çoğunluğunu Bursa’da geçirmiş oldu.
İmam Humeyni’nin (r.a) sürgün edildiği 4 kasım gecesi radyodan halka duyuruldu.
İmam Humeyni’nin (r.a) 4 kasım 1964’te Kapitülasyon taslağına itirazı ve Türkiye’ye sürgün edilmesi İran'daki İslami hareket tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir.
İmam Humeyni’nin Türkiye’ye sürgün edilmesinin ardından büyük oğlu Seyyid Mustafa Humeyni Pehlevi rejimi tarafından gözaltına alındı. Rejim İran halkının protestolarını yatıştırmayı hedefleyerek aynı yılın 28 aralık tarihinde Seyyid Mustafa Humeyni’yi serbest bıraktı. Rejimin İstihbarat ve Güvenlik Organizasyonu (SAVAK) kendisine babasını görmesi için Türkiye’ye gitmesi önerisinde bulundu.
Seyyid Mustafa Humeyni ilk başta Bursa’ya babasının yanına gitmeyi kabul etti ancak Kum’daki âlimlerle görüştükten sonra bu karardan vazgeçti. Seyyid Mustafa Humeyni rejimin sessizce onu sürgüne göndermek istediğini sezmişti.
Pehlevi rejimi Seyyid Mustafa’yı babası İmam Humeyni’nin yanına gitmesi için ikna etmekte başarısız oldğunun farkında varınca onu zorla sürgün etmeye karar verdi. Seyyid Mustafa Humeyni 3 Ocak 1965 tarihinde SAVAK tarafından tutuklandı ve aynı gün Türkiye’ye sürgün edildi. Seyyid Mustafa Bursa’ya, babasının yanına gitti.
İmam Humeyni’nin (r.a) Türkiye’den Irak’a Sürgün Edilmesi
5 Ekim 1964 tarihinde İmam Humeyni, oğlu Ayetullah Mustafa Humeyni’yle birlikte ikinci sürgün yeri olan Irak’a gönderildi. İmam Humeyni, Irak’a gider gitmez Ehlibeyt’in pak ve masum imamlarının türbelerini ziyaret için Kazımeyn, Samerra ve Kerbela şehirlerine gitti ve bir hafta sonra ise sürgün yeri olan Necef kentine götürüldü.
İmam Humeyni’nin Irak’taki 13 yıllık sürgün hayatında, İran ve Türkiye’de olduğu gibi zahiren direkt baskılar ve kısıtlamalar yoktu; ama, din kisvesine bürünmüş bazı kimselerin iftiraları ve asılsız iddiaları ona büyük bir azap veriyordu. Fakat o, bütün bunları sabır ve metanetle karşılıyor, mücadelesini sürdürüyordu. Ancak, onca sıkıntı ve zorluklar onu Şah rejimine karşı verdiği İslami mücadelede yıldırmadı. O doğru bildiği Hak yolunda ilerlemeyi sürdürdü. İmam Humeyni, Necef kentinde sürgünde bulunduğu dönemde bütün muhalefetlere rağmen 1965 yılında Şeyh Ensari mescidinde fıkıh dışındaki dallarda ders vermeye başladı. İmam Humeyni’nin aynı mescidde bu dersi vermesi Paris’e sürgün edilinceye kadar devam etti. İmam’ın dersleri Necef’te ve hatta Irak genelinde, işlediği konular açısından ve derse olan teveccühten dolayı dikkat çekiciydi.
İmam Humeyni, Irak’ta bulunduğu süre içinde İran’daki İslami mücadeleciler ile sürekli olarak değişik şekillerde irtibatını korudu. İmam her münasebetle 15 Hordad kıyamının canlı tutulması gerektiğini vurguladı.
İmam, sürgünden sonra da hiçbir zaman mücadeleden el çekmedi ve sürekli olarak yaptığı konuşmalar ve eylemleriyle mücadeleyi canlı tuttu. Milyonların ümit ve ilham kaynağı oldu.
İmam Humeyni 11 Ekim 1967 tarihinde Filistin Fetih Hareketi temsilcisini kabulünde yaptığı konuşmada, İslam dünyası ve Filistin meselesini ele alarak Filistin mücadelesinin bütün İslam alemince desteklenmesi gerektiğini vurguladı ve müslümanların Filistin meselesine ilgi göstermeleri ve bu yolda görevlerini yapmalarının şer’i bir vazife olduğunu söyledi.
1969 yılının ilk günlerinde Şah rejimi ile Irak rejimi arasında sınır ihtilafları baş gösterdi. Irak rejimi, bu ülkede bulunan İran’lıları çok kötü şartlarda Irak’tan ihraç etti. Baas rejimi, İmam Humeyni’nin Şah rejimine olan düşmanlığından yararlanmak için çok fazla çaba gösterdi ama İmam asla Baas rejiminin bu oyununa gelmedi.
İmam Humeyni’nin Necef’te ders vermeye başladığı ilk 4 yılda Necef dini ilimler medreselerinin çehresi tamamen değişti. İmam Humeyni’nin bu hareketi sadece İran’da Şah rejimine karşı mücadele edenleri etkilemedi. İmam’ın bu hareketi İran ve Irak sınırlarını da aşarak Lübnan ve İslam dünyasının diğer bölgelerine de yayıldı. Gerçekte artık İmam’ın hareketi İslami mücadeleciler için bir ilham kaynağına dönüşmüştü.
Seyyid Mustafa Humeyni 47 yaşında 23 Ekim 1977 tarihinde Necef şehrinde hayatını kaybetti. Doktorlar Mustafa Humeyni’nin ölüm sebebi olarak zehirlenme teşhisinde bulunmuştu.
