TAHRAN,29 Ekim2007 (MNA)-- Pazarları, okuyucu yazışmalarından derlemelerle hazırlanan bir ‘Hasbihal’e daha, selâmla..
-Tahsin Ilgar Kayseri’den yazıyor: ‘Son günlerdeki savaş tehlikesiyle ilgili olarak ısrarla, kurtarılması ve korunması gerekenin İslâm kardeşliği olduğunu vurguluyorsunuz..
Tarafları nasıl yorumluyorsunuz?’
*İslâm tarihinde, bazı savaşlar vardır ki, her iki tarafı da, en azından, savaştırılan güçlerin Müslümanlığı açısından, geriye bir hayıflanma bırakmıştır.. Asıl savaştıran güçlerin her iki tarafındakilerin de Müslüman olduklarını söyledikleri durumlar olmuştur.. Her iki tarafı da müslüman olsa bile, her iki tarafın kurbanlarına da şehid denilemeyeceği bir ayrı konudur.. Ya iki taraf da haksızdır ve kurbanları şehid değildir; ya bir taraf haklı, diğeri haksızdır.. Ama, iki tarafın da haklı olduğu kabul edilen ve her iki tarafının kurbanlarının da şehid sayıldığı gibi bir durum, hakk mefhumuyla da bağdaşmaz, mantıkla da... Ve İslâm açısından bir savaşın meşrû olması için, İslâmî bir hedefle yapılması gerekir.. Topraklar ele geçirmek, memleketler kazanmak veya filan kavmi yüceltmek veya alçaltmak gibi hedefler için yapılan savaşlar meşrû’ değildir. İslâmda savaş, ancak ‘İlâ’yı kelimetullah’ (yani, Allah’ın hükmünü, dinini yüceltmek) hedefi için yapılır..
Bugün karşı karşıya bulunulan durumu da herkes kendisine göre değerlendirebilir.. Ancaaak, ‘savaş lobileri’nin sırf, laik-ulusçu iktidarlarını pekiştirmek için, müslümanları birbirine kırdırmak ve bu arada İslâm’ı da savaş ruhunun bileylenmesi için kullanmak istemelerine dikkat etmek gerekir..
Her insanın bir en aziz değeri vardır ki, o aziz değer uğrunda diğer bütün değerler harcanabilir.. Bir müslüman için, İslâm’dan daha aziz bir değer yoktur ve olmamalıdır.. Müslüman halklar arası bir kapışma ile, şövenist duyguların daha bir güçlendirilebileceği düşünülse bile, geride bir ‘âhh..’ kalır.. PKK, ‘ateist, laik bir terör örgütü’ olduğunu kendisi de gizlemiyor.. Ama, kürd halkı müslümandır ve onların da düşman sayılması, şeytanca bir oyunun parçası olmaya götürür bizi.. İşte bu noktada dikkatli olmak gerek..
-Sami Alphan yazıyor: Bugünlerde raporluyum ve ‘PKK’nın sayfalarına takılıyorum, bazen.. Bazı şeyleri sizinle paylaşayım dedim. Özellikle de, ‘Dine bakışları nasıl?’ diye merak ediyordum. Adamlar tam bir doğa dini oluşturmuşlar, hem de kürd bölgelerinin taşını, toprağını, insanını putlaştıran bir din.. Ölen kadın eylemcileri, şehit veya tanrıça oluyor.. Muhammed’ adını da, feylesofların yanı sıra, bazen ve lûtfen zikrediyorlar..
Ama, en önemlisi, ‘tabiî önderlik’ dedikleri Öcalan.. O, tam manasıyla ‘kutsallaştırılmış..’ Ondan geldiği söylenen saç tellerini bile kutsamışlar.. Çünkü, o saç telleri, ‘önderlik’ten gelen parçalarmış.. Ve bunları inceleyen doktorlar bu saç tellerinin çok güçlü ve iradeli bir insana aid olduğunu söylüyorlarmış!!. Çünkü, ‘Önderliğin bedeninde de, dünyanın hiçbir yerindekine, hiçbir tarihindekine benzemeyen bir savaş yaşanıyor’muş.. Vs.’
*En ateist ve laik sistemler bile, ‘ilahî din ve peygamberler’e karşı çıkarken, kendilerini kutsallaştırırlar....’
