Mehr Haber Ajansı, geçen hafta Doğu Perinçek ve Abdüllatif Şener’in de aralarında bulunduğu üst düzey bir Türk heyeti Suriye’nin başkaneti Şam’ı ziyaret etti ve bu ziyaret sırasında Başşar Esad başta olmak üzere bir çok Suriyeli yetkiliyle bir araya geldi.
Suriye’ye gerçekleştirilen bu ziyareti ve ayrıca AKP’nin Suriye politikasını, Şam ziyaretinde hazır bulunan Prof. Dr. Mehmet Yuva’ya sorduk:
Efendim genel olarak AKP döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin, Suriye kriziyle ilgili tutumunu nasıl buluyorsunuz? AKP ve cumhurbaşkanı sayın Erdoğan’ın, Suriye krizi konusunda buraya kadar izlediği politikanın etkili olmadığı ortaya çıkmasına rağmen, Neden Türkiye Cumhuriyeti hükümeti izlediği bu politikayı sürdürüyor?
Burada sayın Erdoğan ve AKP hükümetinin Suriye konusunda ve özellikle de sayın Esad’la ilgili tutunduğu tavrını ve politikasını tam olarak anlamak için biraz geriye gidilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. sayın Erdoğan, çok farklı dönem ve mekanlarda Amerika Birleşik Devletleri’nin, bu bölge için tasarladığı Büyük Ortadoğu Projesi içinde eş başkan olduklarını ifade etmişler.
Zaten, aslında sayın Erdoğan’ın Türkiye’de iktidar yapılmasının en önemli sebeplerinden birisi 2001 tarihinden itibaren, ABD’nin Irak için ön gördüğü ve tasarladılığı savaş senaryolarında Türkiye’nin, içinde yer alacağı ve yardımcı olacağı sözünü verdiği içindir. Zaten sayın Erdoğan’ın Büyük Ortadoğu Projesi’nde bir eş başkanlık görevi üstlenmiş olması Amerika Birleşik Devletleri’yle başından itibaren Türkiye’de siyasi iktidara ulaşabilmesi için kullandığı ve geliştirdiği bir araç olarak görülmesinde yarar vardır. Bunu neden söylüyorum?
Çünkü, Büyük Ortadoğu Projesi araç itibariyle bölgemizde mevcut olan devletlerin yapılarını kökten değiştirme arzusu içindedir. Ancak bu değişim bölge halklarının manfaatları için olmayacağı gibi, esas itibariyle İsrail’in güvenliğini, petrol ve doğalgaz gibi önemli tabii kaynakların kontrol edilmesi ve bu kaynakların önemli güzergahlarını ve bu enerji kaynaklarının uluslararası fiyatlarının belirlenmesi için önemli bir husus olan ve Yedi Kız Kardeşler olarak bilinen şirketlerin güzergahları kontrol etme ve ayrıca özellikle de bu bölgede istikrar ve huzurun yaşanmaması için mezhepsel nedenlerden dolayı sürekli bir birleriyle çatışan bir bölge arzulamaktadır.
Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ve kendisiyle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi’ni teşkil edenler, Amerika’ya bu sözü verdikleri için Türkiye’de iktidar olabildiler. İktidar olduktan sonra ise dikkat ederseniz iki önemli husus yaşandı, birincisi Mart 2003 tarihinde sayın Erdoğan’ın bizatihi ve dönemin Abdullah Gülü’yle birlikte, insiyatif kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosu’na sondukları tezkereyle alakalıydı. Irak tezkeresine binaen, eğer bu tezkere kabul edilip ve geçseydi Türkiye topraklarını Amerika Birleşik Devletleri kullanabilecek, ama özellikle de Güneydoğu Anadolu bölgemizi ve özllikle de Irak sınırına yakın bölgelerde 60,000’e yakın, Amerika’nın en seçkin özel kuvvetleri konuşlanacaktı ve topraklarımız kullanılarak Irak’ın işgali mümkün olacaktı. Ancak o dönem, özellikle de duyarlı muhalefet ve dönemin genelkurmay başkanlığının bu konuyla alakalı göstermiş oldukları duyarlılıkla bu tezkere engellenmiştir ve geçememiştir.