Ancak Şah rejimi ve aynı zamanda dönemin Irak hükümeti ölüm sebebini “kalp krizi” şeklinde bildirdi. Pehlevi rejimi ve SAVAK’ın Mustafa Humeyni’nin ölümünde ciddi bir rol oynadığı konusunda birçok kanıt bulunmaktadır. Dolayısıyla yaygın bir görüşe göre Seyyid Mustafa Humeyni Pehlevi rejimi tarafından şehit edildi.
9 Ocak 1978 Kum protestoları
Bunların yanı sıra 7 Ocak 1978 tarihinde “İran, kırmızı ve siyah sömürü” isimli bir makalenin dönemin “İttila’ât” gazetesinde yayınlaması protesto hareketlerinin oldukça artması ve şiddetlenmesine yol açtı. Söz konusu makalede İmam Humeyni başta olmak üzere din âlimlerine yapılan hakaretler İran halkını oldukça öfkelendirmişti.
Bu olaylar 9 Ocak 1978 tarihinde Kum kentinde yoğun protestoların düzenlenmesine yol açmıştı. Söz konusu tarihte Şah rejimi memurlarının silahlı ve şiddet dolu eylemlerle protestoları bastırmaya çalışmasıyla birlikte protestolar diğer şehirlere de sıçradı.
Bu tarihten sonra 9 Ocak Kum protestolarında Pehlevi rejimi tarafından öldürülen isimler için yas törenleri düzenlenmeye başlamıştı. Bunun yanı sıra diğer şehirlerde de düzenlenen protestolarda hayatını kaybedenlerin sayısı gittikçe çoğalmaya başlamıştı. Bunlardan biri de Tebriz idi.
18 Şubat 1978; Tebriz Protostoları
18 Şubat 1978 tarihinde Tebriz’de düzenlene protestolarda da birçok kişi hayatını kaybetti. Rejim güçlerinin protestoları bastırmak için doğrudan protestoculara ateş açıp insanları öldürmesi ülkede hakim olan atmosferin bir daha hiç eskisi gibi olmayacağını açık bir şekilde gösteriyordu. İran neredeyse tüm şehirlerinde protestolarda hayatını kaybedenlerin anma törenleri düzenlenmeye başlamıştı.
İmam Humeyni’nin Paris’e sürgün edilmesi
İran ve Irak dışişleri bakanlarının New York’ta yaptıkları görüşmede İmam Humeyni’nin Irak’tan sürgün edilmesi kararlaştırıldı. 24 Eylül 1979 tarihinde İmam Humeyni’nin evi Baas güçlerince muhasara altına alındı ve bu haberin yayılmasının ardından başta İran olmak üzere Irak ve İslam dünyasının diğer beldelerinde tepkiler yükseldi.
4 Ekim 1979 tarihinde İmam Humeyni Irak’tan Kuveyt’e gitmek üzere ayrıldı. Ama Kuveyt devleti, Şah rejiminin mesajına binaen İmam’ın kendi topraklarına girmesine izin vermedi. Daha önce İmam’ın Lübnan veya Suriye’ye gideceği söyleniyordu. Ama İmam oğlu Seyyid Ahmed Humeyni ile meşveret ettikten sonra Paris’e hicrete karar verdi ve 16 Ekim 1979 tarihinde İmam Paris’e gitti.
İmam Paris’e gittikten iki gün sonra Paris etrafındaki küçük bir yerleşim birimi olan Novfel Le Şato’da bir İran’lının evinde ikamet etmeye başladı. Fransa cumhurbaşkanlığının özel güçleri tarafından İmam’a, ikameti boyunca her türlü siyasi faaliyet yasağının olduğu bildirildi. Ama İmam Humeyni de, bu gibi kısıtlamaların demokrasiden dem vuran bir ülkenin sloganlarını ayaklar altına aldığını ve kendi kanunlarını çiğnemek manasına geldiğini bildirerek sert tepki gösterdi ve gerekirse başka bir yere gidebileceğinin mesajını verdi.
Şahın İran’dan kaçması
Protestoların şiddetlenmesiyle birlikte Şah Muhammed Rıza Pehlevi 16 Ocak 1978 tarihinde İran’dan kaçtı. Bu haber önce Tahran olmak üzere İran’ın bütün şehirlerinde derhal yayıldı ve halk Şah’ın kaçışını sokaklara çıkarak kutladı.
Bu süre içerisinde Irak’tan Paris’e giden İmam Humeyni, gönderdiği mesajlar sayesinde İran devrimini yönlendirmeye devam ediyordu.
İmam Humeyni’nin 14 yıllık sürgünden sonra İran’a dönmesi
Sonuçta İmam Humeyni 1 Şubat 1979 tarihinde uzun bir sürgün döneminin ardından ülkesi İran’a geri dönebildi.
İmam Humeyni'nin dönüşü ve halk kıyamının yayılması ve Şah'ın İran'dan ayrılmasıyla birlikte halk gösterileri her geçen gün daha yoğun ve kararlı hale geldi ve bağımsızlık, özgürlük, İslam Cumhuriyeti sloganı halkın ana talebi olarak gündeme getirildi.
11 Şubat İslam Devrimi’nin zafer kazanması
Aynı yıl 11 Şubat günü Monarşi dönemi resmen düştü. Böylece İran İslam devrimi zafere ulaşmış oldu.
İran'da her sene İmam Humeyni'nin Paris'ten dönüş tarihi olan 1 Şubat ile devrimin ilan edildiği 11 Şubat arasındaki 10 gün boyunca çeşitli kutlama etkinlikleri düzenleniyor. Başkent Tahran ve ülkenin diğer kentlerinde 11 Şubat'ta kalabalık törenlerle devrim kutlaması gerçekleştiriliyor.
yorumunuz