Mehr Haber Ajansı, İran ve Türkiye son dönem Ortadoğu gelişmeleri üzerine ve bir çok konuda görüş ayrılığı yaşamakta. Bu konuların başında ise Suriye ve son günlerde Suudi Arabistan saldırılarına maruz kalan Yemen gelmekte. Ama diğer taraftan ise iki ülke de bölgedeki ihtilaf konularına bakmaksızın ve bu ihtilaf konularını bir kenara koyarak, ikili ilişkileri geliştirmekte hemfikir ve kararlı. Bunun en somut örneği ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Salı günü Tahran’a düzenlediği günübirlik ziyareti. Erdoğan İran ziyareti sırasında İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin yanı sıra, İnkılap Rehberi Ayetullah Seyyid Ali Hamanei ile de görüştü ve ayrıca İran ve Türkiye arasında değişik konularda 8 işbirliği anlaşması imzalandı.
İki ülke de Yemen krizinin ortak bir çözüme kavuşturulması için ortak çalışmalar yürütmek istiyor ve bu konuyla ilgi de bazı açıklamalar yapıldı. Bu konuları ve ayrıca İran ve 5+1 Grubu arasında varılan Lozan Bildirisi ve İran ve Batı arasında olası bir Nükleer Anlaşma’ya varılmasının İran-Türkiye ikili ilişkilerinde nasıl bir etki bırakacağı konusunu Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Behlül Özkan’a sorduk.
Özkan’la gerçekleştirilen söyleşi aşağıdakı gibidir:
MHA, Efendim kısaca İran-Türkiye ilişkisini özetler misiniz? İran ve Türkiye’yi bir birine özel kılan şey ne?
Behlül Özkan: İran ve Türiye Kasrı Şirin anlaşmasından beri yani 17. yydan beri aynı sınırı baylaşmakta ve buda İran ve Türkiye sınırını dünyadaki en eski siyasi sınırlardan birisi haline getirmektedir. Yani Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’daki bir çok ulus-devlet ortaya çıkmamış iken İran ve Türkiye arasındaki bu siyasi sınır vardı ve buraya kadar da değişmedi. Diğer taraftan ise İran ve Türkiye çok kadim ve zengin bir miras ve uygarlığa sahip ülkeler ve bunun için ise bu iki ülke dış politika konusunda bir birlerine bakarken bunu göz önünde bulundururlar, ‘biz bu coğrafyada beraber yaşamaya mecburuz’.
Ne İran Türkiye’yi karşısına alabilir ve ne de Türkiye İranı, çünkü bunlar komşu olduklarını biliyor ve bu arada da Türkiye-İran ilişkisi, Türkiye Suriye ilişkisi, Türkiye Irak veya Türkiye Bulgaristan ilişkisinden her zaman farklı olmuştur bu bağlamda ve buda tarihin getirdiği bir vaz geçememezlik ve bir birini anlamaya çalışma tecrübesi ve deneyiminin verdiği bir şey. Ben önemli bir örnek vermek istiyorum, şimdi ben buna katılmıyorum yani Ortadoğu’yu mezhepler üzerinden yorumlamaya çalışıyorlar ve Şiilik ve Sünnilik üzerinden açıklamaya çalışılıyor, ama ben buna katılmıyorum ve bunun çok yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum, ve söylediğim gibi de bunun en iyi örneği İran-Irak savaşı esnasında Türkiye’nin aldığı tutum. Yani bu 8 yıllık savaş boyunca Türkiye, İran Şii ve Irak Sünni diye tavır almadı ve gelin Irak’ın destekleyelim gibi bir düşünce hiç bir zaman Türkiye’nin aklından bile geçmedi ve Türkiye o savaş sırasında her zaman tarafsızlığını korudu ve arabuluculuk yapmaya çalıştı ve zaten de Türkiye bu tutumundan çok kazançlı çıktı ve bu süre boyunca mezhepçilik üzerinden bir siyaset yürütmedi.
MHA, Sayın Özkan, Türkiye Ortadoğu meselelerinde ve özellikle de Suriye, Irak ve Yemen konusunda bazı sorunlu politikalar izlemekte bunu neye bağlıyorsunuzdur?
Behlül Özkan: Şimdi şöyle bir durum var,Türkiye dış politikasında ve özellikle de 2011 sonrasında ve Arap isyanları döneminde, Ortadoğu’da ve Suriye, Tunus ve Mısır gibi ülkelerde Müslüman Kardeşler gibi hareketlerin başa geçeceğini düşündü ve Türk dış politikasını bunun üzerine kurdu.
