İran Dışişleri Bakanı Seyydi Abbas Earkçi, Umman medyasına vediği röprotajda ABD ile yapılan müzakerelere ve İran- İsrail savaşı hakıkında konuştu.
1- 2010 görüşmeleri ile Maskat'taki son görüşmeler arasındaki fark nedir? 2010'da görüşmeler gizliydi ve hiçbir şey yayınlanmamıştı, ancak son ABD ile yapıan görüşmeler kamuya açık ve detaylıydı. Her zaman dedikleri gibi, siz de daha iyi bilirsiniz: "Çalışmanızı gizli yapın." Son görüşmeler neden kamuya açıktı? Kamuya açık olmaları bir sonuca varmalarını engelledi mi?
Bu yılki görüşmelerin başarısızlığı, kamouyuna açık olmasından değil, ABD'nin açgözlülüğünden ve fazla isteklerde bulunmasından kaynaklandı. 2010 yılında gizli başlayan görüşmeler daha sonra kamuoyuna yansıdı ve ABD ile P5+1 arasında görüşmelere dönüştü. Bu süreç 2015 yılında bir anlaşmaya yol açtı. Son görüşmeler de aynı yolu izleyebilirdi; görüşmeler dolaylı olarak başladı ve doğru ve dengeli bir yol izlenseydi, bir anlaşmaya varma olasılığı vardı.
Bu yılki görüşmelerin başarısızlığına yol açan temel sorun, ABD'nin taleplerini dayatma eğilimiydi; müzakerelere "sıfır zenginleştirme" politikasıyla girdiler. Başından beri bunun mümkün olmadığını ve bir orta yol bulunması gerektiğini söyledik. Hiçbir ülke meşru haklarından mahrum bırakılamaz; elbette şeffaflık ve güven inşası talep edilebilir ve biz buna hazırız, ancak temel haklarımızdan feragat etmek asla bir seçenek değil.
Dolayısıyla, tek yol, tüm tarafların çıkarlarını dikkate alan dengeli bir çözüme ulaşmaktır. O zamanlar söylediğim bir şeyi bugün de tekrarlıyorum: "Sıfır zenginleştirme istiyorsanız, aramızda bir anlaşma olmayacak." Ama "sıfır bomba" istiyorsanız, anlaşacağız ve bir anlaşmaya varmak tamamen mümkün. Ancak, Amerika Birleşik Devletleri içindeki bazı unsurların bu müzakerelerin sonuçlanmasını istemediğine ve bu yüzden müzakerelerin sonuçlanmadığına inanıyorum.
2- Görüşmelerde hazır bulunanlardan alınan bilgilere göre, ileri düzeyde anlaşmalara vardığınız ve bir mutabakata yakın olduğunuz, hatta Tahran saldırısından önceki toplantının bir anlaşmayı duyurma noktasına geldiği söyleniyor. Bu saldırının sebebi zenginleştirme meselesi değil miydi?
Bir anlaşmaya çok yakındık ve Umman'ın arabuluculuğunda yapılan beş tur görüşmede çok sayıda çözüm önerisi ele alındı ve sorunu çözebilecek çözümlere ulaştık. Ancak bu çözümler Washington'da reddedildi ve sonunda savaş isteyen güçler galip gelerek ülkeyi ve bölgeyi üzücü bir yola sürükledi.
3- Saldırının yalnızca İran'a değil, aynı zamanda arabulucu olarak Umman'a da bir hakaret olduğu göz önüne alındığında, Tahran hâlâ Maskat'ı ABD ile görüşmelerde tek güvenilir arabulucu olarak görüyor mu?
Umman'ı mükemmel arabuluculuk geçmişi nedeniyle seçtik; Umman bu rolü defalarca üstlendi ve somut başarılar elde etti. Umman'daki kardeşlerimizin iyi niyetine ve Umman Sultan'ın bilgeliğine tam güveniyoruz ve bu nedenle bu müzakere turuna onun arabuluculuğuyla başladık. Umman'ın bu yapıcı rolünü her zaman sürdürebileceğine inanıyorum.
Aslında, bizimle ABD arasındaki temel sorun arabulucuda veya arabuluculuk mekanizmasında değil, ABD'nin yaklaşımının doğasında yatıyor. Belirttiğiniz gibi, ABD ve İsrail saldırıyı başlattığında müzakerelerin ortasındaydık; İsrail'in attığı ilk füze neredeyse "müzakere masasının ortasına" düştü. Bu davranış, sizin de belirttiğiniz gibi, diplomasiye, müzakereye, arabuluculuğa ve tabii ki Umman'a açık bir hakarettir ve çok üzücüdür.
4- Bugün bölgede iki güç kutbu var - onları tek bir soruda bir araya getirdiğim için özür dilerim: İran ve İsrail. Tahran ve Tel Aviv arasında doğrudan diyalog konusunu gündeme getirmek mümkün mü?
Siyonist rejimin hiçbir meşruiyetini tanımıyoruz; bu rejim bu bölgeye ait değil ve Filistin halkının topraklarını gasp etme temelinde kurulmuş ve varlığını suçlar, katliamlar ve soykırımla sürdürmüştür. Dolayısıyla bu rejimin hiçbir meşruiyetini tanımıyoruz.
İran'ın İsrail'e karşı savaşta gösterdiği güce rağmen, Tel Aviv, Amerikalıların yardımıyla aynısını tekrarlamakla tehdit etmeye devam ediyor.
İsrail, bu savaşı yalnızca Amerikan desteğiyle değil, aynı zamanda doğrudan Amerikan katılımıyla da başlattı. ABD Başkanı Donald Trump, birkaç gün önce Amerika'nın her şeyi planlayıp uyguladığını ve savaşın esasen bir Amerikan savaşı olduğunu itiraf etti.
Dolayısıyla savaş alanında yalnızca İsrail'le değil, aynı zamanda İsrail, Amerika Birleşik Devletleri ve onlara savunma desteği sağlayan diğer birçok ülkeyle de savaşıyorduk. Bu başarısız deneyimi tekrarlamaya karar verirlerse, bunun geçmiştekiyle aynı yenilgiden başka bir şey olmayacağını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

yorumunuz