Sanılanın aksine Irak işgalinin ardından Suriye bölgenin en önemli meselesi haline gelmiştir. Eğer hatırlarsanız ABD dönemin dışişleri bakanı ve eski genel kurmay başkanı Colin Powel, 2004 yılında Şam’a önemli bir ziyaret düzenlemişti ve o ziyaret sırasında Suriye Devlet Başkanı Esad’la bir araya gelmişlerdi. O görüşme tarihidir ve çok önemlidir. O görüşme sayın Erdoğan’ın ondan sonra üstlendiği misyonun ve neden bugün bu ısrarla Beşşar Esad’ın üzerine gittiği ile alakalı çok önemli bir görüşme olmuştur. Bunu herkes bilmelidir. O görüşmede Colin Powel, Esad’dan Irak’taki muhalafete destek yapılmaması, Irak’ta mevcut olan Amerikan kuvvetlerini rahatsız edecek oluşumlarda bulunmaması, Suriye’de varolan ve İsrail’e karşı savaş veren Filistinli örgütlerden kurtulması veya en azından aktif faaliyetlerini engellemesi, Suriye’nin stratejik müttefiki Lübnan ve özellikle de Hizbullah’la arasına bir mesafe koyması, ama her şeyden öte İran’la yaşadığı stratejik ilişkilerini tekrar gözden geçirmesi için bir talepte bulunmuştu.
Beşşar Esad, bütün bu taleperi red etmiştir, bunları red ettiği için de ABD’nin gazabına uğrmıştır. Zaten bunu dönemin Amerikan yetkilileri ve özellikle de Başkan Bush’un açıklamalarında bunu açıkça görmemiz mümkün, ve Irak’tan sonra Amerika’nın saldıracağı bir sonrki ülke Suriye olacaktı. Fakat Amerika’nın Irakt’a çuvallaması ve diğer taraftan ise İran’ın, Irak ve Suriye meselesinde çok önemli ve etkin faaliyetler göstermesi bu planı bir az olsun ertelemiştir. Ondan sonra ise askeri plan bir siyasi plana dönüşmüştür ve bu siyasi planı uygulaması için de Türkiye seçilmiştir.
Kasım 2005 tarihi Erdoğan-Bush görüşmesi bu açıdan çok önemlidir. Bu görüşme sırasında Suriye’nin askeri değil, belki siyasi ve içten feth edilmesi görevi sayın Erdoğan’a verilmiştir. Bundan sonra Erdoğan ve Esad arasında hatta aileler arasında çok yakın ve sıcak ilişkiler yaşanmaya başladı. Bu konuda sayın Erdoğan, Amerikalılar’a ben Esad’ı var olan iyi ve yakın ilişkilerimiz doğrultusunda kendimize çekmeyi ve arzu edilen reformları yapmasına ikna ederim sözü vermiş ve Amerikalılar ise bu konuda her türlü yardımı vermişlerdir.
2011 hadisesi yaşandığında ve bu yalancı Arap Baharı, Suriye’ye uğradığında sayın Erdoğan hatırlarsanız, yani 2011’in son aylarına kadar ısrarla Amerikalılar’a kendisinin hala Suriye’de ve Esad üzerinde böyle bir dönüşümü yapabileceğini söylüyordu. O dönemde Erdoğan canım ve kardeşim dediği Beşşar Esad’a iki önemli ziyaretçi göndermişti, dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Başkanı Hakan Fidan, Şam’ı ziyaret etmiş ve Esad’le de bir araya gelmişlerdi. Bu görüşmelerden sonra sayın Erdoğan’ın yaptığı açıklamalara bakarsanız, bu yöndeydi, biz Esad’a reformlr yapması yönünde önerilerde bulunduk, biz sayın Esad’dan şunu istedik ve biz sayın Esad’a şunu önerdik gibi sözler o zaman çok yoğn olarak dile getirildi.
Efendim, Beşşar Esad’la gerçekleştirdiğiniz görüşmede, Davutoğlu ve Hakan Fidan’ın o dönem Esad’la gerçekleştirdiği görüşmelerde kendisinden ne gibi reformlar yapmasını istedikleri masaya yatırıldı ve soruldu mu?