Yani Mısır’da ve Suriye’de Müslüman Kardeşler, Tunus’ta Alnadha ve Filistin’de Hamas gibi grupların etkin olacağını ve iktidarda kalacağını düşünüyordu. AK Parti de bir İslami oluşum olarak kendi bu akımlar arasında bir lider haline gelecekti. Bunu Davutoğlu ve Erdoğan açık açık söyledi ve hatta 2012 yılında AKP’nin kongresi oldu Ankara’da ve dolayısıyla o kongrede o zaman Mursi Mısır devlet başkanıydı ve Tunus’ta Alnahda seçimleri kazanmıştı ve Suriye’de isyanlar devam ediyordu ve Esad devrilecek gibi görünüyordu, o kongreye Mısır’dan Mursi ve Tunus’tan Kanuşi’nin yanı sıra, Irak’tan Tarık Haşımi katıldı ve ayrıca Filistin’den Halit Meşal katıldı ve dolayısıyla o dönemde yani 2012 Eylülü’nde AK Parti İslam dünyasının lideri gibi gösterilmeye çalışıldı.
Hem Davutoğlu ve hem Erdoğan o zaman Türkiye’yi İslam dünyasının lideri olarak görüyordu ve buda çok yanlış bir düşünceydi ve konjonktüreldi. Bakın şimdi bu gelişmelerin üzerinden iki yıl geçti ve şimdi bu liderlerin hiç birisi yok. Nahda Tunus’taki son seçimlerde yenildi, Mursi Mısır’da içeride, Tarık Haşımi sürgünde ve Suriye muhalifeti dağılmış gibi ve IŞİD gibi örgütler orada faaliyet gösteriyor ve Türkiye’nin dış politikadaki fantazileri ve hayalleri çöktü. Bu bağlamda da Türkiye bugün Ortadoğu’yla ilgili bir algılama ve dış politika sorunu yaşıyor. Bakınız şimdi Türkiye’nin Ortadoğu’nun 5 ülkesinde büyükelçisi yok, yani Yemen’de, Libya’da, İsrail’de, Mısır’da ve Suriye’de yok.
MHA, Efendim İran ve Türkiye Ortadoğu’da varolan bu krizlerin çözümünde işbirliğine gidebilir mi?
Behlül Özkan: Ben Türkiye’nin Yemen veya başka bir yerde arabuluculuk yapabileceğini hiç sanmıyorum. Türkiye’nin sorunların tarafı olduğu görünüyor ve AK Parti iktidari Mısır’da, Suriye’de ve Yemen’de taraf. Burada AK Parti hükümetinin olaylara ve gelişmelere olan yanlış bakış açısının etkisi var.
MHA, Sayın Özkan, geçen günlerde İran ve 5+1 Grubu arasında Lozan Bildirisi yayımlandı, bu gelişme Türk-İran ilişkilerini nasıl etkiler? Ve Türkiye, İran ve 5+1 Grubu arasında varılacak Nükleer Anlaşma’ya nasıl bakıyor?
Behlül Özkan: Bakınız şimdi İran ve Batı’nın arasının düzelmesi ve İran’ın dış dünyaya açılması konusu Türkiye’nin desteklediği bir şey. Çünkü İran’ın günlük petrol üretimi teknolojik yatırımlarla 8-10 milyon varile çıkması mümkün. Bu vesileyle de İran’ın petrol gelirleri artacak, doğalgazın Türkiye üzerinde Avrupa’ya pazarlanması söz konusu, Türkiye İran’ın çıkış kapısı olarak görünüyor ve dolayısıyla bunların hepsi de Türkiye’nin lehine ve Türkiye bunu olumlu karşılayacaktır. Bence bugünkü ziyaretin arkasında da o var. Yani arada sorunlar da olsa ve bazı anlaşamamazlıklar olsada, aynen Türkiye ve Rusya ilişkilerinde de olduğu gibi olaylara pragmatik bakarak, bir birlerinin üzerinden kazanmayı düşünüyor.
MHA, Son olarak Sayın Erdoğanın Salı günkü Tahran ziyaretini iki ülkenin yakın gelecekteki ikili ilişkilerine nasıl bir etkisi olacağını düşünüyorsunuzdur?
Behlül Özkan: Tabi dediğim gibi İran ve Türkiye varolan sorunları bir birini suçlayarak değil belki konuşarak ve uzlaşarak çözmeleri gerekir. Buda diplomasi ve dış politikanın hala yürüdüğünü gösteriyor. Arada iki ülkenin anlaşamadıkları bir çok problem olmasına rağmen ve özellikle de Suriye konusunda, kesinlikle Türkiye İran’ı göz ardı ederek veya Erdoğan’ın çıkışları vardı, İran Irak ve Suriye’den çekilsin diye ve bunlar da çok gerçekçi açıklamalar değil. Son olarak söylemek istediğim şu ki ne İran Türkiye’yi göz ardı edebilir ve ne de Türkiye İran’ı.
O.SH
yorumunuz