-Muradî….yazıyor: ‘21 Ekim 2007 tarihli yazınızda ‘Hudeybiye Andlaşması’ benzetmesi yaptınız.. Bu benzetme yapılabilir mi? Çünkü o andlaşmayı imzalayan müslümanlar bağımsız bir İslâmî otoriteye sahiptiler ve Kur’an’a aykırı kanunlarla hükmetmeyi ölçü almamışlardı.’
*O zaman bağımsız bir otoriteye sahib olmayan Müslümanlar hiçbir şey yapmamalı mıdırlar? İslâm’ın bize yol açıcı örneklerinden faydalanmamalıyız, diyebilir miyiz?
Hudeybiye’de bugüne de örnek oluşturabilecek ilginç özellikler olduğu da söylenebilir..
-Metin Yazan yazıyor: ‘Son saldırılarla ilgili olarak şunu düşünüyorum. Asker ülke içinde nasıl yeterli tedbir alamaz? İlgili komutanların hesaba çekilmesi gerekmez mi? Terör örgütü saldırırken, ‘Sen daha ülkeni koruyamıyorsun, sakın buraya gelme!’ diye mesaj vermiş olmuyor mu?
-Mustafa Çolak yazıyor: ‘Belirli seviyede İslâmî bilgiye sahib olan, tasavvuf terbiyesi aldığı kabul edilen veya şeriat bilgileriyle topluma örnek gösterilen bazı kimselerin bile ‘derin bir kavmiyetçilik/ muhafazakarlık etkisi sezilmekte.. Bu gibiler, en temel sosyal problemlerin çözümüne bile, bir ‘resmî ideoloji ikonu’nun görüşlerini delil olarak gösterilmekte.. Doğru sözler kabul, amma, bunu adetâ bir zihnî baskı unsuru olarak yapmaktalar..
*O gibi kimseler ya câhildirler veya sığıntı bir ruh hali içindedirler.. Kanun zoruyla korunan ve ancak övülmesi serbest olan bir siyasî liderin görüşleri doğru bile olsa, zikre ne gerek var?
-Seyyid Ahmed Börekçi yazıyor: ‘Siyonist İsrail rejiminin kuruluşunu dünyaya ilk ilan eden yahudi siyasetçisi David Ben Gurion ile M. Kemal arasında birçok benzerlik olduğu ve aynı amaçlar için mücadele ettikleri’ iddia edilmiş; İstanbul Üni. de, 26 Ekim günü yapılan bir toplantıda.. ‘Ben Gurion Üni. den Prof. Nathan Aridan’ın ‘İkisi de, (…) benzer amaç ve düşünceler ile yaşadılar. Bunu yapmak için benzer reformlar yaptılar. Özellikle dil ve kıyafet reformu bir ulusun kendini tamamen değiştirmesi açısından çok önemli. Atatürk …İslâmî selamlaşmaları bile yasakladı. Halk Müslüman olmasına rağmen İslâmî ibadetlerin önemi Atatürk’le beraber ortadan kalkmaya başladı. (…) K. Atatürk’ün yaptığı en önemli reform hiç kuşkusuz başörtüsünün yasaklanmasıdır.’ gibi laflar etmiş.. Kime kızmalı?’
-Kevser İyigün yazıyor: ‘Muhsin Yazıcıoğlu’nun ‘Mîsâk-ı Millî’ sınırları, ingiliz baskısı yüzünden yanlış çizilmişti, yeniden çizilmeli..’ demesi doğru değil mi? Nedir bu ‘misak’?
*’Mîsâq-ı Millî’, ‘millî yemin’ demek olup, son Osmanlı Meclis-i Meb’usânı’nda kabul edilen bir metnin adı olarak terim haline gelmiştir.. Ve, hiç de öğülecek özellikte değildir.. Çünkü, yüzlerce yıl birlikte yaşayan Müslüman kavimlerin terk edilip, sadece türklerin yaşadığı yerlerin kurtarılmasını hedeflenmiştir.. Yani, ’ulus-devlet’in ilk fikrî temelini oluşturur, siyasî planda.. İngilizler, Lozan’da Kürd beylerine ‘Size de bir ülke tesis edelim, arablar gibi..’ dediklerinde, Kürd beyleri, ‘Hayır! Biz ayrılmak istemiyoruz..’ dediler.. İsmet İnönü, ‘Lozan’da kürdler çok namuskârâne hareket etmişlerdir..’ der hâtırâtında.. Ama, yeni rejim de aynı şekilde davranmış mıdır? Bugünkü çetin problem de oralardan kaynaklanıyor!
S.E.Çakırgil
News ID 576627
yorumunuz