Evet, bu konu son ziyaret esnasında da sayın Esad’a soruldu, sizinle Erdoğan arasında çok samimi ve özel ilişki vardı, bu ilişkinin bu kadar kötü bozulması ve sayın Erdoğan’ın bu kadar size bozulmasının sırrı nedir? Bu soru kendisine de soruldu. Bu konuda sayın Esad cevaben, kendisine gelen Davutoğlu ve Hakan Fidan’ın, Erdoğan adına ısrarla Suriye’deki İhvan Hareketi’nin siyasi iktidarda pay sahibi olması, siyasi iktidara eklenmesi ve bu siyasi sürece ve genel aflara Müslüman Kardeşler Örgütü’nün de dahil edilmesinin talep ettiklerini ve bunun dışında bir taleplerinin olmadığını söylemiştir.
Ama Esad’ın ikna edilememesi ve İhvan Hareketi’ne siyasi arenada yer verilmesinin Suriye anayasasına aykırı olmasının ve yani kırmızı çizgi olmasının ortaya çıkmasından sonra, Erdoğan buna çok kızmış ve öfkelenmiştir. Çünkü Erdoğan’ın hayal ettiği bölge, Tunus’tan Suriye’ye kadar, Müslüman Kardeşler Örgütü’nün ya iktidarda olması veya en azından iktidara ortak olması yönündeydi. Ama Suriye ve Beşşar Esad’ın Amerika ve Türkiye’nin bu talepleri karşısında direnişi bölgede domino etkisi yaratmış ve Tunus’tan başlayarak, Libya ve Mısır’daki İhvan iktidarlarını da alt üst etmiştir.
Sayın Yuva, Beşşar Esad ile yaptığınız görüşmede kendisinin Türkiye’nin Suriye krizindeki tutumuna tepkileri ne gibiydi? Bu konuda bir şey söylendi mi?
Biz Suriye Başkanı sayın Beşşar Esad ile yaptığımız görüşmeye, Türkiye hükümeti değil belki Türk halkı tarafından ve bağımsız bir heyet olarak gitmiştik. Bunun için ise sayın Esad Türkiye halkı adına yapılan bu ziyareti çok olumlu bir şekilde karşılamış ve bu heyet üzerinde Türk halkına mesajlarını göndermiştir. Türkiye’yle her daim samimi ve dostane ilişkiler kurmak fikrinde olduğunun da altını çizmiştir.
Efendim son dönemde Suriye Ordusu’nun terör gruplarına karşı bazı büyük ve önemli zaferleri var, sayın Esad’la yaptığınız görüşmede kendisinin bu gelişmelere ve yakın gelecekle ilgili ne gibi ön görüleri vardı?
Evet, kuşkusuz bununla alakalı da bilgilendirmeler yapıldı. Suriye Ordusu hem güneyde yani İsrail-Ürdün-Lübnan üçgeninde ve hem de kuzey Suriye’de bu operasyonları sonuna kadar devam ettireceğini, özellikle de Golan Tepeleri bölgesinde varlık gösteren El Nusra terör örgütüne karşı son dönemde çok büyük kayıplar verildiğini ve aynı şeyin kuzey Suriye’de de yani Halep-Haski ve İdlip bölgelerinde de aynı başarıları arzuladıklarını, ama bu operasyonlar sürerken Türkiye’den yüzlerce teröristin hemen Suriye’ye sokulduğunuve ayrıca Suriye Ordusu’nun teröristleri yenmesi önlemeleri masaya yatırıldı ve bilgiler verildi.
Yani Beşşar Esad, Türkiye, Suriye ile olan sınırlarını tamamen kontrol altına almadan ve teröristlerin Suriye’ye geçişine izin verdiği sürece, Suriye Ordusu’nun kuzey kısımlarda teröristlerle devam ettiği mücadelesi daha uzun süreceği, ama bu hadiselerin Türkiye için de çok büyük hadise ve sorunlar yaratacağı, ve olası bir başarılı operasyon sonrası Türkiye’ye kaçan bu teröristlerin Türkiye’de de rahat durmayacakları uyarısını yapmışlardır.
O/SH
MHA
yorumunuz